5 Şubat 2012 Pazar
NO.6: ...
İlgi çekici 11 bölümlük anime olmakta bu No.6 her zaman ki gibi tesadüf eseri izlenilmeye karar verilmişlerden... Bu yazı da her zaman ki gibi yine sadece anime üzerine kurulu olacak.
N0.6, 2013 yılında hayallerin şehri olsun diye yaratılmış bir şehir olmakta. Görünüşte mükemmel, güvenli, herkesin bir işlevinin olduğu ütopik bir şehir olmasına rağmen altta işleyen ve bölümler ilerledikçe ekrana gelen sebepler nedeniyle bir distopya olarakta nitelendirilebilir. Şehrin sistematik işleyişi içerisinde henüz çocukken yetenek ve zekaları keşfedilen veletlerden bir tanesi olan Sion da zekası nedeniyle gelecek vaadedenler programına alındığı için annesiyle birlikte şehrin lüks semtlerinden birinde son derece lüks akıllı evlerden birinde yaşarken, sıkılgan ve bıkkın yapısına karşı henüz bir sorgulamaya girmediği dönemlerde 12 yaşında bir gece evine giren kendi yaşıtı bir çocukla karşılaşır. Suçlu olarak nitelendirilen Nezumi' ye o gece yardımcı olur, yarasını temizler ve kendi odasında kalmasına izin verir ve tüm bunların üzerine onu emniyete bildirmez. Ertesi gün Sion' un bir suçluya yataklık yaptığı anlaşılınca kendisine verilen tüm haklar, lüks evde barınma, semtte yaşama, eğitim hakkı elinden alınır ve şehrin nispeten daha basit bir bölümünde küçük bir evde annesiyle yaşamaya başlar. Bu esnada Sion' un çocukluk arkadaşı olan Safu ideal bir vatandaş ve geleceğin ideal bir yetişkini olarak büyükannesi ile yaşayarak eğitimine devam eder.
Olayların devamı 4 yıl sonra gelişir. Sion' un başı tekrar derde girer sadece şehri sorgulayan bir cümle etmesinden dolayı ve Nezumi ile tekrar karşılaşır. Bu esnada Safu NO. 5 de eğitim görmek üzere yola çıkarken büyükannesi mükemmel bir yaşlı bakımevine yerleştirilir.
Devam ettikçe aslında No. 6' nın görünüşte mükemmel ancak altta hem kendi vatandaşlarına hem de etrafındakilere karşı ne kadar acımasız olduğu, ideallerle kurulan bir kentin güç erkini elinde bulundurma isteğiyle yanıp tutuşan insanlar nedeniyle - hırs, iktidar,egemenlik istemi ve daha nicesi nedeniyle - huzur ve barış amacıyla yaratılmış bir idealin bile pas pas edilmesine izin verilişini göstererek - bundan uzaklaşmış olduğu gösterilirken, aynı zaman da No.6' nın duvarları dışında kalan bölgede Nezumi ile Sion' un ilişkisinden bahsedilir.
Anime her ne kadar bilim kurgu denilebilecek öğeler tanışa da shonen ai öğeleri taşıdığı da bir gerçek. Bana kalırsa bu dozunda tutulmuş ve anlatımı destekleyen bir nokta olmuş.
Başka bir nokta var ki o da Nezumi' nin güzel olduğudur :))
Aynı zamanda bana mı öyle geldi bilemeyeceğim ama sanat olayının West District te NO. 6 dan daha ağır basması ilgi çekici bir olay. No.6 da sanatla ilgili pek bir şey bulunmaz. No. 6 aynı zaman da Safu nun Picasso kitabını şehre sokmasına izin vermez. Eğer ben bu olayı yanlış anlamadıysam olaya anlam katan özel bir nokta olmuş. Ütopya şehirde doğal olarak sanata ve sanatsal özgürlüğe yer verilmez :)
Bu konuda kafamı karıştıran tek nokta Sion' un küçükken annesinin kendisine "The Happy Prince" ı okuduğundan bahsetmesiydi. Sorun şu ki bu masalın ve kitabın yazarı Oscar Wilde' ın her ne kadar sosyalist olduğu ve aynı zamanda sanat sanat içidir görünüşünü savunduğu bilinmesine rağmen (hapishane geçridiği dönemlerde hayata bakış açısının değişmiş olduğu söylenbilir) aslında yaşadığı dönemde, dönemin kurallarına, kurumlarına ve ahlakçılığına kafa tutmuş olması ve zamanında anlaşılamamış olmasıdır. Aslında kendisi incelendiğinde de pek anlaşılamıyor.
Mutlu Prens, Bülbül ve Gül, Balıkçı ve Ruhu ve diğer üç hikayeyi daha kapsayan "Mutlu Prens ve Diğer Masallar" adlı bu kitabı ilk kez yazı geçirmek için gittiğim bir evde sıkıntıdan bayılırken ele geçirmiş ve okumuştum. Tabii o zaman o kadar gencim ki (O. Wilde' a vurgu yapayım yüzeyselce, gençliğe takılarak) Oscar Wilde kimdir nedir haberim yok. Masallar olması ilgimi çekmişti. Kitabın ilk masalı "Mutlu Prens" de gözlerim dolmadı değil. Eğer ailem gelip beni dışarı sürüklemese o gece bitirecektim kitabı ama fırsat vermediler. Masal gibi gözüken bu hikayeler aslında altında yatanlarla, uslubuyla, kullanılan diliyle bir o kadar estetik, bir o kadar masalımsı ve bir o kadar da genel ve ince yaklaşımlardı. Her neyse bu kitap ve masallar, belki o sırada geçridiğim ruh sıkıntısından kaynaklı olarak bende hep siyah beyaz bir fon ve çizimler olarak canlandırdı, aynı bir manga gibi. Yıllar sonra tekrar okuduğumda da kafamda oluşan bu imge hiçbir masal için değişmedi. Sonra bu kitabı tekrar orijinalinden okuduğumda da değişmedi bu ancak dil kullanımının saygıyla önünde eğilmeme sebep oldu. Beni anime esnasında ilk anda şaşırtan Sion' un annesinin elindeki kitabın renkli oluşuydu daha çok. Bu kitabı ve içindekileri hiçbir zaman zihnimde renkli olarak canlandırmadım...
Kendime ait bu anıyı geçriyorum, Nezumi zaten bir hamlada bu masalı yerin dibine sokuyor ancak NO. 6 nın Oscar Wilde'a bütünüyle değil ama The Happy Prince e el uzatmaması normal, hikayede anlatılan No. 6 nın görünürdeki yüzüne uyuyor. Bilmiyorum bu pek düşünülmemiş bir ayrıntıda olabilir ancak ben buraya takıldım izlerken ve hala W. district in sanatsal açıdan daha renkli olduğunu düşünüyorum.
Bir diğer güzel noktada Nezumi' nin yaşadığı ortamda yaşayanların kendi karakterlerini bu doğal ortama göre geliştirmiş olmasıdır. Karakterlerin gerçekçi olması yani köpekli velet, eski gazeteci amca, Nezumi ve Sion' un bunlara zıt bir karakter taşıması, Nezumi nin Sion un bu saf doğasının bozulmaması için çaba sarfetmesi, Safu' nun Sion' a duyduğu aşk ve bundan öte yalnız kalmışlığının verdiği boşluğu anlamlandırma çabası, Nezumi ile Sion' un zıtlıkları fakat buna rağmen oluşturdukları bağ vs.. ve No.6 ve yarattığı atmosfer, ve diğer öğeler nedeniyle seri kendini sürükletiyor.
Bu arada Hamlet ve Ophelia' nın tiradlarını Japonca dinlemek başka bir deneyim oldu benim için :) şimdiye kadar bu noktaya hiç kafa yormamıştım. Gerçi tiradların çok ufak bir kısmını duyabiliyor insan ama farklıymış ki bu benim kafam da farklı bir soruya yol açtı, neyse... ancak Hamletto-sama diye duymak her ne kadar buna alışkın olursa olsun insan yine de bir uzaklaşmaya yol açıyor.
Her şey güzel giderken bana kalırsa sorun çözüm kısmında olmuş. Hızlı gelişmesi falandan ziyade olabilecek en gereksiz şekilde çözümlenmesi oldu bu da ne yalan söyleyeyim biraz hayal kırıklığı uyandırdı. Devamı olur mu bilemiyorum biraz açık kaldı sonu bu da ayrı bir nokta ama sonuç olarak bana kalırsa güzel bir anime.
Bu arada müzikleri beğendim. Tek olumsuz yanı açılış parçası, insanı öldürmeye yeter. Bu kısmı atalatabilirse insan devamını keyifle izler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
kendimi sorumlu hissettim:) yine de 11 bölüm çok vaktini almayacaktır. puanının neden düşük olduğunu tahmin edebiliyorum açıkçası. bence;
- çok fazla öğeyi kısa bir seride birbirinin içinde eritmeye çalışıyor. distopyası, altındaki varoluş sorusu, şu, bu... bu öğeler birbirlerinin etkisini arttıracağına etkisini azaltıyor. sonuçta derin bir kurgu, gelişimden ziyade yüzeysel ve hafif kalıyor
-güzel yerden başlıyor ama gidişatı düşüyor...
neyse fazla detaylandırmayayım yine de boşlukları doldur şeklinde bulduğum için animeyi benim puanım o kadar düşük değil :)
Aslında roman olduğu için okuyanlar da hayal kırıklığına uğramış olabilir. Ben de puanı görünce şaşırmıştım. Romanını ingilizceye çeviriyorlar bu arada: http://www.mangaupdates.com/series.html?id=69746
muhtemelen. link için teşekkürler, takip edip okumakta fayda var...
Yorum Gönder