"Ustura' nın ününü çetesine bulaştıran bu adamın bir tutkusu da, aynı, bizim gibi kitap okuyucularının daha yakından tanıdıkları sanayicilerimiz, bilginlerimiz, politikacılarımız gibi, yaptıklarını para için değil, şeytani bir güdü sonucuyla, belirli bir yaratıcılıkla ve sportmence bir yarışma hevesiyle yapmış olduğunu gazetelerden okuma merakıydı"
Bertolt Brecht' in Beş Paralık Roman'ını iki yıl önce bir kitap fuarından almıştım. Sakin bir kafa ile okumak adına sürekli erteleyip duruyordum. Bu nedenle bu kitabı 2017 Klasik Kitap Okuma Maratonuna dahil etmiştim.
Kitabı aslında geçen ay okuyup bitirdim ancak üzerine yazmamıştım. Doğrusunu söylemek gerekirse Temmuz ayında gerçek anlamıyla hiçbir şey yapmadım ve yapmak istemedim. O nedenle bu kitabın yorum yazısı bu aya kaldı.
Bertolt Brecht hayatımda beni en çok etkilemiş yazarlardan biridir, özellikle kuramsallaştırdığı, böyle demek doğru olacak, epik tiyatrosu ile. Bu sayede tiyatroya bakış açım daha da genişlemişti. Tiyatral çalışmalarının yanında şiirleri ile de uzak ve soğuk durduğum şiir alanına ufak, çok ufak bir yakınlaşma sağlamama teşviki vardır. Güzel ve eski günlerde Brecht üzerine az çalışmamıştık. Bertolt Brecht' i severim ve üzerine, özellikle de epik tiyatro üzerine sayfalarca yazı yazabilirim ancak bunu yapmayacağım. (Çünkü şu anda hava çok sıcak ayrıca bilgisayarım beni sinir ediyor. Dün yine bu konu hakkında yazdığım yazıyı yediği için şu anda ikinci kez yazıyorum ühühühüh. O daha dolu dolu bir yazıydı :( )
İletişim Yayınlarından çıkan kitabın çevirisi Sevgi Soysal'a ait. Walter Benjamin' in sonzözü de esere eklenmiş, çok daha güzel olmuş. (Zaten Brecht'i anlamak için Walter Benjamin. Kelime oyunu yaptım diyeceğim ama bunlar hep sıcakların beyne verdiği tahribat! )
" Ah keşke herkes iyi insan olsa,
Ama şartlar imkan vermiyor buna."
Beş Paralık Roman' dan önce değinilmesi gereken başka bir yapıtı var Brecht' in, Üç Kuruşluk Opera. Bu metin Brecht' in epik tiyatro çerçevesinde hazırladığı bir metin. Adından da anlaşılacağı üzere operanın bir araç olarak tiyatro sahnesine teknik olarak uyarlanmış hali. 1928 yılında sergilenen bu oyunu Brecht, John Gay' in Dilenciler Operası'ndan esinlenerek yazmış. Eleştiri dolu, epik tiyatronun bir örneği olan bu oyun güzel noktalara değiniyor. Ayrıca Kurt Weill demem, anlayanlar için yeterli olacaktır sanırım. Metni daha önce okumuş ve yıllar önce bir amatör grubun yorumunu izleme fırsatım olmuştu.
İşte Beş Paralık Roman bu oyuna dayanıyor. Walter Benjamin' in sonsözde (ve diğer başka kaynaklarda bahsettiği gibi) Brecht, Üç Kuruşluk Opera' yı alıyor ve üzerinde sekiz sene çalışıyor ve bunu bir romana dönüştürüyor. Ortaya çıkan eser ise aslına bakarsanız oyundan daha farklı bir roman. O nedenle Üç Kuruşluk Opera' yı bilmeseniz bile rahatlıkla okuyabilirsiniz. (Bunu bir yanlış anlaşılma olmaması için belirtiyorum.)
Romanın konusuna girmeyeceğim. Beş Paralık Roman, ironi dolu bir sistem eleştirisi. Kapitalizmin tatlı ve şeker görünürken aslında ne derece acımasız olduğunu ve neleri nasıl kullandığını gözler önüne süren bir roman. Bu sistemin, çeşitli tabakalardaki insanları nasıl gördüğüne, nasıl yönlendirdiğine dair güzel güzel gözlemleri ortaya seriyor. Bunu da hoş bir kurgu ile izleyene veriyor.
Bununla birlikte romanın başarılı olduğu noktalardan biri de karakterler ve tahlilleri. Onların güdülerini, motivasyonlarını başarılı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu karakterler, bağlı oldukları alt tabakalar, bu tabakaların sistem içindeki yerleri, aralarındaki ilişkiler bütünü insanın doğasına dokunurken içindeki sistem eleştirisinin tutarlı ve oldukça derin olmasına olanak sağlıyor.
" "Herkes bilir ki,"derdi Peachum sık sık, "mülk sahiplerinin suçlarını koruyan başlıca şey, belirsizliktir. Politikacılar, herkes onların sadece ince ve yüksek suçlar işleyebileceklerine inandıkları için, rüşvet alabilirler. Eğer onların yaptıkları birisince olduğu gibi yansıtılabilirse, herkes " ne kabalık!" der ve bununla da olayı yansıtanı kasteder. Bu durumun yalnızca kaba olan yönü üzerinde durulur, çünkü inanılmaz olan, kabalıktır...... "
Brecht' e alışık olmayanlar için belki başlarda roman karışık veya kopuk gibi gelebilir ancak işin içine giren entrikalar hafif bir ivme sağlayacak ve ilerideki polisiye sos kitabın ritmini arttıracak. (Ayrıca bana sorarsanız sırf Mac' in U Dükkanları gelişimi adına bile okunabilir bu roman hahaha. )
Sistem ve insan doğasını (masumiyet, motivasyon, ahlak vb...) ele alan roman ilk kez 1934 yılında basılıyor. Okurken hala ele alınanların ne kadar gerçek, hiç değişmemiş olduğunu görmek insanı eğlendiriyor diyeyim. Sistem ve içindeki çarkların amaç ve motivasyonlarının ( gerçi değişmesi beklenebilir miydi ya da kendisi var olmaya devam ederken değişebilir miydi, ayrı konular-sorular) hatta kalabalıklar, yığınlar içinde yer alan bizlerin bile hiç değişmemiş olduğunu görmek okuyanı şaşırtabilir. Güncelliğini kaybetmeyen bu kitap bu nedenle bir klasik olmayı hak ediyor.
"Savaşmaya onlar gittiler,
Ve bazı iyi kişiler,
Size cephane gerek dediler,
Onlara silah verdiler,
"Sür kurşunu silaha
Onsuz gitme savaşa"
"Siz gidin cepheye
Silah yapalım sizlere"
Böyle deyip silah ürettiler;
Sonra savaş ilan ettiler.
Sonra da bu çok iyi niyetliler,
"Haydin savaşa" dediler.
"Marş silah başına
Vatan gitti düşmana
Analar, bacılar adına,
Din ve kral hayrına" "
-Savaş Şarkısı-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder