Kore dizilerini takip edenler izlemiştir zaten ancak henüz izlememiş olanlar için yazının henüz daha başında izleyin diyerek gönül rahatlığıyla tavsiyede bulunabilirim.
Dizide Ma Don Seok, Seo In-Guk, Song Ok-Suk , Ahn Nae Sang, Oh Man Seok ve nicesi yer alıyor.
Task Force 38 iyi kurgusu, akıcılığı, başarılı oyunculuk performansları ve karakterizasyonunun yanında aslında hoş ve seyirlik bir sistem eleştirisini arka plana yerleştirmiş olmasından dolayı da keyifli bir dizi bana kalırsa.
Olaylar belediyede yer alan bir vergi dairesinde ( sistem bizden biraz daha farklı tabii) başlıyor. Diziyi izleyenler fark etmiştir, ofiste şöyle bir tabela asılı - tam hatırlamıyorum ancak yaklaşık - "Sonuna kadar kovalayın ve parayı tahsil edin ". Burada kovalayacak olanlar bu dairede çalışan vergi memurları, parayı da vergi mükelleflerinden toplayacaklar.
Her ülkede (tamam hepsi değil ama dünyadaki çoğu ülkede) vergi sistemi önemli bir kaynak. Yönetim tarzı ne olursa olsun toplanan vergiler idareciler için önemli bir gelir. Neden? Çünkü bunları geri dönüştürerek, bu vergiyi ödeyen topluma hizmet sunmalılar. (Normalde)
Çok eskiden, bilmiyorum hatırlayan var mıdır, şimdiki kamu spotları gibi çeşitli reklamlar olurdu; "Her alışveriş, bir fiş" ya da "Vergi size yol, su, hizmet olarak geri döner" diye. Gerçekten de ideal sistemlerde toplanan vergilerin birilerinin ceplerine gitmemesi aksine eğitim, sağlık, ulaşım ve güvenlik şeklinde geri dönmesi lazım. Ve en önemlisi, verginin istisnasız herkesten, zengin ve fakir demeden, alınması lazım. ( İdeal sistemde hahahaha )
Her neyse, işte bu ofiste çalışan kamu görevlileri de canla başla vergi borcu olanlardan borçlarını toplamaya çalışmaktalar. Her ofiste yaşanan klasikleri burada da görüyoruz, bu da insanın diziye daha bir kanının kaynamasını sağlıyor. Mesela çok yoğun gözüküp aslında bilgisayarda solitaire oynuyor olmak, sorun çıktığında ortadan kaybolmak gibi... En önemli klasik, müdürlerin " Bu ay az toplamışsınız, daha fazlasını getirin" diyerek çalışanların tepesine binmesi. Onları fakir ve zor durumdakilerin üzerine salarken, imtiyazlılar listesine dokunulmamasını sağlamaları.
Dizi, ağırlıkla bu ofisteki bir ekibe odaklanıyor. Onlar da diğer ekipler gibi zaman zaman sahaya çıkıyorlar (bizdeki hacizcilere benzer şekilde), mallara el koymak için gittiklerinde dayak yiyorlar, hakaret dinliyorlar, delicesine bir mücadele verirken aynı zamanda vicdan azabı da çekiyorlar ve sistemi içten içe sorguluyorlar.
Dizide işler bu ekibin en büyük vergi borçlularından biri olan Ma Jin Suk' un kuyruğuna basmasıyla kopuyor. Fakirlerden, dayısı amcası olmayanlardan dayak yiyerek olsa da para toplamak yani vergi tahsil etmek kolay ancak azizim zengin adamlara yaklaşmak öyle kolay değil! Başlarına gelmeyen kalmıyor ve aslında sistem içindeki adaletsizlik biraz daha gözler önüne serilirken izleyen ile birlikte kayışı koparan ekibin şefi Baek Sung II, hafiften "dark side" a geçmeyi göze alarak, yakın zamanlarda çeşitli olaylar sonucu tanıştığı, usta bir dolandırıcı olan Yang Jung-Do ile, bu adamın parasını alıp vergisini ödemek için bir anlaşma yapıyor. Amaçları Jung-Do' nun kurduğu profesyonel dolandırıcılardan oluşan bir ekip ile bu zengin adamın parasını cukkalayıp, cukkalanan bu paranın vergi dairesine gitmesini - bu şekilde vergi borcunu ödemesini - sağlamak ve hem adama bir ders vermek hem de biraz da olsa adalet sağlamak.
Olaylar adım adım devam ederken aslında dizi ilerlerken ve kurgu akarken bir merdivenin basamakları çıkılıyormuş gibi hissediyor insan. Yani şehrin tek zengin adamı Ma Jin Suk değil sonuçta. Kazdıkça gerisi, daha büyük balıklar, daha önemli isimler geliyor ister istemez diyerek burada sonlandırayım.
Dizinin üzerine yoğunlaştığı kavramlardan bir tanesi "yozlaşmışlık". Belki, kamuda yozlaşmışlık diyerek biraz daha daraltabiliriz bunu. Polis rüşvet alıyor, savcı rüşvet alıyor, şehir idarecileri rüşvet alıyor, iş adamları rüşvet alıyor... Bu o kadar rayına oturmuş ve içselleştirilmiş ki almayanı dışlıyorlar :) Şakası bir yana herkesin "Bu işler böyle döner" tavrı rahatça hissediliyor. Buradaki rüşvet sadece para bazlı değil. Aslında daha çok güçten yana olmak. Sen güçlü olanın pis işlerini yapacaksın ki, o da seni ileride görecek konusu. Kısacası çoğu kamu görevlisi halk için değil, kendisi ve güç için çalışıyor. Bunu değiştirmek isteyenler, kamuda çalışıp bu düzene bulaşmak istemeyenler ayrıca buna başkaldırmak isteyenler kendilerince çabalıyor ancak bunu başaramıyor zira her şey oturmuş. Ağ çok kuvvetli.
Sonra noluyor, dolandırıcılar bir nevi modern Robin Hood oluveriyorlar.
"Bizler, elimizi kirletmeden suç işleriz. Fakirler bizim için savaşıp birbirlerini öldürecekler."
Dizideki zengin amcaların mottosu bu. Amcalardan biri bunu açıkça dile getiriyor zaten. "Adalet fakirler için yaratılmış bir yanılsamadır ve bırakalım bu fakirler bunu sağlamaya çalışırken birbirlerini öldürsünler. Bizler temiziz". İşte görüldüğü gibi, insan eliyle yaratılan tüm sistemlerin açıkları var ve bu açıktan içeri sızan virüsler hiç de alçak gönüllü değil. Adalet bir yanılsama olarak kaldığı sürece ve herkese adalet sağlanmadığı sürece virüsler her zaman var olup yayılacak ve güçlenecekler.
Bu zengin takımının en sinir bozucu yanı taşıdıkları; "Biz bu şehir için neler yaptık! Vergi borcumuzdan daha fazlasını sağladık. Öyleyse neden vergi verelim ki?" mantığı. Dizi içindeki vergi ve yozlaşmışlık konularında olduğu gibi bu kendini haklı görüş de evrensel.
"Ne yaptınız?" diye soruyorum. Yani kara para aklamak için paravan şirketler kurmak bir yandan da şehir içindeki tefecilik ağını yönetmek, kurulan şirketlerde sigortasız eleman çalıştırmak, vergi kaçırmak, düzgün istihdam sağlamak yerine kukla şirketler ya da sahtekar şirketler açıp sonrada sorumluluğu haberi olmayan çalışana sallamak, değerli arazileri ucuza kapatmak ve rantçılık ise konu, evet dizideki amcalar çok şey yapmışlar. Diziden bahsediyorum ha, yanlış anlaşılma olmasın.
Neyse, işte bu evrensel konuların dışında dizideki karakterler ve performanslar da iyi. Seo In Guk, Jung Do olarak çok doğal. Yeterince övgü almış zaten ancak bir o kadar övgüyü de Ma Dong Seok hak ediyor kanımca. Çünkü Baek Sung II, izleyene çok yakın gelecek şekilde dürüst, kendini sorgulayan, çabalayan, kimseyi kırmak istemeyen, alttan alan, ekibine düzgün davranan ve bu nedenlerle yıpranan ve daha çok yıpranan bir vergi memuru olarak canlandırılıyor. İnsanı en çok etkileyen noktalardan bir tanesi, bu derece dürüst, işine saygılı ve iyi niyetli bir insanın karşısındakilerle temiz yollarla baş edemeyeceğinin farkında olarak yaşamaya çalışması. Fırsatını bulduğunda yani anlayacakları dilden konuşacak imkanı bulduğunda dahi buna temkinli yaklaşması. Ve daha da etkileyici olanı, aslında eğlenceli olanı, Baek Sung II bu yola girdiğinde benim de sevinçle halaya kalkmam hahaha. (Yalnız değilimdir eminim ^^) Öte yandan, karakteri daha hoş yapan nokta, bu karanlık yolda ilerlerken bile ilkesini kaybetmemesi. Bu ilke ve prensip, bir karakter için önemli öğeler.
No Bang Sil (Song Ok Suk ) Öncelikle dizideki göz makyajını çok beğendim. İkincisi dizideki ekibe inanılmaz ağırlık (olumlu anlamda) katan bir performansı var. Ben izlerken pek keyif aldım.
İşte dizideki en güzel iki kadın;
Jo Mi joo (Lee Sun Bin)
Kendisini sadece güzelliğiyle değerlendirdiğim düşünülmesin. Dizi içindeki performansı da oldukça oturaklıydı ancak bu güzel göründüğünü değiştirmiyor.
Choi Ji-Yeon ( Kim Joo Ri)
Dizide pek bir şey yapmıyordu ancak duruşu yeter. Özellikle saç ve makyaj uyumuna bayıldım. Ayrıca Bolshoi mezunuymuş, kendisini ayrıca takdir ettim.
Dizide göze çarpan başka bir karakter Ahn Tae- Wook (Jo Woo-Jin). İş hayatında böyle tipleri (ya da karakter mi demeliyim?) çok görürsünüz. Giyimine kuşamına özen gösteren, sosyal kuralları önemseyen (piramidin üstüne doğru olanları), tavırlarına dikkat eden, hesaplayıcı, kurnaz, iş bilen, kendilerinin çok zeki olduklarını düşünen kişilerin yanlış ata oynamaları beni eğlendiriyor.
Dizi ile ilgili bir sorum var. O da Park Deok Bae (Oh Man-seok) ile ilgili yani bizim Baek II' nin çocukluk arkadaşı, dedektif olan. Öncelikle Oh Man Seok' u beğeniyorum (ha hahaha) o nedenle dizide görünce bu durum pek hoşuma gitti ancak O'na ne oldu sonra? Keşke gül yüzünü sonlara doğru bir görseydik yahu?
Veeee son olarak Başkan Chun. Dizinin belediye başkanı Chun, aslında siyasette yer alan ya da siyasete atılmayı hedefleyenlere önemli dersler veriyor. Kendisinin iyi niyetini mümkün olduğunca korumaya ve kuklası olmak zorunda kaldığı adamlardan gerçekten nefret ettiğine inanıyor izleyen. Peki verdiği ders ne? İşte siyasi kariyerinizin başlangıcında elinizi verirseniz sonra kolunuzu kaptırıverirsiniz. Bunun çıkışı yok ne yazık ki. En ufak zafiyet, en ufak hata size ilerleyen kariyerinizde manevra şansı vermez. Kendinizi kurtaramazsınız. Kendisi bunun örneği olmakla birlikte aynı zamanda seçim kampanyalarında adaylara paranın nereden aktığının da oldukça önemli olduğuna vurgu yapıyor. ( Bizdeki sistemden biraz farklı oradaki durum ama merak etmeyin, işleyiş aynı sayılır)
(Bu ne zaman çalsa eller havaya moduna girdiğim doğrudur ^^)
İşte dizi bir şekilde bizim gazımızı alıyor. Bu ekip, kötülere onların dilinden meydan okudukça rahatlıyoruz. Dizi olduğu için pembe yanları bizi rahatlatmak için yapılmış. Bunların içinde en sevdiğim - genellikle dizilerde bulunan - halkın sesi çıkınca sorumluların geri atması. Hatta istifa falan ediyorlar. Vatandaş bilinci önemli işte diye seviniyoruz bir şekilde.
İnsan eliyle yaratılmış her sistemin suistimale açık yanı var. Önemli olan bunun kötü niyetli şekilde kullanımına izin vermemek. Kamu görevlilerinin kim için çalıştığını bilmesi. Ve en önemlisi adalet. Sıradan geçim derdindekileri aldatmak için yaratılan adalet yerine önünde herkesin eşit olduğu bir adalet.
Ay işte nereden nereye geldi yazı. Neyse, bitiriyorum. Kurgusu, mantığı, rahatlatıcılığı ile güzel bir dizi. Bence şans verin.
"Hırsızlar, farklı kıyafetler içinde aslında aynı kişiler"
(Diziden)
4 yorum:
Bu diziyi yayınlanırken izliyordum beşinci bölüme filan geldim sonra tatile gittik öyle yarım kaldı halen de izlemedim ya :D
Ma dok seok müthişti ama gerçekten adamın oyunculuğu harika ya :D böyle onu dizide görünce tam bir memuru izliyormuş gibi filan hissettim gerçekten :D
Hehehe ben azimle devam ettim valla, araya zaman girse de sardı. Diğerleri de iyiydi ama Ma Dok Seok aynen öyleydi, tam bir memur gibi :))
Kore dizileriyle fazla haşir neşir olmadığımdan anca takip ettiğim bloglardan birisinin önerisiyle izliyorum. Mesela Goblin'i öyle bakmıştım. Yazının başını okuyunca aklıma the office geldi, pek severek seyrettiğim bir Amerikan dizisiydi, belki seyretmişsindir. Tabii task force kadar derin değildi. Sondaki söze hak verdim, bir de, koyduğun parça çok hoşuma gitti Tawannanna, gün boyu dinleyebilirim sanırım. Yahut aklıma estikçe açabilirim, şu an dahi dinlemekteyim.
Saliha ile senin yorumlarını okuduğumda, hem Tawannanna'dan hem de Saliha'dan olumlu yanıt gelmiş diziyle ilgili dedim. Şimdi listemde Saliha'nın bloğunda gördüğüm Signal yer alıyor, ona başlayacağım, fakat bunu da listeme aldım. Belki biraz onu, biraz da Task Force'u seyrederim. Tek konudan gitmek biraz beni sıkıyor çünkü. Teşekkür ederim ki bu arada. Vallahi sayende kitap, dizi ve anime üçlüsü ilave ettim bugün listeme. :D Aşırı mutlu oldum. ^^
Signal benim de aklımda ancak henüz başlayamadım. Signal ile birlikte birbirlerini dengelerler bence. The office' i baştan sona tamamıyla izlemedim ancak zamanında denk geldikçe parça parça izlemiştim . Task Force'da da bir nevi ofis hayatına göndermeler var, insan bir tebessüm ediyor. Güzel tarafı diziyi fazla uzatmamışlar, Kore dizilerinde artık ( ya da ben denk geliyorum) gereksizce uzatıyorlar da uzatıyorlar. Bu anlamda Task Force tadında kalmış.
Ne demek, ben de çok mutlu oldum :))
Yorum Gönder