Böyle bir yazı yazmamın sebebi bu linkteki yazıdır. (vaktiniz varsa bir göz atın bence) Bundan sonra bu blogta Çince, Japonca veya Korece' ye çevrilmiş, çevirisi yapılmış herhangi bir esere değinirsem sebebi yine bu link olacak. Çin' de, Japonya' da, Kore' de Türk edebiyatını kimler temsil ediyor ya da Türk Edebiyatından neler, kimler bu dillere çevriliyor merakım kabardı. Bu yolla yeni yazarlar ve şimdiye kadar gözden kaçırmış olduğum yeni eserler keşfetmeyi planlıyorum.
Tuncer Cücenoğlu bu sayede yaptığım keşiflerden birisi. Şimdiye kadar oldukça fazla tiyatro eseri ve yazar okudum. Bu zamana kadar bu ismi bilmemek benim eksiğim, bu noktada diyebileceğim bir söz yok. Neyse bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır söyleminden yola çıkarak yoluma devam edeyim. Sürprizler olmasa hayat çok sıkıcı olurdu zaten.
Hayatta en nefret ettiğim şey biyografik yazılar yazmak. O nedenle Tuncer Cücenoğlu kimdir diye bir yazı olmayacak bu. Oldukça üretken gözüken, eserleri pek çok dile çevrilmiş, oyunları yurt dışında sergilenen bir yazar Tuncer Cücenoğlu.
Yazıda sözü geçen Çığ' ı okuyup okumadığımı bir türlü hatırlayamadım. Bir tarafım diyordu ki okudun, öteki hayır okumadın. Sonra baktım durum bu şekilde, böyle durumlarda yaptığım tek şeye karar verdim; kitabı bulup tekrar okumak. İnsan bazen ancak bu şekilde hatırlayabiliyor...
Tiyatro oyunlarını genellikle kütüphanelerden ya da arkadaşlarımdan alarak okurum. Kendi kütüphanemde bulunan oyunlar, dünya çapında yer etmiş klasikler veya iyi bilinen oyunlar ya da daha önce üzerinde çalışmış olduğum oyunlardır. Eğer üzerinde çalışacaksam veya yazarla kafayı kırmışsam o zaman satın alıyorum. Yakındaki kütüphaneye pek umudum olmadan gittim. Tiyatro oyunları bölümüne kollarımı sıvayarak giriştim. Sonuca şaşırdım çünkü Tuncer Cücenoğlu' nun pek çok kitabı - bir kısmı İngilizce olarak - kütüphanede bulunuyordu. Çığ' ı bulamadım, onun yerine The Painter' ı aldım. (eh biraz uçuk bir seçim olmuş. Çığ ve Boyacı yapı olarak birbirinden oldukça farklı)
The Painter, Emre İZ'AT tarafından İngilizce' ye çevrilmiş. Boyacı yani oyunun Türkçe hali 1996 tarafında Tuncer Cücenoğlu tarafından yazılmış. Blog kapsamında, The Painter' ı bu yazıya konu edense oyunun Akutso Otako tarafından Japonca' ya çevrilmiş olması.
* Bundan sonra The Painter olarak devam ediyorum.
The Painter, 6 bölümden oluşan iki perdelik bir komedi. Aslında durum komedisi denilebilir bu oyun için.
Bir doktorun muayenehanesine boya yapmak üzere gelen boyacı ve karısı, doktorun yurt dışına gitmesi ile kendilerini bir oyunun içine sokarak, gelenlere doktor ve sekreteri gibi davranmaya başlarlar. Boyacı ve eşinin hayatları ile ilgili maddi sorunları vardır. Muayenehaneye her çeşit insan, farklı statülerden kişiler gelir ve böylece oyun devam eder ve sonlanır.
Farklı statülerden insanlar iletişim haline geçer. Dikkat çekici nokta yine bir iletişim eksikliği. Maddi sorunu olan boyacıya, sorununu çözebildin mi diye sorarlar ama cevabını beklemezler vs..
Kitabın ön sözünde yazar bu oyunu güldürmek için yazdığını açıkça belirtiyor.
Anladığım kadarıyla oyun Türkiye' de daha çok amatör gruplar tarafından sahneye konmuş. Oyun hakkında yorum bulamadım. Sahneye konmuş haliyle de ilgili bir yoruma denk gelmedim. ( çok harikaydı, gülmekten öldürdü tarzı yorumlar hariç) Zaten genelde herhangi bir oyunun sahne performansı ile ilgili elle tutulur bir yorum bulmak bazı istisnalar hariç pek mümkün değil.
Metin üzerinden gidersek, bana kalırsa özellikli bir oyun değil. Kendi gibi pek çok oyun mevcut. Bana kalsa - eğer Türk yazar fetişim yoksa - ilk etapta tercih edeceğim bir oyun da olmazdı. Tabii ki tercihler ve ihtiyaçlar, gruplara ve kişilere göre farklılık gösterebilir. Bu arada bu metni alıp, hiç bir değişiklik ya da metin üzerinde çalışma yapmadan sahnelemek çok mantıklı ve performans açısından parlak olmaz (bu da benim düşüncem)
Bu arada Boyacı, Rusya' da çok uzun yıllar sergilenmiş. Bu konuyu belirten şu yazıda ki özellikle bir cümle çok ilgimi çekti;
"Rusya’da “Cehov’un duyarlılığı, Gogol’ün mizahı ve Gorki’nin gerçekçiliğini oyunlarında bütünleştiren yazar” olarak değerlendirilen Cücenoğlu’nun Şapka, Matruşka ve Helikopter adlı oyunlarının da Rus Tiyatrolarında başlaması bekleniyor."
Çehov' un duyarlılığı, Gogol' ün mizahı ve Gorki' nin gerçekçiliğini oyunlarında birleştirmek bana çok iddialı olarak göründü. Şu anda bu konu üzerine görüş belirtebilecek durumda değilim. Bir yazarı, bir eseri ya da bir oyunuyla tanımlamak mümkün olmaz ve doğru da değil. O nedenle, bu önerme ilgimi çektiği için, Tuncer Cücenoğlu' nun tüm eserlerini okuduktan sonra eğer bir sonuca ulaşırsam bunun üzerine yazacağım.
Neyse, iyi ya da kötü, az ya da çok dünya sahnesinde adını duyuran üretken yazarlara sahip olmak, Türk yazını ve kültürü için önemli...
NOT: Kütüphane Güzellemesi;
Ben de pek çok kitapsever gibi, kendi kütüphanemdeki kitaplara gönülden bağlıyım. Her ay gelirimin büyük kısmı kitaplara gidiyor. Hepsi benim çocuğum gibi. Fakat bunun dışında şimdiye kadar okumuş olduğum kitapların neredeyse yarısını kütüphanelere borçluyum.
Kütüphaneler ve kütüphane alışkanlığı, kullanımı bana kalırsa oldukça önemli. Öyle eserlere denk geliyorsunuz ki zevkten dört köşe olmamak mümkün değil. Aslında bu güzellemeyi uzun uzun, ballandıra ballandıra yazacaktım ama vazgeçtim.
Kütüphaneler güzel yerler, bazen çok sıradan bazen çok gizemli, bazen vasat bazen şaşırtıcı...O yüzden kullanmak, korumak ve mümkün olduğunca geliştirmek lazım ki o kitaplar yine mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder