15 Haziran 2010 Salı
HANA YORI DANGO: Bir Çeşit Peri Masalı II. Sezon ve Film
Gelelim 2. sezona... Bu 11 bölümlük sezonda ilk bölüm kısa bir özet halindedir. Bilindiği üzere Domyouji New York' a gitmiştir. F4 mezun olmuş ve kendi alemlerinde takılmaktadır. Bir süre sonra Domyouji ile Makino' nun irtibatları da kesilir. Bu sürede Rui, Makino' nun en iyi arkadaşı kıvamındadır. Okulda F4 kalmayınca Makino' nun üzerindeki baskılarda artmıştır haliyle. Bu arada ortaya Jubei çıkar ki kendisini Ikuta Toma canlandırmaktadır ve Makino durup dururken bir kırmızı not alınca hayatı tekrar cehenneme döner. Nishida, Akira ve Rui' nin de gazıyla New York' a gider. Çocuklar da peşinden gelirler fakat Domyouji' nin değiştiğini anlamaları uzun sürmezzzzz ve Domyouji Makino'yu görmezden gelir neredeyse. Böylece hep birlikte geri dönerler.Kısa bir süre sonra Domyouji ailesi de Japonya' ya geri döner, Tsukasa' nın doğum gününü kutlamak ve önemli bir açıklama yapmak için. Domyouji' nin dominant ve kırmızı rujlu annesi - ara ara Mi Shıllık sezmedim değil bu kadında özellikle kendi kendine güldüğü sayko anlarında ama Mi Shıl olmak kolay değil tabii - oğlunun başka bir zengin ailenin kızı olan Okawahara Shigeru ile evliliğini ilan eder. Shigeru önce bir şey anlamasa da Domyouji' ye aşık olur. - ne karizma varmış arkadaş - Makino' dan ne kadar uzaklaşmaya çalışırsa çalışsın başarılı olamaz fakat N. York ta geçirdiği travma ve şirketin kötü durumu nedeniyle Shigeru' ya resti çekemez. Bu arada Rui de Makino' dan hoşlanmaya başlayarak bir rakip olarak ortaya çıkar. İşler iyice karışır. Domyouji, Makino' nun kendisi için değerini tekrar kavrar hatta ailesi tarafından reddedilmeyi göze alır. Makino, Domyouji ile Rui arasında kalır. Neyse bir süre sonra işler çeşitli olaylardan sonra çözülür.
Domyouji yine bu sezonda da çeşitli karakterlere bürünür. Hafızasını kaybetmesi herşeyin üzerine tuz biber eker ama inadından vazgeçmez. Rui, ince, hafif entel falandır da ara ara pislikte yapabilir imajının yanında ne sezgi gücüne sahiptir!! Takdir edilesi. Bu sezon, meşhur playboy Nishida' nın da acı dolu ilk aşk hikayesi gösterilir.
Bu sezonda da karşımıza eğlenceli karakterler çıkar bunlardan bir tanesi Shigeru' dur. Enerjik, olumlu bakış açısı ile birlikte karşısındakini pek dinlememesi ve Makino ile ilişkisi zaman zaman sinir bozucu olsa ve Domyouji için her şeyi yapsa da sonunda iyi kalpliliği kazanır. Özellikle ayrılırken peace işareti ile takdir kazanmıştır. Bir diğer gönüllerin karakteri Domyouji ailesinin 60 yıllık hizmetkarı döminant kare Tama' dır. Anne Domyouji' ye bile ayar verebilen bir kadın olmasıyla gücünü ispatlamış ve kalplerde yer edinmiştir. Jubei 'nin amacı Domyouji' den arkadaşına yaptığı yamuğun intikamını almaktır ancak başarılı olamaz. Anne Domyouji' nin etrafındaki herkes Nishida, Ken vs... yeter diyerek bu gençleri desteklemek için ellerinden geleni yaparlar. Makino' nun ailesi yine trajediden trajediye koşmaktadır. Çocuklarını bırakarak bir balıkçı kasabasına gitmek suretiyle ortadan kaybolurlar bir süre.
Dizinin en güzel bölümlerinden bir tanesi bence Domyouji' nin Makino' nun erkek kardeşine ilk aşkı konusunda yardım etmeye çalıştığı bölümlerdi. Cool saç stili olarak permayı önererek yarmadı değil orası ayrı. Rui ile son konuşmaları da eğlenceliydi. Rui bile o kadar şok oldu ki geri çekilmek durumunda kaldı. Sanırım bu serinin içten içe en mutsuz karakteri kendisidir. Yuki yine Nishida' nın peşinde koşmakya devam etti.
Sonlara doğru ortaya çıkan Umi-chan' a saydırmadım değil tam her şey sona erecekken çok gerek vardı ortaya çıkmana, neyse bu da sonuçta tatlıya bağlandı ve serinin kendisine has, eğlenceli, düğümlenen ama akabinde tatlı bir şekilde çözümlenen yapısı ile bu da atlatıldı ve bir peri masalına yakışacak bir sonla sona erdi . Böylece ben de rahatladım.
Yine de dediğim gibi dertsiz tasasız kafa yormayacak bir dizi izlemek isteyenlere tavsiyemdir.
Bir de filmine bakalım. Anladığım kadarıyla mangada arta kalan bölümlere ekleme yapmak suretiyle malzeme artmasın anlayışı ile bir de filmi çekilmiş. Evlilik öncesi endişeleri, sınavları üzerine kurulu filmin 3/4 ünü Domyouji ve Makino adada geçiriyorlar zaten. Çok aman aman bir film olmamakla birlikte bu dorama, manganın havasını sevenler izlerken keyifli vakit geçirebilirler. İki nokta var. Anne Domyouji'nin geçirdiği evrim ve finalde Rui rahip mi oldurdu dedirten kare...
6 Haziran 2010 Pazar
İnternet ve Yasaklama
Bilindiği gibi Türkiye' de Youtube yaklaşık 2 senedir engelli ki Youtube tek değil. Son yıllarda lastfm de dahil yaklaşık 4000 site çeşitli nedenlerden dolayı erişime engelli. Youtube yasağının başlangıç nedenini bile artık zar zor hatırlıyoruz sanırım. Şikayet edilen bir video, Türkiye' de engellenmiş fakat dünyada da ulaşımının engellenmesi istenmiş fakat bu gerçekleştirilmeyince Türkiye' den youtube a erişim engellenmişti. Daha sonraki süreçte Youtube' un Türkiye' de temsilcilik açması ve vergi ödemesi gibi koşullar öne sürülmüştü. Bu süreç içerisinde kullanıcılar çeşitli yöntemlerle youtube a ulaşmayı başardılar hatta devlet yönetiminden yetkililer bile "ben youtube' a girebiliyorum" şeklinde açıklamalarda bulundular. 2010 Haziran ayında, yani 21. yüzyılda (yazıyla yirmibir - bilim kurgu ile ilgilenenler bilirler zamanında yazılmış çoğu romanda 21. yy a geçmiş zamanlardan asla ulaşılamayacak fantastik gelişmeler ve ilerlemelerle dolu bir çağ olarak bakılmıştır) Youtube erişiminin daha sıkı şekilde engellenebilinmesi için IP bazlı yasaklamaya geçildi. Sonucunda google ın bazı ıp serverlerı Youtube un içeriside kaldığı için google ve google ın bazı servis sağlayacılarına da erişim engellenmiş oldu.Bağlı olarak erişimde yavaşlamalar ortaya çıktı. Son zamanlarda ulaşamadığınız sayfalar varsa ve bağlantılarınız yavaşlamışsa muhtemelen nedeni budur.
Burada çok kısa bir özet olarak yazdığım durum ve konu hakkında buradakinden çok daha teknik ve detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz çok zamanınıızı ayırmadan.
Youtube nedeniyle google a erişimin engellenmesi -evet komple google yasaklanmadı şu anda ama ne olacağını kim bilebilir? - sanırım bizlerin çok normal olarak karşıladığı bir konu ve alternatif yöntemler her zaman bulunabilir ancak bundan önce değerlendirilmesi gereken bir konu bir ağacın köküne bakmak yerine dallarını keserek ağacı kamufle edip "ağaaç burada yokkiii!!" demek mantığından kurtulmak olmalıdır. Bilgiye ulaşılabilen bir yer olan internette -bilginin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir ancak bu başka bir konudur - yasaklamalara ve sansürlemelere gidilmesi ne kadar doğrudur bu tartışılmalı ve bir sorun varsa üstünün örtülmesi yerine temeline inilerek konunun konuya hakim kişiler tarafından araştırılması ve incelenmesi gereklidir. Bununla birlikte gerekli ve çağa uygun hukuksal düzenlemelerinde bu çalışmalara paralel olarak gerçekleştirilmesi gereklidir.
Herşeyden önce insan bilgiye ve iletişime ulaşmakta özgürdür ve bu yasak ve sansürlerin özgürlüğü kısıtladığının farkına varılmalıdır.
Burada çok kısa bir özet olarak yazdığım durum ve konu hakkında buradakinden çok daha teknik ve detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz çok zamanınıızı ayırmadan.
Youtube nedeniyle google a erişimin engellenmesi -evet komple google yasaklanmadı şu anda ama ne olacağını kim bilebilir? - sanırım bizlerin çok normal olarak karşıladığı bir konu ve alternatif yöntemler her zaman bulunabilir ancak bundan önce değerlendirilmesi gereken bir konu bir ağacın köküne bakmak yerine dallarını keserek ağacı kamufle edip "ağaaç burada yokkiii!!" demek mantığından kurtulmak olmalıdır. Bilgiye ulaşılabilen bir yer olan internette -bilginin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir ancak bu başka bir konudur - yasaklamalara ve sansürlemelere gidilmesi ne kadar doğrudur bu tartışılmalı ve bir sorun varsa üstünün örtülmesi yerine temeline inilerek konunun konuya hakim kişiler tarafından araştırılması ve incelenmesi gereklidir. Bununla birlikte gerekli ve çağa uygun hukuksal düzenlemelerinde bu çalışmalara paralel olarak gerçekleştirilmesi gereklidir.
Herşeyden önce insan bilgiye ve iletişime ulaşmakta özgürdür ve bu yasak ve sansürlerin özgürlüğü kısıtladığının farkına varılmalıdır.
5 Haziran 2010 Cumartesi
CYBORG GIRL : Cyborg She
Öncelikle Park Chan-Wook' un "I'm A Cyborg, But That's OK"' i ile karıştırılmaması gereken 2008 Japon yapımı yönetmeni Kwak Jae-Young olan Haruka Ayase, Keisuke Koide gibi isimleri barındıran film. Nasıl bir film diye sorulacak olursa; zaman yolculuklarıyla bezeli zaman sarmalları içerisinde insan - cyborg ilişkilerini inceleyen, zaman boyutları içindeki insan ilişkileri ile süslenmiş, komedi öğeleri ile bezeli bilim kurgu romansı diyebilirim.
Spoiler Uyarısı ......
Üniversite öğencisi olan Jiro' nun yalnız hayatı, hayatına gelecekteki kendisi tarafından kendisine yaşayacağı bir kazadan koruması için gönderilen bir cyborg kadın ile değişir. Bu arada Haruka Ayase' nin Cyberdyne Model 103 modeli altında muhteşem göründüğünü söylemeliyim. Gelecekteki Jiro gelecekte yarattığı bu cyborgu Jiro' nun doğum gününde bir restorantta otururken saykoya vurmuş bir ofis elemanın açtığı ateş sonucu felçli bir yatalak olmasını engellemek için göndermiştir ki cyborg bunda başarılı olur. Zamanla bu ikisi iyi anlaşmaya başlar ve cyborg dişimiz Jiro' nun çevresinde de oldukça popüler olmaya başlar ve Jiro' nun hayatı güzelleşir. Şimdi yaptığı robot dansı ile bu sayborga hasta olmamak mümkün mü? Doğal olarak Jiro cyborga aşık olur ama ondan karşılık alamaz derken büyük Tokyo depremi yaşanır. Cyborg Jiro' yu korumakta başarılı olduysa da kendisi çok ağır darbeler alır vss...
Öncelikle bu film de Jiro kardeşimiz bize bir duruş göstermiştir. Nedir bu duruş?
Şimdi evinize bir cyborg geldi, yansıtıcı ile gelecekteki siz, şimdiki size cyborgu yaptığını bundan az bir süre önce yaşanan bir olayla yatağa makineler bağlı olduğunu, zaman yolculuğunun gerçek olduğunu, çok başarılı bir bilim adamı olacağınızı, karşınızdaki muhteşem üretimin sizin eseriniz olduğunu, çok büyük bir felaketin sizi beklediğini ama bir önceki olaydan kurtulduğunuz için zamanda kayma yaşanacağını ve sonunuzun ne olacağının belli olmadığını falan söyledi. Böyle bir durumda ilk sorulan sorunun cyborg a dönüp "seks yapabiliyor musun? " olma olasılığı nedir diye bir düşünün derim. Örneklem kümesi 1 ise sonuç %100 oluyor.
Bunun dışında da oldukça eğlenceli sahneleri barındıran filmde bazı sahneler oldukça etkili bence. Sanırım bunun nedeni hemen hemen herkesin bir zamanlar/ çocukluğunda düşündükleri ve hissettiklerini göstermesi ve o masumiyete bir anlıkta olsa döndürmeyi başarmasından kaynaklanıyor. Tokyo depremi olayı ise ayrıca korkunç.
Filmde bir karaktere daha değinmek istiyorum ki o da filmin eğlence öğelerinden bir tanesi olan Jiro' nun tebeşir ile öğrenci vurma konusunda uzman olan çatlak hocasıdır. Filmi izlerseniz bu elemanı çok seveceksiniz.
Kısa ve öz olarak hoş bir film...
1 Haziran 2010 Salı
DMC: Detroit Metal City
Sonunda filmini de izledim rahatladım. Öncelikle kısa ve net bir şekilde söylemem gereken tek şey; film animenin yanından bile geçemez. Yani eğer filmi beğendiyseniz ve eğlendiyseniz animede komaya gireceksiniz demektir. Çok kötü olmamasına rağmen film olmasından dolayı beklentiyi karşılamıyor. Ayrıca o güzelim parçalar nerde ???? Bir kere "Mad Monster" yok. "Grotesque"' i hatırlamıyorum. Satsugai en sonda o da tam değil. Ne anladım o zaman, söyleyin bana?
Filmin kurgusu doğal olarak animeden farklı ve bir giriş gelişme sonuç çizgisine sıkıca odaklamışlar. "No music no dream" mottosu alttan verilmiş. Yalan mı ? Değil tabii ki ve hoş bir motto. Bunun dışında aslında filmin metal müzik ve benzeri endüstrilere, fanlara, tiplere vss... yaptığı göndermeler oldukça yerinde. Ayrıca Krauser - sama' yı kanlı canlı görmek ayrı bir tat ama Negishi' yi görünce insanın içinden elemanı alıp şöyle evire çevire esaslıca dövmek geliyor. O bu değilde finalinde öldüğümü belirtmeliyim eğlenmekten değil salaklıktan. Bu arada artı bir nokta olarak filmde Jack ill Dark karakterini Gene Simmons oynuyor, o derece. Camus' nun saçlara bittim ama sachou çok üzdü beni. Kendisini canlandıran aktris elinden geleni yapıyor olmasına rağmen, animedeki sachounun yeri başkadır...
Animede insanı öldüren pek çok bölüm doğal olarak filmde yok. Tokyo Towers olayı gibi, Kiva ile rap kapışması çok basit geçmiş. Nina ile kapışmadılar bile.
Fanlara burada biraz daha farklı bir anlam yüklenmiş sonunda Krauser önde fanlar arkada hepsinin konser salonuna koşusu başka bir olaydı. Fanlarla ilgili beni yaran nokta şu kravatlı eleman oldu. Krauser sapıtıp Jack' i devirdikten sonra o koibitolu şarkısını söylediğinde fanların tepkilerini izlemek için bile izlenmeli bu film. " bu ne? Demon love son mu?" Kusacağım şimdi ama dinlemeliyiz yine de" mealli geyiklerle ve can çekişmeleriyle ortalığı süpürdüler.
(Buda o meşhur amai koibito)
Animeyi izlememiş olsaydım filmde daha çok eğlenirdim muhtemelen ama animeden sonra yavan kaldığı açık. Negishi' nin gel gitleri ve ikilemleri tek boyutlu olmuş - haliyle diğer faktörler de boyut düşmüş - ve konu ağırlıklı olarak "no music no dream" e bağlanmış. Detroit Metal City için herkese animeyi izleyin derim ama animeyi izleyemeyenler filmde de mutlaka çok eğleneceklerdir.
http://www.youtube.com/watch?v=WioKSZaLd2c
http://www.youtube.com/watch?v=SdLAr_6Lo6Y
Filmin kurgusu doğal olarak animeden farklı ve bir giriş gelişme sonuç çizgisine sıkıca odaklamışlar. "No music no dream" mottosu alttan verilmiş. Yalan mı ? Değil tabii ki ve hoş bir motto. Bunun dışında aslında filmin metal müzik ve benzeri endüstrilere, fanlara, tiplere vss... yaptığı göndermeler oldukça yerinde. Ayrıca Krauser - sama' yı kanlı canlı görmek ayrı bir tat ama Negishi' yi görünce insanın içinden elemanı alıp şöyle evire çevire esaslıca dövmek geliyor. O bu değilde finalinde öldüğümü belirtmeliyim eğlenmekten değil salaklıktan. Bu arada artı bir nokta olarak filmde Jack ill Dark karakterini Gene Simmons oynuyor, o derece. Camus' nun saçlara bittim ama sachou çok üzdü beni. Kendisini canlandıran aktris elinden geleni yapıyor olmasına rağmen, animedeki sachounun yeri başkadır...
Animede insanı öldüren pek çok bölüm doğal olarak filmde yok. Tokyo Towers olayı gibi, Kiva ile rap kapışması çok basit geçmiş. Nina ile kapışmadılar bile.
Fanlara burada biraz daha farklı bir anlam yüklenmiş sonunda Krauser önde fanlar arkada hepsinin konser salonuna koşusu başka bir olaydı. Fanlarla ilgili beni yaran nokta şu kravatlı eleman oldu. Krauser sapıtıp Jack' i devirdikten sonra o koibitolu şarkısını söylediğinde fanların tepkilerini izlemek için bile izlenmeli bu film. " bu ne? Demon love son mu?" Kusacağım şimdi ama dinlemeliyiz yine de" mealli geyiklerle ve can çekişmeleriyle ortalığı süpürdüler.
(Buda o meşhur amai koibito)
Animeyi izlememiş olsaydım filmde daha çok eğlenirdim muhtemelen ama animeden sonra yavan kaldığı açık. Negishi' nin gel gitleri ve ikilemleri tek boyutlu olmuş - haliyle diğer faktörler de boyut düşmüş - ve konu ağırlıklı olarak "no music no dream" e bağlanmış. Detroit Metal City için herkese animeyi izleyin derim ama animeyi izleyemeyenler filmde de mutlaka çok eğleneceklerdir.
http://www.youtube.com/watch?v=WioKSZaLd2c
http://www.youtube.com/watch?v=SdLAr_6Lo6Y
Etiketler:
amai koibito,
camus,
detroit metal city,
DMC,
film,
jagi,
krauser,
satsugai
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)