29 Mayıs 2013 Çarşamba

The Guillotines: 血滴子



2012 yapımı, yönetmeni  Andrew Lau Wai-Keung olan bu Hong Kong filmini izleyebilmek için çok uğraş verdim. Bir gün ne izlesem diye dolanırken aniden karşıma çıkan ve aklıma yerleşen bu filmi izleyebilmek için çok bekledim açıkçası. O zaman Shaw Brothers' ın 1975 yapımı aynı isimli filminin remake i olduğunu da farketmemiştim üstelik.

Neyse çeşitli girişimlerden sonra izlemeyi başardım ama sanırım o ilk anın heyecanı beklentilerimi tavan yapmıştı.

Kadroya bakalım öncelikle: Huang Xioming, Shawn Yue, Ethan Ruan, Jing Boran vs... çok ilgi çekici sanki :))

Atraksiyonel bir açılıştan sonra ufaktan karakterleri tanımaya başlıyoruz. Oin Hanedanlığı esnasında "The Guillotines" imparatora bağlı bir suikast takımıdır.Ellerinden kimse kurtulamaz.Korkunç görünümlerine rağmen ilerleyen bölümlerde onların da insan olduğunu anlıyoruz. Yetimlerden oluşturulmuş bu 7 kişilik ekibin lideri Leng ( Ethan Ruan) olmakta.



Wolf (Huang Xioming) Han kökenli, Oİn hanedanlığının başına bela olmuş bir isyankar.

Guillotines takımı bunu yakalar ama eleman kurnaz  bir hamleyle aralarından birini kaçırarak kaçar.




Bunlarda peşlerine düşer. İmparatorun görevlisi Haidu (Shawn Yue) da bunlara katılır. Olaylar devam eder...

Giriş ne kadar efektli falan olsa da aksiyon vaad ediyor görünüyor ama ilerleyen bölümlerde giriş kadar aksiyon görmek mümkün değil. Leng ve Haidu arasındaki ilişki bir konu iken, birbirlerine daha fazla yakışan Wolf ve Leng ilişkisi ayrı bir açılım.

Oyunculuklar fena değil aslında, kişisel olarak herkes iyi bir iş çıkarmış ama senaryoya bağlı olarak Haidu (Shawn Yue) sırıtmış fazlasıyla ama çok sinirliyseniz ve birine saydırmak istiyorsanız filmi açın ve bu elemana karşı dökün içinizi!



Ethan Ruan, bir insan kaç çeşit şekilde ağlayabilir konulu bir çalışma yapmış.

Aslında hikaye ya da olay örgüsü çok fazla tema barındırıyor; kardeşlik, ırk ayrımı, tarih, insan doğası ve daha nicesi... ama olaylar öylesine akıyor ki elemanlar kendilerini yırtsa da bazı duygular havada kalıyor.

Buna rağmen, göz atmakta fayda olan bir yapım. türün meraklıları izleyebilir.

Ben izledim, rahatladım.

23 Mayıs 2013 Perşembe

hanazakari no kimitachi e : ikenai taiyou




Geçenlerde salak ve iğrenç bir gün içinde Orange Range' in Ikenai Taiyou' su kulaklığımda ses verdi birden bire. O zaman anladım ki uzun zaman geçmiş dinlemeyeli ve "Hana Kimi" olarakta bilinen bu güzelim diziyi anmayalı.


Üç dört sene olmuştur bu Japon yapımı diziyi izleyeli. Orijinali manga olan bu dizi o dönemde hatta şimdiye dek izlediğim en eğlenceli dizidir. Oluşan abuk sabuk durumlar, gelişen olaylar, elemanların bunlara tepkileri, karakterlerin algılama seviyeleri, karakterler arası ilişkiler ayrı ayrı eğlendirici iken bunlara bir de pozlar, geçişler, renkler, duruşlar ve müzikler eklenince gerçekten izlemesi oldukça keyifli ve delicesine komik bir seri ortaya çıkmış.

bununla birlikte açılış parçası olan orange range' ın "ikenai taiyo" su ayrı bir bağımlılık yaratıyor öyle ki insan etrafta "abc tsuzukanai sonna n ja dame ja nai na na na na lay lay looom....... " diyerek dolaşmaya başlıyor ki bende şu son günlerde aynı etki yine baş gösterdi.


İşte o parça... Orange Range ikenai taiyou




Sonradan çekilen halini ya da Kore versiyonunu izlemedim ama şunları yazdığım anlarda diziyi tekrar baştan mı izlesem diye ciddi şekilde düşünüyorum.

tüm bunların üzerine shun oguri , ikuta toma, mizushima hiro ve diğerleri de bonus olmuş demek düşüyor ..

NOT: Böyle notlar pek yazmam ama bu diziye ayrıcalıklı davranıyorum, izlemeyen çok şey kaçırıyor bence! Ama cidden :))

19 Mayıs 2013 Pazar

Uta No Prince Sama Maji Love 1000%





Tavsiye üzerine başladığım bu seri iyi ki fazla uzun değildi. Özünde otome game  olan sonradan anime olarak uyarlanan seri fazla uzatmadan ilk sezonunu tamamlıyor.

İdol ve bestecilerin bir arada ders aldığı okula giren Haruka kızımız, yetenekli ama saf, sakar bir kızcağız. Okulda işte bir sürü şey oluyor ve kendisini bir sürü güzel erkek tarafından çevrelenmiş buluyor.

İnsanların tapabileceği kadar güzel ve yetenekleri olan bu idol adayları ise Haruka' ya saflığı, yeteneği ve kendilerine müzik aşkı verdiği için hasta oluyorlar (bak bak :P)

Birbirinden bencil ve farklı dünyada yaşayan, kendi sorunları olan bu oğlanlar bir şekilde Haruka' nın etrafında toplanıyorlar.

Müzik üzerine demiştim değil mi? Tamam kulağa hoş gelen parçalar var ama seri boyunca  kulak tırmalayan, sürekli ağlak bir sesle konuşan Haruka' da var. Karıştırmışlar; duygusal patlamalar ya da samimiyeti illaha ağlak sesle vurgulanmak zorunda değisiniz!! Gelin vazgeçin şu anlayıştan

Bu kadar saydırıyorsun madem niye izledin diye bir soru olabilir. Açıklıyorum bu seri ilk bölümde Hayato-Sama (esasında Miyano Mamoru) nun seslendirdiği "Nanairo no compass" adlı parça ile vurdu beni ey ahali. Vurmak ki ne vurmak! Duygusal olarak dengesiz yakalandım sanırım ki o bölümü yüz kere izleyip hızımı alamayışımı başka şekilde açıklayamıyorum.

Parçayı bulamadım bu hariç:


O ağlak Haruka ile aynı safa geçtim ya kendime diyecek söz bulamıyorum :)

Seriyi güzel kılan noktalardan bir tanesi seiyuular kesinlikle.

Haruka' yı geçiyorum.

Hijirikawa  Masato - Suzumura  Kenichi (misal Gintama - Okita Sougo, Ouran Koukou Host Club - Hitachiin Hikaru, Zombie Loan - Akatsuki, Chika)




Ichinose  Tokiya - Miyano Mamoru (misal Death Note - Yagami Light, Mobile Suit Gundam 00 - Seiei, Setsuna F, Ouran Koukou Host Club - Tamaki, Vampire Knight - Kiryuu, Zero)

Ittoki  Otoya - Terashima  Takuma ( Kokoro Connect - Aoki, Yoshifumi)

Jinguuji  Ren    - Suwabe, Junichi (Bleach - Jaegerjaquez, Grimmjow, Kuroshitsuji - Undertaker)



Kurusu, Shou - Shimono, Hiro (Baka to Test to Shoukanjuu-Yoshii, Akihisa, Nurarihyon no Mago - Kuromaru)




Shinomiya  Natsuki -Taniyama, Kishou  ( kendisi seslendirme sanatçılığının yanında aynı zamanda j-rock mensubu. )

Seiyuulara bu kadar değinmişken kendi ağızlarından seriye adını veren parçayı dinlemeden olmaz.



Son olarak Satsuki' nin müthiş parçasını anmazsam olmaz.

Orion de Shout out.



12 Mayıs 2013 Pazar

A Battle Of Wits: Mo gong




Sıra gelmişti bu 2006 yapımı Jacob Cheung Chi-Leung' un yönetmenliğini yaptığı Hong Kong filmine.
Bu filmle ilgili duygu ve düşüncelerim karışık biraz bakalım nasıl toparlayacağım?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki ilk sahnede Choi Siwon' u gördüğümde dumur oldum ve yaklaşık bir beş dakika "ahaha ne alaka lan Liang Shi olarak Siwon görmek?" diyerek filmi takip edemedim.Ne yalan söyleyeyim ilerleyen dakikalarda da alışamadım çabucak.

Siwon dışında, Andy Lau, Fan Bing Bing ( bu ikisi kadrolu ikili oldu, bir alana ikincisi bedava gibi bir  kampanya mı anlamadım! :)  hangi filmi izlesem bu ikisi. ), Nicky Wu, Ahn Sung Ki (işte bir Koreli daha...) barındıran film ülkesel çeşitliliğe  Çince konuşan bir siyah ekleyerek yelpazeyi daha da genişletmiş.

Gelelim filmin konusuna: Savaşan devletler döneminde Zhaou, Yan devletine saldıracaktır, yolu üzerinde yer alan küçük bir devlet olan Liang' ı da ortadan kaldırmak niyetindedir. Seferin başında Zhaou' nun adı sanı hatırla anılır komutanlarından Xiang Yanzhang bulunmaktadır. Liang küçük bir devlet olduğundan Zhaou' nun hayvani ordusuna karşı durabilecek durumu pek mümkün değildir bu nedenle Mozi'den (yani Mohist Okuldan) yardım istemişlerdir. Devletin keyif düşkünü hafif alkolik kralı Liang zaman zaman duruma dahil zaman zaman zevk-ü sefadadır.



Zhaou ordusu kapıya dayandığında Mozi' den 1 kişilik yardım gelir. Mohist Ge Li ( Andy Lau). Tek başına şehri savunacaktır. Bu noktada aksiyon beklemeyin. Önceliği halkı, kendisinde şüphe eden kraliyet ailesi  ve yetkililerini teslim olmak yerine direnmeye ikna etmeye verir. Sonra da şehri savunma üzerine sistemlerini geliştirir.


Zhaou üzerinde başarı sağladıkça Ge Li' nin popüleritesi artmaya başlar. Adı Kral Liang' dan önce anılır olur işin dahası Liang Shi (Siwon)  yani prenste Ge Li' yi takdir etmektedir. Zhaou ordusu da geri çekilince filmde  ikinci bölüm başlar. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı dedik diyen Kral Ling,  Ge Li ve destekçilerinin ortadan kaldırılmasını en birinci generali General Niu' ya emreder ve durup duruken yine ortada bir kan fırtınası oluşur. Şehrin savunmasında başarıyla savaşmış pek çok asker, konudan  habersiz halk yine yalan olmaya başlar.



Bu esnada Zhao ordusu şehre tekrar saldırınca olanlar olur diyip geçiyorum ortamı spoilera bulamayayım.


Atlamadan geçmeyeyim,  filmin esası Hideki Mori' nin mangasına dayanıyor. Mangayı okumadığım için film birebir manga yorumumu falan bilmiyorum ve burada sadece filmi ele alıyorum.

Atlanmaması gereken bir diğer konuda filmin müziklerinin Kenji Kawai' ye ait olması. Filmde kendilerini size hissetirecekler merak etmeyin :)

Karakterler ve karakterlerin dönüşümünde bir eğretilik var bence. Halktan sürekli konum değiştiren, kaçmaya çalışan sıradan insanlardan bahsetmiyorum ki tavırları doğal ama prensin "kafanı kıracağım Ge Li"'  den nasıl Ge Li fanına döndüğü, Kral' ın gelişimi, Ge Li' nin dönüşümü biraz havada sanki ya neyse...

Bu arada filmdeki adamım Zi Yuan' dır. (Nicky Wu) Eleman orta dünyada olsa okçuluğu nedeniyle Legolas olurmuş o derece!!  Ayrıca etik değerlere bağlı, saygıdeğer bir generaldir kendisi. Bu düşüncelerimde uzun uzun saçlarının hiç etkisi yok gerçekten :))

(Mohist öğretinin iki önemli kuralından bir tanesi "Evrensel Sevgi"' dir. Film müziklerinden Kenji Kawai' nin parçası; Universal Love)



Bunun dışında bir yere kadar film gidiyor ama Zhaou çekiliyoruz dediği anda sanki odak dağılıyor biraz. haaa bu arada dağılan odaklar yalan yanlış şeyler mi?  hayır, değil!!


Yani kralın dışarıdan gelen birinin popülerliğinin artmasını kıskanması, kaprisleri nedeniyle nasıl olsa tehlike geçti diye değerli savaşçılarını ortadan kaldırması, halkı umursamadan gebertmesi, dışarıdan gelen adamı öldürtmeye çalışması, devleti barışçıl şekilde değil, kazanmak için herşey mübahtır diyerek elinde tutmaya yönelik  adımlar atması olmayacak şeyler, bilinmedik durumlar değil. 

Ya da Ge Li ve diğer insanların savaşta etik değerleri sorgulaması da sorun değil amma velakin bir sürü düşünce havada kalıyor sanki. Çok fazla odak aynı anda ele alınınca çoğu sonuna varmıyor ya da yeteri ilgiyi göremiyor gibi.

Bir parantez açarak değineyim Zhaou komutanı Xiang Yanzhang saygı duyulası bir komutandır, o şekilde resmedilmiş bana göre hele ki tipsiz ve karaktersiz Kral Liang ın yanında...

Diğer nokta Mohism olayı. Şimdi zaten film uçanlı kaçanlı bir film değil bunun yerine şehirin savunulmasına ve savaşın insanlar üzerindeki etkisine ve "savaş kötüdür" söylemine dayandırılmış.Filmin adıda Mohizm' in baz alındığını bildiriyor,  Ge Li bir Mohist bu nedenle Mohist öğretiye de filmde sık sık değiniliyor, buraya kadar tamam...

Mohist öğretide denilir ki;  bir kral ya da yönetici yeteneklere önem vermeli, sırf ailenin kanını taşıyor diye görevlere kan bağı olanları getirmemeli, memurlar yeteneksiz ve beceriksizse onlara torpil yapmamalı bunun yerine etrafına yetenekli insanları toplamalı ve onlara değer vermeli. 

Bu noktada Ge Li nin prense " prens olduğunuz için en iyi okçu, en iyi atabinen, en iyi savaşçı sizsiniz" diyerek mesaj vermesi  anlamlı... fakat ilerleyen noktalarda Ge Li bile Mohizm ile ilgili ikilemlerini yaşıyor. Ki aslında Mo - zi Liang' ın isteğine eleman ya da yardım göndermeyi reddetmiştir de Ge Li kendiliğinden gelmiştir anlattığına göre. Mohism pasifisttir, saldırıya karşıdır ama yönetim için ideal bir felsefese midir falan filan bunlar filmde değinilmesine rağmen kurguya yedirilip oturtulamayan ve havada kalan sorunlar. Sonuç olarak Mozi, Mohist öğreti şöyle der böyle der lafları sık sık geçiyor filmde ama yön  eylemde pek yerini bulmuyor bana kalırsa.


(Film müziklerinden ve kapanış parçası. Kenji Kawai elinden çıkma;)


Hele ki siyah eleman ile Ge Li' nin bir diyaloğu var ki bir süre durdum filmi izlerken.

Siyah eleman diyor ki; "Siz Mohistler evrensel sevgiden bahsediyorsunuz cart curt ama sonuçta kimi seveceğinizi bilemiyorsunuz." ( Çincesini bir iki kere dinledim, ingilizce çevirisi doğru geldi)

Ge Li duruyor diyor ki;" dur o zaman ben sevdiğimi kurtarmaya gideyim!"

Ben burada ufak bir dumura uğradım ne yalan söyleyeyim...

Noktayı siyah elema koydu oldu ...

Tüm bunlara rağmen film "savaş kötüdür" söylemini dikte etmeden, sıkmadan, estetik şekilde resmen bağırıyor... Bu yönden başarılı.

Filmle ilgili olarak kafam hala karışık. Kötü olarak düşündüğümden değil, bana göre sorunun nerede olduğunu bulamamamdan... İzlenecek filmler arasına girmeli ilgilenenler için...

(Not: Bir gün umuyorum, zaman bulacağım ve tembellik yapmayacağım böylece şu bloga mohizm ve diğer düşünce okulları üzerine uzun ve derin yazılar ekleyeceğim)



8 Mayıs 2013 Çarşamba

Hanamaru Youchien: Hanamaru Kindergarden








Eğer çocukları az biraz olsa da seviyorsanız ve canınız sıkkınsa, kahramanları anaokulu çocukları olan bu 12 bölümlük animeyi izleyebilirsiniz, ilaç gibi geliyor.

Tamam ara sıra Anzu chan' ın (anaokulu bebesi ve öğretmenine aşık) aşk konusunda ahkam kesmesi ve aşkı hayatının (ne hayatı yahu daha bebe) temeline koyması zaman zaman sinir bozuyor ama yine de izlenilesi ayrıca bir yandan da bağırıyor Anzu chan; "ey beni izleyen yetişkin kardeşim, kardeşlerim, az bir bakta örnek al, beceriksiz" diye...







Tsuchida, anaokulu öğretmenliği kariyerinin ilk yılını yaşayacaktır ve kendisi nadir bulunan erkek öğretmenlerdendir. Tsuchida gönlünü aynı okulda çalıştığı Yamamato sensei ye kaptırır.Bu esnada Tsuchida nın öğrencisi velet Anzu da Tsuchida ' ya aşık olduğunu iddia etmektedir.

Anzu ve kankaları Hiiragi ve Koume bir yandan Tsuchida nın ilgisini çekmeye çalışırken bir yandan da her gün kendileri için yeni heyecanlar bulup kafa patlatırlar bu esnada Tsuchida da Yamamato' ya açılmaya çalışır ama kendisi ne kadar sakarsa Yamamoto da o kadar saftır.

Tsuchida nın Yamamato nun peşinde kendince koşturmasını tüm veletler  bilmekte ve izlemektedirler. Durumun farkında olmayan tek kişi Yamamoto dur.

Anzu nun annesi, Tsuchida nın kız kardeşi vs.. de seriye renk katan yetişkinler ama şüphe yok ki veletler bir numara.



Anzu, Koume ve Hiiragi arasında favorim tartışmasız Hiiragi.

Yaşına göre zeki, olgun, güvenilir olan ve ciddi duran ama kendini sevimli kostümler giymekten alıkoyamayan bu kızcağız kesinlikle bir numara.

Kendine güvensiz, çekingen, utangaç Koume bir yanda serinin ana karakteri, baskın, samimi, korkusuz, kafasına ve içinden gelene göre davranan Anzu su diğer yanda.

Bu üçünün ve zaman zaman diğer çocukların olaylara bakış açısı olayı çok eğlenceli kılıyor.

Hele üçünün gözlerini dikip meraklı bakışları yok mu :))

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Sıcak günler: Yuki No Hana :P



Daha önce Mika Nakashima' nın Yuki No Hana' sına ve diğer dillerdeki yorumlarına değinmiştim.

Sonra dedim ki havalar madem böyle dengesiz, madem sıcak, kızgın kumlardan serin sulara etkisi yaratmak adına bu sefer bu parçanın Koreliler içerisindeki yorumlarına yer vereyim. (bu cümledeki birebir bağlantı için kendimi ayrıca tebrik ediyorum)

Söz konusu madem Kore, o zaman öncelikle Park Hyo Shin' in yorumunu dinlemek isteyenler buraya tıklayabilir. Mika Nakashima için de buraya tıklamanız uygundur :)





Eveeet, öyleyse ilk sırayı Super Junior Kyuhyun' a veriyorum. Buyursun;



Çok efendi çocuk :P





Sırada ZE:A 'dan Siwan ve HyungSik var. Buyursunlar;




Yalnız o keman olmamış. elektro olması ve tonu hoş değil ama izledik ve dinledik mi? evet...


Sırayı K.Will' e (Kim Hyung-Soo) veriyorum. Bu elemanda yolda yürüken sakız çiğneyip, karpuz taşıyabilenlerden.




Şimdilik son olarak sırayı U-Kiss' ten Kevin ve Hoon' a bırakıyorum.


Follow my blog with Bloglovin

3 Mayıs 2013 Cuma

The Phantom Of The Opera: Liv Moon - Takayoshi Ohmura


The Phantom Of The Opera' nın Çince, Korece ve Japonca versiyonlarına değinmiştim.

İngilizce yorumlarına da bulaşmamıştım, buna girilince içinden çıkılamaz çünkü.

Fakat bu yorumu es geçemezdim :)

Liv Moon ve Takayoshi Ohmura.

Takayoshi Ohmura' yı merak edenler buraya tıklayabilir ya da buraya.

Liv Moon, Akane Liv ( Okamato Akane) ve Nishiwaki Tatsuya' nın proje grubu.

Bu da onların yorumu...



(gitaristliğinin yanında solistliği de başarılıymış Ohmura' nın, değil mi? :) )

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...