14 Ağustos 2011 Pazar

AN EMPRESS AND THE WARRIORS: Jiang Shan Mei Ren



2008 yapımı yönetmeni Ching Siu-Tung olan Hong Kong yapımı film.

Hmm, iyi yanı ne diye sorulsa derim ki; kadrosunda Donnie Yen - bu adama kim ne diyebilir ki? - , Leon Lai -severim kendisini - ve Kelly Chen' i barındırması ayrıca müzikleri ilgiye değer. Bazı görüntüleri ve bazı aksiyon koreografileri hoş. Kötü yanı ne diye sorulsa derim ki; senaryosu ve kurgusu.

Efendim elimizde iki adet imparatorluk var biri Yan diğeri de Zhao, ikisi düşman. Bu savaşlardan bir tanesinde Yan kralı ağır yaralanınca imparatorluk kılıcını yanında yetiştirdiği ancak kan bağının olmadığı, prenses Feier' in manevi kardeşi general Muyong Xuehu' e (Donnie Yen) bırakır. Bunu hazmedemeyen kralın yeğeni Wu Ba (Guo Xiao-Dong) olaya tilt olur. Buraya kadar normal diyelim. Sonra Xuehu genel toplantıda direkt olarak kral bana vasiyet etti demez, birleştirici olabileceğini düşündüğü prensesin veliaht ilan edildiğini bildirir. Buraya kadar da eh ok... Tabii böyle olunca bir takım kendine asker diyen zevatlar hükümdarımız kadın olamaz ayrıca savaşçı bile değil derler. - kafalarını kırmak isterim şu noktada - Neyse bunun üzerine prenses der ki; "askeri kampa gireceğim, süpper savaşçı olacağım, kimseye de laf söyletmeyeceğim". Buraya kadar da tamam... Feier' e içten yanık olan Xuehu prensesi eğitmeye başlar. Hakkını verelim abla sağlam dayak yer eğitimlerde. Neyse bu eğitimler ilerlerken filmin kötüsü karizmadan uzak - nedense bana çok sümsük göründü- yeğen Wu Ba, prensesi öldürtmek için suikastçiler tutar, preses ormanda bunlardan kaçarken ölümcül yaralanır. Filmin orman adamı (şaka şaka) Duan Lanquan (Leon Lai) tarafından kurtarılır. Bu kişi ormanda tek başına yaşamaktadır, prensesi tedavi eder, aralarında aşk doğar hafiften. Neyse prenses iyileşince, bu esnada onu arayan Xuehu ve adamları ile buluşur ve krallığa geri döner.

Sonra Zhao' ya karşı kazanılan bir savaşın akabinde prenses devlet yönetiminden el çektiğini söyler ve aşkına geri döner amma kötü yeğen boş durmaz isyan çıkarır, yönetimi ele geçirir. Olayların gidişatını hisseden Xuehu - aynı zamanda prenses ve Duan Lanquan' ın aşkını da anlayaraktan aralarından çekilir, Duan Lanquan' a prensesi koruyup uzaklaştırmasını söyler - tek başına kötü yeğenin adamlarıyla yapacağı epik savaşa doğru ilerler. Prenses dayanamaz aşkına "halkım beni bekliyor, döneceğim" diye söz verirken suikastçiler bir kez daha orman evini basar. Bu esnada Donnie Yen amca 10 kaplan gücü ile tek başına efsanevi bir aksiyona imza atmaktadır. Son anda prenses gelir o da sanırım o zamana kadar pek bir hayrını görmediği damarlarında akan kandan aniden aldığı güçle yıllardır savaş meydanlarında savaşan kötü yeğen ile kapışır, olaylar böyle devam eder...

filmin ost un da da yer alan bu parça Leon Lai ve Kelly Chen den gelsin...



Neden hayal kırıklığı? Çünkü baştan beri oturmuş bir zemin yok. İmparatorluğu görmüyoruz bile, halktan bahsediyorlar. Zhaolar iki hamlede senaryodan siliniyorlar. Xuehu biraz işlevsiz gibi zira kanı belli olmadığı için prensesi öne sürdü iyi niyetle ama çok silikleşti. Prensesin karakterizasyonu belli değil. Çocuksu ve kadınsı mı yoksa kararlı bir asker mi? Duan Languan ile aşkları iyi hoş ama Duan Languan için neden belirsiz bir arka plan var vs... nedenlerle senaryo biraz dağınık ve vuruculuk ve etkileyicilikten uzak. Finalde bazı sahneler hariç silik.

Ama Donnie Yen' in sondaki sahnesi hoştur, güzeldir. Bazı savaş sahneleri de görkemli ve etkileyici hakkını yemeyelim. Balon fikrine yer verilmiş filmde bu da farklı bir eğlence katmış konuya ayrıca arılar öyle prenses falan dinlemez adamı sokarlar. Ek olarak bence filmin en enstantane ve etkileyici atraksiyonu suikastçilerdir.

Tarihsel filmleri, Hong Kong yapımlarını, aksiyon koreografilerini sevenler beğenecektir yine de çok epik ve vurucu bir film beklemesin kimse.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

ATTACK ON THE PIN-UP BOYS: Super Junior ve Kim Kimdir Sorunu...



Şöyle izleyecek gereksiz ama zaman geçirmeye yarayacak bir film ararken dank diye karşıma çıktı bu film. Doğruyu söylemek gerekirse filmde yer alan oyuncuların Super Junior üyeleri olduğunu anlamam ancak film bittikten sonra oldu hem de filmde gerçek adları kullanılmasına rağmen! Film bittikten sonra bu film nedir diye aranırken Super Junior filmi olduğunu görüp ufak bir aydınlanma yaşadım. Super Junior' ı bilmediğimden, sevmediğim ya da tanımadığımdan değil... Yüzleri seçmekte sıkıntım olduğundan... Vardır geçmişimde de böyle vakalar, yüz hafızam çok zayıftır. Zamanın da sinemada Vertical Limit' i izleyip ertesi gün birlikte izlediğim arkadaşa " ya filmde oynayan çocuk Chris O'Donnell mıydı?" diye sorarak arkadaşı intihara sürükleyişim sadece mazinin eskimiş sayfalarında yer alan küçük bir anıdır ki gerçek hayatta gerçek insanlarla yaşanmış hikayelerim çok daha acı vericidir...

Neyse amaçsız, dertsiz tasasız birşeyler izleme isteğime ziyadesiyle cevap verdi bu düz kontak saçmalamış, geyiğe vurmuş bir nevi fan service amaçlı film.
Aslında bu saçmalayışının altında filmi eğlenceli kılan faktörlerden ilki kendiyle kafa buluyor oluşu diğeri ise medya ve popülerite anlayışına geyik paketi içinde yaptığı göndermedir.



Herşey üç lisenin en popüler elemanlarının suratlarına her ay ayrı gecenin bir yarısı bir tutam pislik atılması ve bu popüler çocuklara yapılan saldırının popüleriteye tapan lise öğrencileri arasındaki en önemli konu olmasıyla başlar. Filmin başındaki lise hayatının tanımlanması ise hem süper geyik hem de oldukça gerçekçidir. Hepimiz bir taraflarımızı günde 7 saat oturarak itinayla büyütmedik mi?
Başka bir lisenin sıradan ama sorgulayıcı ve bu lise hayatından ziyadesiyle soğumuş olan blog sahibi öğrencisi olan Kibum bloğunda bir sonraki kurbanın kendi teoremlerine dayanarak kendi lisesinin üç popüler oğlanı olan öğrenci başkanı Choi Si-Won, judo takımı kaptanı Kangin ya da dansçı Kim Hee - Chul' dan biri olacağını yazınca son olayların neticesinde bloğu daha da hit almaya başlar. İşin acı yanı bu üçünün o pisliği suratlarına yiyebilmek için verdiği amansız mücadeledir sanırım. Hatta bu uğurda Force Grip gücüne sahip olan Choi Si-Won karizmayı ufaktan çizdirir.

Velhasıl olaylar gelişir, neticelenir. Bu uğurda ortaya eğlencelik, ortaya karışık saçmalamış, geyik, fanları mutlu etmek için yapılmış ticari amaçlı bir film çıkmış olur. Bana kalırsa keyifli olmuş o anki ruh halimi ziyadesiyle karşılamış oldu.

Ancak filmin sonundaki o dans ve şarkı sahnesi nedeniyle kendimi balkondan atmaya kalkıştım. High School Musical adlı 6 yaş kitlesine hitap eden filmin sonundakinden daha beter öyle diyeyim. Her ne kadar bu sahneyi Super Junior' a yakıştıramamış olsam da Super Junior eğlendirdiniz beni, sizin siz olduğunu o an bilmesem de :)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

ZOMBIE LOAN: Zombi, Zombi, Zombiii.......




Aslı bir manga serisi olan 11 bölümlük bir anime serisi. 12. ve 13. bölümleri de OVA halinde bulunmakta. Bu yazıda ele alacağımız kısım ise kendi örgüsünü tamamlayan 11 bölümlük animesi.

Zombie Loan' ın aslında üzerine kurulduğu tema çok orijinal olmasa bile yine de işlenebilecek bir maden olarak düşünüldüğünde oldukça hoş ayrıca mangayı okumadığım için bilemiyorum ancak animede değinilen bazı alt metinler, temalar da aslında bildiğimiz ya da zaman zaman insanın kafasını kurcalayan konular olsa bile etkileyici ve güzel. Zombie Loan şahsımın beğendiği bir seri olmakla birlikte bu konuların işlenişi belki daha iyi ve derinlemesine olabilirmiş ve karakter gelişimleri ile zenginleştirilebilirmiş gibime geliyor. Tabii şu anda Ova ları ayrı tuttuğumu belirteyim. Şu da var ki aslında belirli alt metni olan bir konuyu bu kadar rahat seyrettirebilmekte belki kurgusal bir başarıdır bu da ayrı konu eğer rahat size batmıyorsa.

İki adet zombie olan Chika ve Shito' ya, Michiru' nun da katılmasıyla ekip olarak diğer zombileri yakalamaya başlayan üçlü avlanırken aynı zaman Chika ve Shito' nun geçmişleri ilgili bilgi de aktarılır. Zaten adından da anlaşılabileceği gibi animede esas olan zombiler ki bunlar da kendi içlerinde bölünüyorlar ama iyi veya kötü demeye dilim varmıyor çünkü bu noktada konu tercihler ve bakış açıları. Serinin ele aldığı noktalardan bir tanesi de doğal olarak ölümden sonra ki yaşam ya da varoluş oluyor bu durumda. Hiç kimse durup duruken zombie olmuyor. Chika ve Shito' nun da bir kazadan sonra Ferrymen denilen kimse ile yaptıkarı anlaşma sonucu zombie olduklarını öğreniyor seyreden bir süre sonra- aslında baştan beri biliyorsunuz da neyse- Bu tarz anlaşmalarda anlaşmayı yapan belirli bir süre içerisinde borcunu ödeyerek yaşam hakkını geri kazanmaya çalışmakta ki bunun içinde azim, irade vs.. gibi nitelikler gerekiyor. Bu zombie kardeşlerimiz dünyada normal bir şekilde görülmekle birlikte aslında boyunlarında birer siyah halka taşıyorlar bunu da herkes göremiyor hatta zombiler bile.Ya da şöyle anlatabiiriz boynunda halka beliren insanların sonu ölümdür ve bu halka siyahlaştıkça ölüm yakınlaşmış demektir ancak öldükten sonra bir kısım belirli bir organizasyonla anlaşma yaparak bir süre daha dünyada kalmayı başarabilmektedir buna karşılıkta çalışarak borçlarını ödemektedir yani amaçsız boş boş takılamıyorsunuz.



Michiru gözlüklerine gönülden bağımlı, ailesini bir kazada kaybetmiş ve akrabalarının yanında taşıyan hafif embesil özellikler taşıyan bir lise öğrencisi iken Chika ve Shito ile karşılaşarak olaylara dahil oluyor. Chika ve Shito' nun Michiru' yu kendilerine dahil etme nedenleri ise Michiru' nun zombileri yani siyah halka taşıyanları gözleri ile görebilmesi zaten bu nedenle gözlük taktığını anlıyoruz. Michiru' nun bir süre bunun depresyonunu yaşadıktan sonra eski zamanlarda tam konuyu unutmuşken ne yazık ki bu ikili ile tanışması ve zombie loan' a giriş yapması hayatını tümden değiştiyor.

Chika ve Shito serilerde alışkın olduğumuz üzere birbirine zıt karakter özellikleri olan, birbirlerinden görünüşte pek hazzetmeyen ancak bir şekilde birbirlerine bağımlı bir ikili olarak yansıyor. En büyük değişimleri ne yazık ki Michiru ile tanıştıklarında Shito' nun nazik ve sıcakkanlı, gülümseyen Chika' nın ise gizemli ve soğuk duruşunun hemen ikinci ya da üçüncü bölümde tersine dönmesidir. Ayrıca bu ikilinin aralarında kurdukları iletişimin "öl", "geber"", seni öldüreceğim" gibi kelimeler etrafında dönmesinden ötürü durum çoğunlukla insanı güdürmektedir.

Chika Akatsuki, atak, sonucu düşünmeden hamle yapan, sıcak kanlı sayılabilecek ve borcunu ödemek için çırpınan bir genç. Ailesi de en az Chika kadar ilginç. Babaları yabancı, çok genç ama sevgi dolu ve enerjik iken Chika' nın taptığı kızkardeşi ise babasından daha olgun ve sürekli elindeki telefon ile mesajlajan bir tiptir ama çok eğlenceli bu üçlü bir aile olarak. Öte yandan Shito, soğuk, mantıksal, resmi ve insanlara ya da varlıklara uzak duran yapısı ile ön plana çıkmakta. Bir duygu taşımamasına rağmen mantık ve akıl yoluyla durumları kavramakta. Elbette ki Shito' nun varlığının arkasında yatan olaylar da bu durumuna neden teşkil etmekle birlikte ucundan değinilen arka planı kayda değer ve ilginç. Shito' nun ailesi -aile olarak alandıralım- öne çıkan bir Çin klanı. Bir şekilde bana İchimaru Gin' i çağrıştırdı.

Ferryman komik bir karakter olmak ile birlikte serinin sonunda hiçte göründüğü gibi olmadığını anladığımız karakterlerden bir tanesi ayrıca masa tenisi konusunda master degree sahibi olduğunu da anlıyoruz ki en önemli silahının yanında taşıdığı tenis raketi olduğunu düşünüyorum.

Adını hatırlamadığım yardımcı sağ eli ve sol eli ile birlikte komik karakterlerden bir tanesi. Zombie olan ve iyileştirici güçlere sahip olan ise oldukça da satıcı :)

Kızıl saçlı olan eleman da - adını hatırlamıyorum yine - ne hikmetse bana Renji' yi çağırıştıran hayata midesi ile bakan ama ekibe can katan serinin eğlenceli karakterlerinden bir tanesi.

Chairman ise görünüşünün aksine güçlü ve tam bir idareci. Chairman de görünüş açısından Anzelotte' i andırıyor sanki ama karakterizasyonlar farklı.

Şimdi 11 bölüm içersinde ortalarda bir Gream Reaper görüyoruz ki adı üzerinde işte ortalarda amaçsızca dolaşan ruhları alıyor oldukça karizma elindeki orağı ve kostümüyle birlikte. Sonlarda bu arkadaşların işi düşünce bu amcaya ortaya öyle bir Reaper çıkıyor ki chibi olarak- özünü kaybettiği için bu duruma geldiği söyleniyor- diyebileceğm tek şey: yerim ben onu! O kadar sevimli o kadar şirin. O ufacık haliye elindeki orakla size saldırsa dahi aman da aman diye sevesi geliyor insanın Michiru gibi.



Bir de tabiki Koyomi ve içindeki alt benliği Yomi olayı var ki Michiru Yomi' nin tacizlerinden az çekmedi. Yine iki tezat olarak Koyomi ne kadar enerjik, eğlenceleli, tasasız gamsız ise, Yomi o kadar içe kapanık, cool olmakta tabii Michiru' ya sarkmakta ancak Yomi' nin içindeki o boşluk ve mutsuzluğu belki de sezmek zor değil. Keşke diğer karakterlerde de olduğu gibi biraz daha üzerinde durularak arka planı ortaya serilse ve karakter gelişimini ya da diğer karakterlerle olan lişki gelişimini görebilseydik.

Aslında bir arc a dahil olarak ortaya çıkan ve seride en çok ilgimi çeken karakter Butterfly' dır. Duruşu, mantığı ve bakış açısı ve alttan yaşadığı varoluş problemi ile seride oldukça kayda değer bulduğum bir karakter. Zamanında Chika' nın yakın arkadaşı olan ve üstün zekalı olarak tanımlanan bu genç sıkıldığı için ve belki eğlenebileceği ya da ona ilginç bir ortamın kapısını açabileceğini düşündüğü için intihar eder ki akabinde birileri ile anlaşma imzalayarak bir görev üstlenir ve bunun akabinde klişeleşmiş olaylardan kurtularak özgür olabileceğini düşünmektedir.İçindeki azim ve bilinçli irade aynı zamanda anlık duygulardan aldığı zevk, heyecan gibi duygulardadır belki de bu şekilde yaşadığını hissedebilmektedir.



Seri genel olarak ilgi çekici öğeleri barındırmakta. Akasha kayıtları komitesi ve buna bağlı alt gruplar ölenlerle anlaşmayı imzalayanlar. Yaşam ya da ölümü ayıran nedir sorusu burada da alt metinde soruluyor veyahut insanı insan yapan şey nedir? Belki de en temelinde bir varoluş sorunu var ki zaten seride varoluş ekseni yaşam ve ölümde birlikte alınıyor. Hissettiğiniz duygular varlığınızın en önemli kanıtlarından biri iken bilinçli ve iradeli ruhların anlaşma yapmasına izin veriliyor. Bilinç ve irade insanın beraberinde taşıdığı en önemli özelikler. Aynı zamanda yaşamak ya da varolmak isteği ya da arzusu olmasa yaşayan zombie olup olmayacağınız belli olmaz gibi noktalar gelebiliyor. Butterfly dan daha farklı olan ama aslında yine bir insanlık prototipi olan doktor da Frankestein hikayesi benzeri olarak kendi yarattığı canavar tarafından yutulurken, tutku, saplantı gibi duyguların negatif yönde insan eksenini nasıl kaydırdığı gibi temalar sunuluyor.

Zombie Loan un ortalama beğeni yaratma sebebi de işte bu. Bu konular 11 bölüme doldurulurken çokta açılmadan ortaya konduğu için garip bir yüzeysellik - ki doğru tanımlama bu mudur bilemiyorum- olduğu hissine kapılıyor insan. Ha ama şu yönden bakmak lazım hem bu öğeleri ele alıp hem de bir günde izlenebilecek bir 11 bölüm yaratabilmekte belki de ayrı bir başarıdır bilemeyeceğim.

Bu arada müziklerine değinmek gerekirse bölüm içi müzikleri pek etkilemedi ancak ruhların gönderildiği müzik oldukça hoş. Açılış parçası The Birthday "Ōkami no Nodo" ki bu parçadan hiç hazzetedim ve oldukça itici geldi. Kapanış Chain Ring//Mucc. Ne diyelim Mucc yapar da kötü olur mu hiç?

Bu da parçanın tamamı;



Sonuç olarak Zombie Loan' un 11 bölümlük bu anime serisi kendini çok rahat izleten, eğlendiren, akıcı bir seri.Bu arada o ona bu şuna benziyor dedim ama bunlar bir çağırışımdan ibaret ve sizi çok rahatsız etmeyecek noktalar. Almak istedikleriniz size kalmış.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

DBSK: O...






Geçenlerde aniden tekrar denk geldim bu parçaya ve ilk izlediğimde takdirle karşıladığım koreografisi geldi aklıma o nedenle şu anda vakit öldürürken ekleyeyim istedim bunu. Eski zamanlarında beş şu anda ise iki kişi olarak yoluna devam eden DBSK' nin en beğendiğim canlı performanslarından bir tanesi (koreografi ve sunum açısından...) ki daha niceleri var...




Ne yazık ki şu grubu 5' i bir yerde olarak izleyemedim. Bari bir gün parça parça izlemek mümkün olsa. Gerçi SM Town 2010' da Chang Min ve Yunho' yu izlemiş olsam bile ondan da bir şey anlamadım... Neyse belki bir gün bir yerde...

Bu da parçanın klibi...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...