30 Kasım 2014 Pazar

07- Ghost Hakkında Üç Nokta...



07-Ghost, 2009 yapımı 25 bölümlük bir anime. Böyle kafa yormayan, eğlenceli, kendini bir şekilde izleten animelerden.

07-Ghost hakkında değineceğim ve kısaca anacağım benim için öne çıkan 3 nokta var;

1 - Mikage

2-  Frau

3- Kapanış parçası  "Hitomi no Kotae" / Noria



Bu üç nokta animeyi izlenir kılıyor.



Haa kafamda deli sorular yok mu? Var

- Neden Labrador diye isim var? Kendisi çok cici, sevdiğim bir karakter ama neden?

- Teito, kaç bölüm boyunca elleri ayakları kelepçeli gezdi?

falan filan.... gerisi boş.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Brave 10: Bir Anime




2012 yapımı 12 bölümlük animenin aslı Kairi Shimotsuki ' nin mangasına dayanıyor. Hikaye, zamanında yani bu "savaşan eyaletler" döneminde Sanada Yukimura' ya hizmet eden ve "Sanada On"lusu olarak adlandırılan 10 efsanevi ismi baz alıyor ve kendine göre yorumluyor. "Sanada Ten Braves" olarak bilinen hikayenin orjinali Sanada Sandaiki' ye ait ve Edo döneminde yayınlanmış.

Yalnız bu dönemden, dönemin isimlerinden ne ekmek çıktı arkadaş? Yazarı, mangakası,  anime firmaları falan takdirle anıyordur sanırım. Ben de takdir ediyorum :)

Dönem Sekigahara Savaşından bir yıl önce. Iga Klanından ninja Saizo, "efendi mefendi kabul etmem, ben kendi kendimin efendisiyim" halinde etrafta dolaşırken, Izumo Tapınağı' nın rahibelerinden bir tanesi ile karşı karşıya geliyor. Bu Isanami kişisini, tapınağı yıkan, yakan, kendisi hariç diğer herkesi öldüren tipler kovalıyor. Saizo, istemeden de olsa kıza yardım ediyor ve yine istemeden birlikte Isanami' nin aradığı Sanada Yukimura' nın kalesine ulaşıyorlar ve ikisi yine istemeden Sanada' nın adamlarından oluveriyor...

Animesever pek çok kişinin bildiği isimler burada animenin kendi yorumuyla görünüyor. Sasuke Sarutobi, Masamune Date, Hattori Hanzo vs...

12 bölüm olduğu için sıkmıyor. Başlarda Isanami' nin sürekli "Saizo, Saizo" diye dolaşması, insanda Isanami' nin boğazını sıkma isteği oluştursa da ilk 2 bölümü atlatınca duruma alışıyorsunuz ya da Isanami daha tahammül edilebilir bir hale geliyor. Fazla karakter bulunduğu  (şimdi karakterlerin bazıları da güzel yalnız öhöm :) )  ve hepsi çoğunlukla eğlenceli olduğu için, Isanami' ye odaklanmak zorunda kalmıyor insan.  Bu arada seiyuular çok iyi, sürekli tanıdık sesler duymak iyi geliyor.




Saizo Kirigakune:

( seiyuusu Daisuke Ono bu arada... Misal;

Durarara - Heiwajima  Shizuo
Giant Killing - Luigi,
Kuroshitsuji  - Michaelis Sebastian
Shingeki no Kyojin - Erwin Smith
Shinrei Tantei Yakumo - Saitou Yakumo
Working!! - Jun Satou )  


Hiç öyle karakter analizi falan yapamayacağım. Sığ bir insan olarak başka yönlerle uğraşacağım :)

Iga ninjalarından, başına buyruk, ciddi ve tehlikeli bir suikastçiden şeker kıvamında arkadaşlık, dostluk bağımlısı bir insana dönüşmesine ve "biz hep beraber bir onluyuz, birimiz eksik olmamalı " vb... konuşmalarıyla klişenin doruklarına yükselmesine rağmen çok eğlenceli bir karakter haline gelebiliyor. Ayrıca inkar edilemez  bir çekiciliği var şimdi. Güzel çocuk!  Kendisini tebrik ediyor ve 10 üzerinden 8 vererek, hayattaki başarılarının devamını diliyorum.


Isanami: Vıyk Vıyk vıyk dolanıp, ağlayarak en sonunda çağırdığı gücü de kontrol edemeyerek, animede hiç bir şey yapmama kavramının en üst basamaklarına oturmasına rağmen, durmak bilmeyen boğazıyla takdirimi kazandı.




Anastasia: Yani güzel kadın şimdi de nasıl o sahte zımbırtıya kandın sonra nasıl gerçeği anladın bilemiyorum. Kendisini animenin en güzel kadını ilan ediyorum gerçi ben etmedim zaten anime içinde ilan edilmiş olduğu her bölümde alttan alta söyleniyor.


Benmaru: Çok sevimli kesinlikle.




Kakei Juuzo: Tipim olmasa ve biraz tutucu bir kafaya sahip olsa da sevdim kendisini. Sözüne sadık en azından. Yalnız ninja kadınların favorisi kendisi sanırım. İyi niyeti ve centilmenliğinden dolayı kendisine puanım 7.





Sarutobi  Sasuke: "Orman benim bölgem" diyen, Veronica ile arasından ayrı bir bağ bulunan, zavallı Amaharu için çırpınan, her ne kadar bir ninja olsa da sanki evin iyi niyetli, temiz kalpli ve saf yüzlü çocuğu kıvamında takılan bir karakter. Utangaçlığının ardına sığınırmış gözüküp pek konuşmayan ama yeri gelince lafı koyan bir kişi. Güzel çocuk şimdi! O saç tonu ve yeşil gözler çok iyi... hakkını yememek lazım. Saizo' ya da iyi geçirmişliği vardır hatta kafa attığı bölüm iyidir, güzeldir. Kendisinin ninja dünyasında bu haliyle ayakta kalmasını diliyor ve  kendisine puanım olan 7' i sunuyorum.

Seikai Nyuudou  Miyoshi: Tam bir odun kafa. Sığ bir insan olarak arka planda yaptığı çıkarımlara falan zaten hiç değinmeyeceğim de onların dışında da algılama sorunları var. Yaptığı kasların ve zaman zaman eğlenceli olmasının hatırına puanım 6.

Nezu Jinpachi: Ta-daaam!!!!!!.....  Bu adam animeye girdiğinde beynimde ilk yankılanan sesi oldu. "Ben denizlerde  özgürüm, denizler benim evim" sözleri ve kendine has tavırlarıyla beni kazandı. Tamam benim de denizlere karşı duygularım ve bir bağım var ama itiraf etmem gerekir ki son zamanlarda One Piece beni çok etkiledi.  Son bölümlerdeki şık tavırlarıyla da iyice sempatimi kazandı. Kendisini gönülden tebrik ediyor ve 9 puanı sunuyorum.

Bu 9 puanın nedenselliklerinden bir tanesi de seiyuusu başta da değindiğim şekilde. Kendi anime tarihimde en sevdiğim karakterlerin çoğunu seslendiren Nakai Kazuya benim için;

One Piece -  Zoro
Gintama - Hijikata Toshiro
Blade of the Immortal - Magatsu Taito
Samurai Champloo - Mugen
Sengoku Basara - Date Masamune
Yondemasu yo, Azazel-san - Salamander .... demek. Hepsini ayrı ayrı özenle seviyorum. Burada bir paradoks başlıyor ama o, bu sığ yazının bir parçası değil.

Yuri  Kamanosuke: Pembemsi saçlar, yeşil gözler, dövmeler falan. Güzel kombinasyon. Anime boyunca yaratılan kız mı erkek mi sorusuna ben cevap bulamadım. Kan ve adrenalin bağımlısı, esasında eğlenceli karakter. Sana puanım 7 Kamanosuke.





Unno Rokurou: Bu nedir ya biri bana izah edebilir mi? O duruş, o vücut, o saçlar, o göz, o ses  falan? İnsaf yani böyle karakter çizilip bu kadar geri plana atılır mı? Hemen 10 puanı yapıştıracaktım ama bir puanı, ( en pozitif düşünce tarzıyla bakıyorum ) Sanada Yukimura' yı  iyi niyetle ve bağlılıkla efendisi olarak kabul etmesi nedeniyle kendisine saçını süpürge etmesi, her dediğini onaylaması, "bu itaatsizliğimi affedin" klişeleri nedeniyle kırıyorum. Yoksa Rokuro, animenin en estetik, kendi çapında en karizmatik kişisidir.

Seiyuudan da kazandı kerata. Kamiya Hiroshi yani;

Ao no Exorcist - Mephistopheles
Durarara!! -  Izaya
Macross Frontier - Blanc Mikhail
Mobile Suit Gundam 00 -  Tieria
One Piece - Trafalgar Law
Shingeki no Kyojin - Levi
Working!! - Souma
vs....

Sanada Yukimura: Doğal karizmatik. Rahat görünen, eğlenceli, elinden düşürmediği yelpazesiyle yüzünden gülümsemesi eksik olmaksızın etrafta vakit öldüren, kadınlara düşkün, gerekince ciddileşenlerden. Kendisine puanım  8.

Hattori Hanzou: Yüzünü gözünü açsaydınız ilk zamanlarda da görseydik. Halbuki saç örgüsü yakışmıştı. Yüzünü açtınız, vücudu saçma şekilde kapalı kaldı, dar bir şey giydirmeye ne gerek vardı? Haa, tip olarak hoş değil. Karizması da yok. Goygoycu ama altı boş. Hırslı ama zeki değil. Bu kadar kötü sonlandıramazdı bir aksiyonu. Sadece seslendirmeden karizma kazanıyor o da Sakurai Takahiro'dan geliyor. İlk anda çıkaramadım da sonradan aklıma geldi;

Black Blood Brothers - Mochizuki Jirou'su
Bleach - Kira
Code Geass: Hangyaku no Lelouch - Suzaku
Peace Maker Kurogane - Yamazaki, Susumu
Psycho-Pass - Makishima, Shougo
Uragiri wa Boku no Namae wo Shitteiru - Luka Crosszeria
Zombie-Loan - Tachibana Shito
.
Sana puanım 5 Hattori Hanzo. (düşündüm şimdi kötü karakter olduğu için mi 5 puan verdim diye  ama kötü karakterleri severim normalde.  insan kötü karakteri az biraz karizmatik yapar arkadaş!)

Date Masamune: Bu seride en çok güldüğüm karakter Date oldu. Yani şimdi Sengoku Basara' dan gelen bir Date Masamune sevgim vardır. Henüz fangirl kıvamına tam olarak geldim mi bilemiyorum ama en azından Jugde End' i izleyince fangirllük mertebesine tam anlamıyla ulaşacağımı düşünüyorum. Bu Date güzellemesi bitmez o nedenle   Brave 10' deki Masamune' ye bakalım öhöm.. Yani hem iyi hem kötü. Sanada ve ekibi ön plana çıksın diye bir karakter bu kadar iteklenmez! Halbuki iyi başlamıştı. Beyaz saçlar, sayko tavırlar, adamlarının zapt edememesi. Kötü bir moda zevki olmasına rağmen kendine olan güveni... Beyaz saç, kırmızımsı göz kombosu üzerinden kendisine puanım 7. (hahahah torpil yaptım)



Şimdi anlıyorum ki  favori karakterlerim 9 puanla Jinpachi ve Rokuro olmuş. İzninizle ben Rokuro' yu 9' luklar arasında ön plana alacağım.

Neyse işte, kendi çapında eğlenceli anime bence. Başlıyor, bitiyor.  Müzikler falan da ortalama.

Beni gereksiz yere sabahın köründe uyandırıp uykumu alamama sebep olanlar utasın !!

16 Kasım 2014 Pazar

The Painter (Boyacı) : Tuncer Cücenoğlu ve Japonca


Böyle bir yazı yazmamın sebebi  bu linkteki yazıdır. (vaktiniz varsa bir göz atın bence) Bundan sonra bu blogta Çince, Japonca veya Korece' ye çevrilmiş, çevirisi yapılmış herhangi bir esere değinirsem sebebi yine bu link olacak. Çin' de, Japonya' da, Kore' de Türk edebiyatını kimler temsil ediyor ya da Türk Edebiyatından neler, kimler bu dillere çevriliyor merakım kabardı. Bu yolla yeni yazarlar ve şimdiye kadar gözden kaçırmış olduğum yeni eserler  keşfetmeyi planlıyorum.

Tuncer Cücenoğlu bu sayede yaptığım keşiflerden birisi. Şimdiye kadar oldukça fazla tiyatro eseri ve yazar okudum. Bu zamana kadar bu ismi bilmemek benim eksiğim, bu noktada diyebileceğim bir söz yok. Neyse bilmemek ayıp değil  öğrenmemek ayıptır söyleminden yola çıkarak yoluma devam edeyim. Sürprizler olmasa hayat çok sıkıcı olurdu zaten.

Hayatta en nefret ettiğim şey biyografik yazılar yazmak. O nedenle Tuncer Cücenoğlu kimdir diye bir yazı olmayacak bu. Oldukça üretken gözüken, eserleri pek çok dile çevrilmiş, oyunları yurt dışında sergilenen bir yazar Tuncer Cücenoğlu.

Yazıda sözü geçen Çığ' ı okuyup okumadığımı bir türlü hatırlayamadım. Bir tarafım diyordu ki okudun, öteki hayır okumadın. Sonra baktım durum bu şekilde, böyle durumlarda yaptığım tek şeye karar verdim; kitabı bulup tekrar okumak. İnsan bazen ancak bu şekilde hatırlayabiliyor...

Tiyatro oyunlarını genellikle kütüphanelerden ya da arkadaşlarımdan alarak okurum. Kendi kütüphanemde bulunan oyunlar, dünya çapında yer etmiş klasikler veya iyi bilinen oyunlar ya da  daha önce üzerinde çalışmış olduğum oyunlardır. Eğer üzerinde çalışacaksam veya yazarla kafayı kırmışsam o zaman satın alıyorum. Yakındaki kütüphaneye pek umudum olmadan gittim. Tiyatro oyunları bölümüne kollarımı sıvayarak giriştim. Sonuca şaşırdım çünkü Tuncer Cücenoğlu' nun pek çok kitabı - bir kısmı İngilizce  olarak - kütüphanede bulunuyordu. Çığ' ı bulamadım, onun yerine The Painter' ı aldım. (eh biraz uçuk bir seçim olmuş. Çığ ve Boyacı yapı olarak birbirinden oldukça farklı)

The Painter, Emre İZ'AT tarafından İngilizce' ye çevrilmiş. Boyacı yani oyunun Türkçe hali 1996 tarafında Tuncer Cücenoğlu tarafından yazılmış. Blog kapsamında, The Painter' ı bu yazıya konu edense oyunun Akutso Otako tarafından Japonca' ya çevrilmiş olması.

* Bundan sonra The Painter olarak devam ediyorum.

The Painter, 6 bölümden oluşan iki perdelik bir komedi. Aslında durum komedisi denilebilir bu oyun için.

Bir doktorun muayenehanesine  boya yapmak üzere gelen boyacı ve karısı, doktorun yurt dışına gitmesi ile kendilerini bir oyunun içine sokarak, gelenlere doktor ve sekreteri gibi davranmaya başlarlar. Boyacı ve eşinin hayatları ile ilgili maddi sorunları vardır. Muayenehaneye her çeşit insan, farklı statülerden kişiler gelir ve böylece oyun devam eder ve sonlanır.

Farklı statülerden insanlar iletişim haline geçer. Dikkat çekici nokta yine bir iletişim eksikliği. Maddi sorunu olan boyacıya, sorununu çözebildin mi diye sorarlar ama cevabını beklemezler vs..

Kitabın ön sözünde yazar bu oyunu güldürmek için yazdığını açıkça belirtiyor.

Anladığım kadarıyla oyun Türkiye' de daha çok amatör gruplar tarafından sahneye konmuş. Oyun hakkında yorum bulamadım. Sahneye konmuş haliyle de ilgili bir yoruma denk gelmedim. ( çok harikaydı, gülmekten öldürdü tarzı yorumlar hariç)  Zaten genelde herhangi bir  oyunun sahne performansı ile ilgili elle tutulur bir yorum bulmak bazı istisnalar hariç pek mümkün değil.

Metin üzerinden gidersek, bana kalırsa özellikli bir oyun değil. Kendi gibi pek çok oyun mevcut. Bana kalsa - eğer Türk yazar fetişim yoksa - ilk etapta tercih edeceğim bir oyun da olmazdı.  Tabii ki tercihler ve ihtiyaçlar, gruplara ve kişilere göre farklılık gösterebilir. Bu arada bu metni alıp, hiç bir değişiklik ya da metin üzerinde çalışma yapmadan sahnelemek çok mantıklı ve performans açısından parlak olmaz (bu da benim düşüncem)
Bu arada Boyacı, Rusya' da çok uzun yıllar sergilenmiş. Bu konuyu belirten şu yazıda ki özellikle bir cümle çok ilgimi çekti;

"Rusya’da “Cehov’un duyarlılığı, Gogol’ün mizahı ve Gorki’nin gerçekçiliğini oyunlarında bütünleştiren yazar” olarak değerlendirilen Cücenoğlu’nun Şapka, Matruşka ve Helikopter adlı oyunlarının da Rus Tiyatrolarında başlaması bekleniyor."

Çehov' un duyarlılığı, Gogol' ün mizahı ve Gorki' nin gerçekçiliğini oyunlarında birleştirmek bana çok iddialı olarak göründü. Şu anda  bu konu üzerine görüş belirtebilecek durumda değilim. Bir yazarı, bir eseri ya da bir oyunuyla tanımlamak mümkün olmaz ve doğru da değil. O nedenle, bu önerme ilgimi çektiği için,  Tuncer Cücenoğlu' nun tüm eserlerini okuduktan sonra eğer bir sonuca ulaşırsam bunun üzerine yazacağım.

Neyse, iyi ya da kötü, az ya da çok dünya sahnesinde adını duyuran üretken yazarlara sahip olmak, Türk yazını ve kültürü için önemli...

NOT: Kütüphane Güzellemesi;

Ben de pek çok kitapsever gibi, kendi kütüphanemdeki kitaplara gönülden bağlıyım. Her ay gelirimin büyük kısmı kitaplara gidiyor. Hepsi benim çocuğum gibi. Fakat bunun dışında şimdiye kadar okumuş olduğum kitapların neredeyse yarısını kütüphanelere borçluyum.

Kütüphaneler ve kütüphane alışkanlığı, kullanımı bana kalırsa oldukça önemli. Öyle eserlere denk geliyorsunuz ki zevkten dört köşe olmamak mümkün değil. Aslında bu güzellemeyi uzun uzun, ballandıra ballandıra yazacaktım ama vazgeçtim.

Kütüphaneler güzel yerler, bazen çok sıradan bazen çok gizemli, bazen vasat bazen şaşırtıcı...O yüzden kullanmak, korumak ve mümkün olduğunca geliştirmek lazım ki o kitaplar yine mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşsın.

13 Kasım 2014 Perşembe

Peace Maker Kurogane: Bir Anime Daha...




Nanae Chrono' nun tarihsel kurgu mangasından uyarlanmış 24 bölümlük bu anime, Shinsengumi üzerinden ilerliyor. Tarihi organizasyona ya da karakterlere birebir sadık kalmamasına, araya kurgusal karakterler atılmış ya da bazı olayları kurgusal boyuta taşımış olsa da şimdiye kadar konuyla  ilgili  izlediklerim içinde gerçeğe en sadık olanı diyebilirim. (hee zaten bu ülkenin tarihini yiyip hatmetmiştim de başka ülkelerin tarihi kalmıştı !!! )


Benden beklenileceği üzere mangasını okumadım. Anime,  Ikedaya Olayına kadar Shinsengumi içerisinde geçen zamanı 15 yaşında bir çocuk olan, gerçekte de bir Shinsengumi üyesi olan Ichimura Tetsunosuke' nin gözünden anlatıyor. (ne kadar gerçekçi bilemeyeceğim tabii)




Şimdi tarihi bir kenara bırakarak, animeye dönersek;

Tatsunosuke ve Tetsunoke' nin ailesi Choosho Klanı tarafından öldürüldükten iki yıl sonra Tatsu, para kazanmak adına muhasebeci olarak Shinsengumiye katılıyor. İntikam ateşi ve öfkeyle içten içe yanan Tetsu da bir savaşçı olarak Shinsengumi' ye katılmak istiyor ancak sonunda kendini Hijikata' nın yaveri olarak buluyor. Yaygaracı, kısa ve yaşından da minik gösteren ancak oldukça azimli olan Tetsu, insan öldürmek mi yoksa öldürmemek mi, kılıcı niye çekmeliyim gel gitleri yaşarken, öte taraftan diğer üyeleri yakından tanıma fırsatı buluyor ve gelişen olaylar neticesinde gerçek güç nedir ya da ben neyim gibi soruların cevabını buluyor ya da bulacak umarım :P Çok ağlak ve zırlak olması nedeniyle ara sıra dövülmek istediğini düşünsem de animeyi bir şekilde götürüveriyor işte.


Animede Tetsu' dan daha sinir bozucu olan biri varsa o da onun ağabeyi Tatsu' dur. Tetsu' nun aksine, geçmişi geride bırakmak gerektiğine inanarak, en önemli görevinin Tetsu' yu hayatta tutmak olduğunu düşünen Tatsu, çoğunlukla iyi hoş ama zaman zaman çok bağıran ve kardeşini gereğinden fazla koruyan kollayan bir ağabey motifi çizmekte.

Hijikata, cool ve soğuk gözüken, örgütün beyni rolündeyken haikularının peşine düştüğü bölümde insanı gülmekten kırıp geçirmeyi başarıyor.

Serinin en başarılı  karakteri ödülünü Soji Okita' ya veriyorum ben. Saçları ayrıca güzel. Bu verdiğim ödül beni bile hayrete düşürdü.



Bunun dışında Shinsengumi' nin diğer ünlü isimleri de seride görülüyor. Sanosuke, Shinpachi, Heisuke, Hajime Saito, Kesisuke Yamanami, Konso Isao, Yamazaki ve diğerleri. Dediğim gibi araya bir kaç tane kurgusal karakter de eklenmiş. Diğer taraftan Toshimaro Yoshida, Ryoma Sakamato ve adı geçse bile kendisi gözükmeyen Katsura da animeye dahil karakterlerden doğal olarak.
Başta çok ciddi görünse bile zaman zaman oldukça eğlenceli, zaman zaman oldukça samimi, zaman zaman da dokunaklı bir seri olarak buldum bu animeyi.

Açılış parçası Hav/ "You Gonna Feel" ve kapanış parçası yine Hav' dan "Hey, Jimmy!" den pek hazzetmedim esasen.

Arayış içindeyseniz ve tarihi öğelerden hoşlanıyorsanız bir göz atın derim ben.

8 Kasım 2014 Cumartesi

Tawannanna 7. Yaşına Girer...


Bugün itibariyle Tawannanna 7. yaşına giriyor. Şimdi üzerinde biraz düşününce şaka gibi! Ben öyle istikrarlı, sabırlı, azimli biri değilimdir normalde ama demek ki burayı sevmişim. Yoksa sevmediğim bir işi yapmam mümkün değildir. Şu anda ben bile şaşırdım ve gözlerimi ufuk çizgisine dikerek.... yok canım ne analizler yapıp, geçmişi düşüneceğim... ufuk çizgisine boş boş bakıyorum işte.

Öylesine geyik yaptığım bir yer burası, çoğu zaman bozuk cümleler, imla hataları bol. Tam da bu şekil olsun diye başlamıştım zamanında...

Neyse efendim uzatmaya gerek yok. Bu tarz yazılar yazmayı, konuşmalar yapmayı hem beceremem hem de sevmem zaten. Dedim ya burayı sevmiş ve eğlenmiş olmalıyım başka bir açıklaması olamaz. Bunda en büyük pay  Tawannana' yı takip edenlerin, zaman ayırıp bu yazıları okuyanların, yorum yapanların, uğrarken merhaba diyenlerin... Herkese tek tek teşekkürler.

Bugüne özel olarak müthiş bir istatistik çalışması yaptım. Çok zor ve çok komplike olduğu için yöntemini açıklamayacağım :))

8 Kasım 2013 ile 8 Kasım 2014 arasında yer almış yazılardan en fazla okunmuş olan ilk 5 ile en az okunmuş olan ilk 5' i çıkardım.

Ta-daaaammmmm.....

En fazla okunmuş 5 yazı:

1- Tawannanna 6. Yaşına Girer... 

Geçen senenin doğum günü yazısı en fazla okunan yazı olmuş...

2 - Öylesine Bir 2013 Yazısı...

Bu da bir istatistik çalışması sayılabilir. ( Şu anda istatistik bilimini yerlerde sürüklüyorum, farkındayım :) )

3 - On His Majesty' s Secret Service: Dai Noi Muk Taam

Buna çok derin bir anlam veremedim gerçi... Bu filmi Ankara' da izlemiştim, hatırlıyorum.

4 - CL - Mental Breakdown ve Tepkiler Üzerine...

5 - Antik Yunan Futbol Takımı: Bir Futbol Müsabakası



En az okunmuş 5 yazı:

1 - Police Story 2013: Jackie Chan ve yine bir "Police Story" 

Jackie Chan' lı bu film pek rağbet görmemiş :)

2 - Tiger & Bunny: Anime

Bu tarihler arasındaki son yazı olduğunu bir dip not olarak ekleyeyim.

3- Kuroshitsuji II - Bir Anime

Sebastiannnnnn....

4- Hataraku Maou-Sama! Part-time çalışmak iyidir...

5 -  Bu sırayı aynı puanla iki yazı paylaşıyor;

Kamisama Hajimemashita: Tomoe Sorunu

Mahoro  Ekimae Bangaichi: Bir J-Drama

Benzer bir çalışmayı yıl sonunda da yaparsam daha sağlıklı ve karşılaştırmalı bir sonuca ulaşabilirim sanırım...

Bu yılın doğum günü kapsamında  müzik bölümünde bu blog içerisinde anime, dizi ve filmler üzerinden adını sıkça andığım Joe Hisaishi' nin bir parçasına yer veriyorum.

Joe Hisaishi - Asian Dream Song



Herkese teşekkürler ^^

2 Kasım 2014 Pazar

Tiger & Bunny: Anime

İlk bölümü atlatıp kendinizde devam gayreti  bulabilirseniz, izlemeyi sürdürebileceğiniz tarz bir anime Tiger& Bunny. İlk sınamayı atlatmak gerekiyor ya da sadece ben öyle düşünüyorum.


NOVELS' ın "Missing Link"' i açılış parçalarından bir tanesi...




Sternbild adlı şehirde, olağanüstü güçleri olan insanlar bulunmakta ve bunlara "NEXT" adı verilmektedir. NEXT' lerden oluşan bir grup, "Hero" olarak adlandırılmakta ve şehirde oluşan kargaşalara, hırsızlık, saldırı vb... gibi durumlara müdahale etmekte ve şehir halkını korumaktadırlar. Bu esnada onların kahramanlıklarını canlı olarak yayınlayan Hero TV' ye poz kesmeyi ihmal etmemekte ve yakaladıkları suçlu başına puan toplamaktadırlar. Heroların ana amaçlarından bir tanesi en fazla puanı toplayarak sezonu birinci olarak kapatmak iken Hero Tv' de ratinglerini yukarı taşımak gayesindedir.


Hero'ların içinde en kendi halinde, diğerlerine nazaran başına buyruk, puanı muanı sallamam, benim gayem insan kurtarmak tadında takılan kişi Wild Tiger bile, puan istemem ama yan cebime koy durumunda. Eh sponsor, şirket, popülerlik vs.. kavramlarının döndüğü ortamda çok kahramanvari ve asi takılmak mümkün değil.

Wild Tiger yani Kotetsu serinin en can ciğer karakteri. Sakar, hafif aptal, densiz ara sıra sinir bozucu olmasına rağmen diğerlerine duyarlı, yaptığı işle ilgili fikirleri olan, özünde iyi ve sevilesi bir insan. Kendisi  zaman zaman tahammül edilmez olsa bile diğer Herolara ve özellikle Bunny' e gösterdiği sabır için yine de takdir etmek lazım. Animede diğer karakterlerle bağ kurabilen tek kişi kendisi. Diğer karakterler içerisinde en komplike olanı da kendisi.


Barnaby Brooks yani Bunny öncelikle güzel bir sopayı hak ediyor. İnsan bu kadar mı dayak arsızı olur. Yok geçmişim de geçmişim ühhühühüh diye animeyi bağlıyor. Arada özellikle Kotetsu sayesinde insana döndüğü anlar oluyor ama istikrar ne yazık ki bulunmuyor kendisinde. Acıların çocuğu kıvamında takılıyor.

Kotetsu ile Barnaby ne yazık ki bir ekip yaparlar, animede bunun üzerine döner. Kotetsu bir şekilde  hem Barnaby nin hem diğer Heroların insani bilinç seviyesini yükseltmeyi başarıyor arkada dönen olaylarla.

Herolar dışında ilgi çekici diğer karakter Lunatic. Heroların aksine suçluları ölümle cezalandıran ve aynı zamanda NEXT olan Lunatic, Kotetsu ve diğer Herolarla etik açıdan  zıt düşse de gerektiğinde yardımını esirgemiyor.

Aslında mekan ve zemin çekici. Adaleti ve insan güvenliğini sağlayacaksın ama bu iş bir şova dönüştürelecek, rating ve puan kovalayacaksın. Bu şekilde insanlar Next leri kabullenecek. Bu da başka bir durum ama ilk 25 bölüm bundan ziyade biraz daha farklı bir kurguda dönüyor.

Devamı gelecek herhalde zira daha Oroboros ile ilgili bir bilgi yok.

En eğlendiğim sahne : Kotetsu' nun Bunny' e "aman da aman kirpiklerin de pek  uzunmuş" dediği yerdir sanırım..

"Orion wo nazoru" / Unison Square Garden,  animenin açılış parçalarından...




LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...