11 Haziran 2017 Pazar

MİHAİL BULGAKOV: Ölümcül Yumurtalar - Kitap - ( 2017 Klasik Kitap Okuma Maratonu- 5)





Mihail Bulgakov 1891 - Kiev doğumlu bir Rus yazar. Kendisinin eserleri dönemi boyunca  yasaklandığı  ya da daha doğrusu yazar ve eserleri dışlandığı için eserleri zamanla değer kazanan yazarlardan bir tanesi. Ülkemizde de eserleri çevrilmiş ve çoğu okur kendisiyle çoktan beridir tanışmış durumda zaten. Şahsen Ölümcül Yumurtalar benim ilk Bulgakov kitabım oldu ama ne diyoruz;  Geç olsun, güç olmasın. Benim adıma devamı gelecek.



Kitap ile ilgili yorumlarıma geçmeden önce belirtmem  gereken bir nokta var ki o da kitaba istemeden de olsa biraz kötü davranmış olmam olabilir, tamamen elimde olmayan nedenlerden ötürü. Öncelikle kitabın dili çok sade, bir oturuşta okuyabileceğiniz bir öykü olarak düşünün. Ne yazık ki çok yoğun ve benim adıma beklenmedik olayların geliştiği bir sürece denk gelmesi açısından kitap benimle birlikte bir ay dolaştı durdu. Toplamda bakarsanız bir kaç saat içinde bitirmeme rağmen uzun aralıklar girdi araya. Bu nedenle hakkını verememiş olabilirim. Bazen istemeden oluyor böyle işler.



Kitap 1924 yılında yazılmasına rağmen olaylar ağırlıklı olarak 1928 yılında geçiyor. Ülkesinde  ünlü ve başarılı bir zoolog olan Profesör Persikov günün birinde kimsenin farketmediği bir kızıl ışını keşfediyor. Çeşitli deneme ve deneylerin ardından bu ışının çok sıra dışı olduğunu anlıyor,  öyle ki bu ışın belirli şartlar ve düzenekler altında organizmalara bir etki yapıyor. Bilim dilinden uzak ve kabaca onları canlandırıyor diyelim. Yani onları büyütüyor, işi çabuklaştırıyor. Persikov, Moskova' nın canlı ve ışıklar altındaki hayatından kopuk, kendisini enstitünün laboratuvarına adamış ve bilim etiğinin takipçisi bir bilim insanı olarak bunun karşısında oldukça heyecanlanmasına rağmen daha bu ışına bir ad koyamadan ya da bir netliğe ve doğru sonuçlarına ulaştıramadan (kendi adına) bu büyük ve muhteşem buluş gazeteciler aracılığıyla  yani medya ağzından yayılıyor. Bu haberler hem devlet hem de insanlar arasında bir heyecan dalgası yaratıyor her ne kadar Persikov bundan hoşnutsuz olsa da.


Bu kızıl ışının heyecanı ülke ve yurt dışına yayılmışken bir şekilde Rusya' da tavuklar üzerinde görülen bir salgın başlıyor ve sonunda ülkede hiç tavuk ve yumurta kalmıyor. Partinin gözüne girmiş ve yükselmiş bir kişi, Persikov' un ışınını ülkedeki bu sorunu çözmek için kullanmak adına devlet kademelerinin iznini alıyor her ne kadar Persikov buna karşı olsa da....


Kitaba üç açıdan yaklaşmam gerekirse öncelikle türünden bağımsız olarak kurgusu ve dili basit, akıcı, eğlenceli. Dil gerçekten son derece sade. Zaman zaman ince görüyor. İkinci kısım denilmesi belki doğrudur, belli bir ivme kazanıyor ve işin boyutları biraz ( beklenmedik değil aslında) değişiyor. Gayet derli toplu ve bu öykü ve anlatım dili keyif verici.


İkinci nokta şu. Kitabın arka kapağı da dahil, kitap ile ilgili çoğu yorumda kitabın bir sistem eleştirisi olduğundan bahsediliyor. Ben de bu fikirdeyim ancak kitap Rus tarihi ve gelişimiyle de yakından ilintili doğal olarak. Bu nedenle Rus tarihini ne kadar iyi bilirseniz, bu sistem eleştirisinin derinliğini daha net görerek keyiften keyife koşabilirsiniz. Ben şahsen kendi bilgi dağarcığım kadarıyla bazı noktaları yakaladığımı düşünüyorum. Bazen acaba mı dedim, kitabı bitirdikten sonra bazı bilgileri tazeleme ihtiyacı duydum. Gülümsemem pek kaybolmadı diyelim kitap boyunca. Bu sade öykünün ardından ince bir sistem eleştirisi çıktı. Bununla birlikte bazı kelime oyunları da ayrıca tat kattı. Mutlaka anlayamadığım ve yakalayamadığım pek çok nokta da vardır. Kitap çok sade ancak bu sadeliğin ardında derinliği var ve insanı düşünmeye ve öğrenmeye sevk ediyor.



Ha, üçüncü nokta da şu. Rus tarihini bilmiyorsanız kitap yavan mı gelecek ya da sistem eleştirisini göremeyecek misiniz? Öyle bir durum söz konusu değil. Kitap aynı zamanda evrensel bir sistem eleştirisini de kapsıyor. Bilime bakış açısı, iktidar-bilim -ilişkisi, devletin insana karşı tutumu, medya ve basın, kitlelerin tepkileri  gibi hepimiz anlayabileceği durumları anlayabilmek ve görmek için derin bir tarih bilgisine sahip olmanız gerektiğini sanmıyorum.



İş Bankası Kültür Yayınlarının basımı ve Tuğba Bolat' ın çevirisiyle okuduğum kitap 124 sayfa. Bence Ölümcül Yumurtalar' a bir şans verin. Yazarın diğer kitaplarını henüz okumadığım için diğerlerinin içindeki yeri ile ilgili bir yorum yapmam mümkün değil ancak kitap benim için bir başlangıç oldu. Şimdi gelsin diğerleri.



Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...