20 Mart 2017 Pazartesi

Bungou Stray Dogs (Anime): 2. Sezon






Bungou Strays Dogs' un 2. sezonu da ilk sezonu gibi 12 bölüm ve 2016' da tamamlanan animelerden.
İkinci Sezonun tamamlanmasını bekledikten sonra oturdum, izlemeye başladım. Karşımda bulduğum ilk sezondan daha karamsar, daha karanlık bir sezondu. Özellikle ilk dört bölüm... Bu demek değil ki anime kökten şekilde ton değiştirmiş. Espriler ve karakterler yine yerli yerindeydi. Şahsen ben ikinci sezonu daha fazla beğendim.



Bu sezon  animeye giren yeni karakterler var. Birinci sezonun sonunda The Guild ekibinin gelişi haber verilmişti zaten. Böylece şehirde, polisi ayrı tutarsak, üç farklı grup olmuş oldu. Port Mafia, Detektif Acentası ve The Guild.





Yurt dışından gelerek Yokohama'ya hakim olmak isteyen The Guild ekibinin karakterlerine bakacak olursak;

Francis Fitzgerald (Takahiro Sakurai ): Yabancı bir organizasyon olan The Guild' in lideri olan Francis Fitzgerald  şehirdeki tek güç olmayı amaçlamak ile birlikte gizli ajandasını animenin sonlarına doğru açıklıyor. Animede Fitzgerald' ın gücü The Great Gatsby (Muhteşem Gatsby).
Bungou Stray Dogs' un en önemli özelliği karakterlerinin Japon ve dünya edebiyatının önde gelen yazarlarının adlarını ve güç olarak bu yazarların eserleri ya da eserlerindeki karakterlerin isimlerini kullanması. Bunları sadece kullanmakla kalmayarak bir şekilde animedeki karakterlere de oturtuyor. Francis Fitzgerald ve diğer tüm The Guild ekibi de bu şekilde.  (Dedektifler ve Port Mafia burada)






Çoğunluğun bildiği üzere gerçek zamanda Francis Scott Fitzgerald Amerikalı bir yazar. En popüler eseri ise ölümünden daha sonra popülerlik  kazanan Muhteşem Gatsby.


Francis Scott Fitzgerald, varlıklı bir kişi değilken yazdığı bir kısım hikaye ve roman ile iyi para kazanmaya başlıyor. Animede de değinildiği üzere Zelda ile evleniyor. Zelda para harcamayı seven bir kadın ve gerçekten bir süre sonra ciddi bir şekilde ruhsal problemleri iyice su yüzüne çıkıyor ve şizofrenisi tavan yapıyor.

Fitzgerald' ın Türkçe olarak bulabileceğiniz kitaplarının bir kısmı şöyle;

Muhteşem Gatsby

Benjamin Button' un Tuhaf Hikayesi ( Bir kısmınız hatırlar belki, bu öykü  aynı zaman da sinemaya da uyarlandı. Tarihini hatırlayamıyorum ancak filmin yönetmeni David Fincher' dı ve Brad Pitt, Cate Blanchett gibi isimler yer alıyordu filmde. Aynı zamanda sinemaya gittiğim en ilginç toplulukla izlediğim film olma ünvanını elinde bulunduruyor.)

Son Düş

Güzel ve Lanetlenmiş

Animedeki Fiztgerald' ın üzerinde ve arka planında  hem yazarın hem de Muhteşem Gatsby' nin izleri görülüyor.







John Steinbeck (Kengo Kawanishi ) Animedeki  The Guild üyesi John Steinbeck, sevimli ve rahat gözüken bir çiftçi çocuğu. Zaman zaman oldukça soğuk ve acımasız da olabilen John Steinbeck' in gücünün adı Gazap Üzümleri. (Şaşırtıcı değil mi? ^^)


Animedeki karakter adını Amerikalı yazar John Steinbeck' ten alıyor.  Ödüllü ve en bilinen eserleri, edebiyat ile haşır neşir olan herkesin bildiği, Gazap Üzümleri ve Fareler ve İnsanlar. Ortaokul zamanıma kadar yazarı soyadından dolayı Alman sandığım bir gerçek. Ne bileyim, "Steinbeck" pek bir Almanvari geliyordu ki konu açıldığında bu algımı gülerek annem ve babam düzeltmişti. Yine o yaşlarda ilk kez elime aldığım kitabı Gazap Üzümleri idi. İlk günler biraz eziyet haline gelmişti kitap, bitirince rahatlamıştım. İlerleyen yıllarda tekrar okudum tabii ki. Fareler ve İnsanlar' ı, kendime teşekkürler, lise yıllarıma denk getirmeyi başarmıştım.  Bunların dışında Bitmeyen Kavga' yı da herkese tavsiye edebilirim.

Animeden fazla ayrılmamak için tüm yazarların tüm kitaplarının üzerinde tek tek durmak istemiyorum. Steinbeck' in Türkçe bulabileceğiniz diğer bazı kitapları şöyle;

İnci, Uzun Vadi, Tatlı Perşembe, Altın Kupa

John Steinbeck, küçük yaşlarından itibaren tarla ve çiftliklerde çalıştığı için işçi sınıfı içinde sayılır. Eserlerinde ağırlıklı olarak bunlara değinir. Bu nedenle Fitzgerald ile hayata bakış açılarında daha doğrusu onu yorumlayışlarında bir fark olması normal. Aynı zamanda  zıtlıkların birlikte var olup olamayacağı konusunda da bir ayrılıkları var genel anlamda.


Animede Steinbeck her ne kadar Fitzgerald için çalışsa da aslında O'ndan ve tarzından pek hoşlanmadığı animenin sonlarında açığa vuruluyor. Bunun da arka zemini (yukarıdakiler nedeniyle) mantıksal bir boyuta oturmuş oluyor (bence). Yani ben keyif aldım bu bağlantıdan.


Howard Philipps Lovecraft (Shunsuke Takeuchi) Animede Steinbeck' in ortağı, The Guild üyesi Lovecraft çoğunlukla tembel ve uyumayı düşünen bir karakter olarak görülüyor. Garip bir gücü var^^



Amerikalı bir yazar olan Lovecraft' ın ise geride bıraktığı pek çok eseri var.  Ağırlıklı şekilde korku edebiyatının önde gelenlerinden olan Lovecraft, kendisinde sonra gelen pek çok yazara ilham kaynağı olmuş  etkileyici bir yazar.


Hem gerçek hayatında annesinin akıl hastalığı ve üzerindeki etkileri hem de kendisinin aşmış hayal gücü hakkında da animede ufak bir gönderme var. Diyorlar ki karakterlerden birine ; "Sen bu zihin kontrolü gücünü Lovecraft üzerinde mi kullanıyorsun? "


Ayrıca mangada nasıl çizilmiş bilmiyorum ama animede karakterin yüzü bir şekilde biraz  H.P Lovecraft' ı anımsatacak şekilde çizilmiş.


Yazarın pek çok eseri, hikayesi var ancak Cthulhu Mitosunun yeri başka. Lovecraft' ın yarattığı kurgusal evreni ve içindeki tüm hikayeleri içeriyor. Bu dünyada Yüce Eskiler (The Great Old Ones) var ve bunlardan bir tanesi de Cthulhu.


Animede Lovecraft' ın kullandığı güç The Great Old Ones. Tüm bunlara bağlı olarak, Dazai ve Nakahara'  nın dediği gibi bunun aslında bir güçten ziyade çok daha kadim ve farklı bir şey olması da bu şekilde mantıksal bir zemine oturuyor ve hoş bir saygı gösterisi olmuş bana kalırsa.



Loisa May Alcott: Animede The Guild' ın stratejisti, utangaç bir karakter. Stratejilerini, tüm olasılıkları göz önüne alarak (edindiği bilgiler kadarıyla) senaryolaştırıyor ve The Guild bunu uyguluyor.


Loisa May Alcott da Amerikalı bir yazar. Küçük Kadınları bilirsiniz, kendisinin eseri. Bunun dışında hayatı boyunca kadın hakları için çalışan biri.


Mark Twain (Yoshino Hiroyuki )  The Guild' in az görünen ancak en sempatik elemanlarından bir tanesi. Keskin nişancı olarak arz-ı endam eden Mark Twain' in gücü (ikili) bilin bakalım neler? Doğru bilmişsinizdir... Huckleberry Finn ve Tom Sawyer :))



Tom Sawyer' in Maceraları ve Huckleberry Finn' in Maceraları Amerikalı yazar Mark Twain' in en çok bilinen iki eseri. Animede hem Tom hem de Finn çok tatlı. Çocukluğumda keyifle okuduğum kitaplardı. Bu ikisinin dışında da keyifli kitapları mevcut doğal olarak.


Bu yazı gittikçe daha da uzuyor onun için The Guild ekibini şimdilik burada keseceğim. Değinmediklerim kusuruma bakmasın, olur mu ^^ Belki daha sonra , ileride bir gün...

(Şu tembellik,üşengeçlik problemim olmasa iyi insanım aslında :P)


The Guild animeye girince şehirdeki güç odağı üç tane oluyor. The Guild kendi hakimiyeti istemekte, Port Mafia bunu kabullenmez, Dedektifler de bu ikisi kapışırken etrafın zarar görmesini istemez. Port Mafia ve The Guild zaten dedektifleri istemez. Gizli bir güç daha var aslında, özel güçlere sahip polis birimi ancak onlar pek karış(a)mıyorlar. Bu üçgendeki güç mücadelesi 2. sezonu oluşturuyor. Ancak bu üçlü mücadele başlamadan önce anime, tüm bunlardan daha farklı bir öykü ile açılıyor. 2. sezonun ilk dört bölümü Dazai Osamu' nun geçmişini ve Port Mafia günlerini anlatıyor.






Port Mafia' nın en genç yaşta uzman olmayı başarmış elemanı, patronun neredeyse sağ kolu, etrafındakilerin ve adamlarının çekindiği bir karakter olarak görüyoruz Dazai Osamu' yu. İntihar isteği var olmak  ile birlikte karakterin tonu birinci sezondakinden daha farklı. Normal gevşek haline bir nebze döndüğü zamanlar bir barda yine Port Mafia elemanları olan Sakunosuke Oda ve Ango Sakaguchi ile içtiği zamanlar. Sakunosuke Oda, gücüne rağmen organizasyonun en alt tabakasında yer alan ( kendi tercihi ile) bir üye iken Ango ise organizasyonun istihbarat elemanı.



Gerçek hayatta da Dazai Osamu, Ango Sakaguchi ve Sakunosuke Oda' nın arkadaş olmaları, animedeki bu üçlüye bir anlam kazandırıyor. Bu arada animede gördüğümüz Bar Lupin yani animede bu üçünün içtiği bar gerçek bir mekanmış. Dönemin edebiyat etiketlerine uymayarak, kendilerine göre takılan ve birbirleri ile ilişki içinde olan yazarlar bunlar.


Animenin bu ilk dört bölümü her ne kadar Dazai Osamu' nun geçmişini anlatsa da parlayan yıldızı Oda Sakunosuke. Karakter zaten karizmatik ancak animeye inanılmaz bir ağırlık (olumlu anlamda) getiriyor.






İzlemeyenler için gereksiz detay vermek istemediğim için buraya kadar kuşbakışı yazdım. İlerleyen satırlar izlemeyenler için gereksiz bilgiler içerebilir.



Tarih içinde  Dazai Osamu ve Sakunosuke Oda arkadaşlar. Oda' nın ölümünde sonra Dazai' nin inanılmaz şekilde kırıldığı ve karamsarlığa düştüğü yazılıyor.


Animedeki Sakunosuke bir kiralık katilken  bir adamın kendisine verdiği öğüt ile yazar olma hayali kuruyor. Bu nedenle öldürmekten vazgeçiyor çünkü "yazar yazarak hayat verir" gibi bir şeyler söyleyen adamı kabulleniyor ve can alırsa yazarlığa hakkının kalmayacağını düşünüyor. Oldukça basit ve naif bir hayal onunki. Çok çocuksu ancak bir o kadar gerçek ve bu hayali için elini kana bulamadan para kazanmaya çalışıyor. Dazai' nin içindeki boşluğu en iyi anlayan insan olduğu da söylenebilir. Gelin görün ki işler istediği gibi gitmiyor ve sıra geliyor 2. sezonun dördüncü bölümüne...


Bu bölüm belki mükemmel değil ama 2016 animeleri içindeki en iyilerden bir tanesi. Oldukça sembolik, oldukça estetik, oldukça akıcı ve etkileyici.





Oda' nın karşısına çıkan kişi Gide  (  Miki Shinichiro ). Askerleri ile birlikte Avrupa' da cefakarca savaşan ancak politikacılar tarafından bir anda satılarak vatan haini ilan edilen ve Avrupa' dan kaçmak zorunda kalan profesyonel askerler ve bunların lideri. Aradıkları şey anlamlı bir ölüm.


Pek çok kişi gibi animedeki Gide' nin Andre Gide olduğunu düşünüyorum. Adı da öyle geçiyor zaten. Andre Gide' nin buradaki gibi askeri bir geçmişi yok ancak yine de Oda vs Gide' yi anlamlı buldum.
Bir yazar ve bir kişi olarak Oda, sosyal normlara uymaktan kaçınan, toplumun dışladığı ya da topluma uymak istemeyen biri. Keza Andre Gide  de hem eserleri hem kişiliğiyle sosyal normlara kendi zamanı içinde karşı çıkmış ve uymamaya özen göstermiş biri. Aynı zamanda Andre Gide sıkı bir dini eğitim görmüş biri bu da animedeki Gide' nin İncil' den alıntılar yapmasını anlamlı kılıyor.
Ve yine bu ikisinin animede karşılaşması ve hatta aynı güce sahip olmaları insanı keyiflendiren bir detay oluyor benim için.



Ve yine bu bölüm, estetiğinin dışında sembollerle dolu. Hepsini tek tek oturup sayamam, sabrım kaldırmaz ama en bariz olanı Oda' nın tek dostu olan Dazai' ye vedasında "İçindeki boşluğu hiçbir şey dolduramaz. İyi ve kötü senin için bir şey anlam ifade etmiyor biliyorum. Bu boşluğu da ne kötülükle ne de iyilikle doldurabilirsin ancak en azından insanları kurtaran tarafta ol. Asla değişmeyeceksin ama en azından iyi tarafta olursun" (Yazamadım ama animede çok manalı duruyor) sözlerinin ardından o zamana kadar tek göz bandajlı olan Dazai' nin bandajının çözülerek çift taraflı  bir perspektife dönüşmesi..


Bu arada, Oda' yı yazarlığa yönelten ve detektiflik bürosunun kurulmasında katkısı olan, kim olduğu çok az görülen adam Souseki Natsume. İki sezonda da etrafta dolaşan kedileri de göreceksiniz. Bu da Natsume' nin Japon Edebiyatındaki öncü rolü ve ardından etkilediği yazarları  temsil etmesi bakımından sembolik bir özellik taşıyor.




Neyse, çok uzattım. Toparlamak gerekirse, 2. sezon ilk sezondan biraz daha karanlık ancak yine de içindeki eğlenceyi yitirmiyor. İkinci sezonu beğendim ben ama özellikle ilk dört bölümü.




(Animenin kapanışlarından biri. Luck Life / Watashi no namae wo yobu yo)






Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...