27 Şubat 2011 Pazar

BLEACH: ichimaru Gin






*** Bu yazı zaman zaman spoiler içerme potansiyeline sahiptir, hele sonlara doğru çok pis içeriyor olabilir ***

Bleach serisinde en sevdiğim karakterlerden biri olan Ichimaru Gin' in durumundan Kubo Tite' yi sorumlu tutuyorum. Neyse bodozlama girmeden önce sakince başlayayım yazıya.


3. bölük temalı bleach kapanışı. Parça Younha// Houki Boshi


Bu da aynı parçanın tamamı




Soul Society' nin 13 kaptanından bir tanesi olan Ichimaru Gin bitmek tükenmek bilmeyen neşesi, sürekli gülen yüzü, kısık gözleri, konuşma tavrı, olaylara yaklaşımı ve hiçbir zaman belli olmayan yöneylemleriyle kaptanlar içinde en sevdiğim karakterlerden biriydi. Bunu daha sonra ss e ihanet ederek Aizen ile birlikte SS' den ayrılması ve Aizen' in sağ kolu olması da değiştiremedi ki ayrılışı esnasında yanlış hatırlamıyorsam Rangiku' dan özür dilemiş ve izleyenin kalbini yaralamıştır.


Bleach Beat Collection için Rangiku&Gin // Fuyu No Hanabi




Espritüel yapısı, görünmeyen gözleri, kılıcının pek görünmemesine rağmen SS ve civarında var olan en güçlü shinigamilerden olduğu da hissedilmektedir ki ilk bölümlerde Kenpachi' yi paket yapmışlığı vardır.


Neşeli ve serseri görünümüne rağmen aynı zamanda oldukça karizmatikte bir shinigamidir bana kalırsa kendisi.


Soul Society arc ta İchigo' nun ilk karşılaştığı kaptanlardan bir tanesidir ki İchigo ve tayfasına sadece ufak bir bye bye çekmiş elini diğerleri gibi kana bulamamıştır.


Daha sonradan öğreniriz ki kendisi akademiyi 1 senede bitiren bir dahidir ve ufaklığından itibaren Aizen ' in ki Aizen henüz o sıralar daha Shinji nin yardımcı kaptanıdır himayesi altındadır ancak daha sonra tekrar öğreniriz ki bunu amacı doğrultusunda kendi tercih etmiştir. Bu arkadaş kimseyi sallamaz hatta Aizen' i bile sallamaz öyle Aizen' in yanında Aizen' e laf sokmak falan kolay iş değildir, korkmaz tırsmaz.



İlerleyen bölümlerde gözlerini görür mutlu oluruz ki gözleri güzeldir. Rangiku nun çocukluk arkadaşıdır :))



Ne yazık ki bu muhteşem karakterin bankaisini vs... ömrünün sonuna yaklaştığında görürüz kendisi gibi hızlı ve atiktir. Kimsenin beceremediği şeyi bir anda Aizen' i keserek süper cool bir tavır ile halletmiştir ki en azından bir süre öyle sanırız. Ah ulan Kubo Tite alacağın olsun.


Ne yazık ki 308. bölümde sevenlerini üzer ve mangaka tarafından bu harika karakter bir güzel harcanır. Ölürken söylediği sözler ile insanı göz yaşlarına boğar. Rangiku' ya kıyamadığını bilirdik ama aslında hayatını bunun için harcadığını öğrenmek insanı daha da üzer... Böylesine de gönül insanıdır İchimaru Gin.


307-308-309 u izlemeyenler için ağırdır uzak durun.

Onun dışında şu sahnelerde hislenmeyen var mı?





Gin' e kalkan eller kırılsın. Ölümünden önceki tavırları, İchigo ile kapışması esnasında yiğenim hele bir soluklanıp manzarayı izleyelim davranışlarıyla daha da büyük sempati yaratmış, İchigo' ya zarar vermeden kendisini iyice gaza getirmiştir. Ah ulan İchimaru sen bile umutlarını İchigo ya yasladın ya....


Kendinden beklenmeyecek ya da beklenecek mi demeyelim çünkü söz konusu kişi önceden tahmin edilemeyen ve bu nedenle etrafındakiler üzerinde huzursuzluk yaratan İchimaru Gin, Rangiku' dan özür dilediği için mutlu olduğunu dile getirmiş ve izleyene bir üzüntü darbesi daha vurmuştur.


Ne yapacağı önceden kestirilemeyen bu zeki, dili sivri, umursamaz görünümlü fakat pek bir yetenekli Gin' i Aizen bile zaman zaman takdir etmektedir ki o son salınımı yapamasaydı Gin Aizen' i silmiş olacaktı. Ne yazık ki buna izin vermediler Matsumoto' nun ciğerini dağladılar, bizi üzdüler.

Tousen neyse de ah ulan Gin niye gittin? Daha karpuz kesecektik.... diye saçmalamadan önce konuyu değiştiriyorum.


Aynı zamanda animede bölüm sonlarında Arrancar tanıtımlarını da yapan Gin, esprileri ile ortamı koparmayı başarmaktaydı ki kendisine son derece yakışan bir programdı... Sayesinde pek çok gerekli bilgiyi öğrenmiş olduk.


Bleach Beat Collection için Ichimaru Gin' in de seeiyusu parça seslendirmiş ki Gin' i sevilir kılan özelliklerden bir taneside seslendirmesidir. Seeiyusu Kōji Yusa' dır.


Bleach Beat Collection için Koji Yusa' nın diğer parçası. Hyouri, bayılıyorum buna...


Ichimaru Gin geri dööönnnnn.....


************************************************************************************









Bleach' in 3. açılış parçası. HIGH and MIGHTY COLOR// ichirin no hana

Bana kalırsa efsanevi açılışlardan biridir bu seri içinde yer alan. Kullanıldığı bölümler, jeneriği ve tabii ki parçanın güzelliği nedeniyle





Canlı performansı;

23 Şubat 2011 Çarşamba

BLEACH: Ulquiorra Schiffer ....




Bir bleach vardır bilir misiniz? İnsanın ömrünü tüketecek cinsten bir manga ve anime serisidir. Özellikle animesi araya dahil edilen fillerlarla, bir önceki bölümün tekrarı ile tüm bölümün yarısının geçiştirildiği ömür tüketecek cinstendir. - Ancak her ne kadar saydırsam da manevi değeri nedeniyle laf ettirmem ve izlemeye devam ederim – Tüm bunlara rağmen insan bu seriyi izlemeye devam eder. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi de bu seride yer alan bağımlılık yaratıcı karakterlerdir. Bunlardan bir tanesi de Ulquiorra Schiffer' dır.


Bu animede shinigamiler kadar espadaların da yeri vardır (dı) ki bazı espadaları sevmemek ayıptır.

Seride var olan ve bir süre sonra hepsi Aizen tipsizinin etrafında birleşen toplamda 10 espada bulunmaktadır. Bu espadalar içinde Ulquirra Schiffer benim için bir tanedir (bir stark ya da halibel ya da grimmj' in yeri de ayrıdır tabii). Hafif emocan görünüşlü olan bu kardeşimiz aslında oldukça cool dur. 10 espada aslında varlık sebeplerini oluşturan belli fraksiyonları temsil eder. Bu kardeşimizde hiçlik ya da boşluğu başarı ile temsil etmekte ve varoluşunun her karesine itinayla yedirmektedir. Duygusuzluğu soyut kavramları anlama yetisini kısırlaştırmıştır ve gözü ile göremeyeceği hiçbirşeyin var olamayacağını düşünmektedir. Emo görünüşlü oluşuna aldanmamak lazımdır zira sıralamada 4. sırada yer almaktadır. Özellikle yaşamının son bölümünde ve ichigo ile son kapışmasında çenesi düşmüş ve ota topa neden diye sormaya başlamıştır ve bu nedenle fani hayatında robot asimov olduğunu düşündürtmüştür. Öyle de olsa bu arkadaşımızın varoluşu ağırlıklı olarak mantık üzerine kuruludur ve espadalar arasındaki en zekisidir – bana kalırsa – Tek kusuru Aizen'in altında çalışmasıdır ve Aizen' i patronu olarak görmesidir ki o kadar kusur kadı kızında da olur.



Oldukça güçlüdür bu arkadaş – demiştim değil mi? - bir iki kapışması hariç tek eli hep ceptedir. Kılıcını çıkarmaz. Gelen atakları elinin tersiyle savuşturur ve genellikle rakibine yıldırıcı sorular sorarak karşısındakini yıpratır.




Ulqi/Daisuke Namikawa - Our World , favorimdir :))


Ulquiorra' nın göründüğü sahnelerde kulaklara yansıyan tema müziği bu espada nın duruşuna duruş, karizmasına karizma katar... Zaten Bleach'i anime olarak güzelleştiren noktalardan biri de müzikleridir. Neyse efendim Ulquiorra' ya dönelim...


Bleach/139



Ahahahah bu episode da bu bölümün hastasıyım ahaha. sanırım ilk izlerken ağzım açık kalmıştı. Karizma değil de nedir herşeyden öte Orihime ye konuşma hakkı vermeyerek gözüme girmiştir.
Ayrıca fondaki müzik ile daha da çarpıcı olmuştur bu sahne. Parça:fiesta de guerra //Shiro Sagisu


Mantık ve akıl kavramlarının bu seride vücut formu bulmuş temsilcisi olan – bir iki tane daha istisna vardır – pek gülmez, tepki vermez. Ara sıra “ olamaz” dediği duyulur ve gözleri büyür o kadar.


Hueco Mundo' da İchigo' yu oymuşluğu vardır ama bilindiği üzere İchigo'lar ölmez. Bunun cerosu da şekildir. Ağırlıklı rengi yeşildir.





***İlerleyen satırlar seride yeni olanlar için oldukça gereksiz bilgiler taşıyabilir **


Espadalar içerisinde iki salınıma sahip olan ve kendini yenileyebilen tek espadadır, yakışır ki bu güzellikleri İchigo ile olan son kapışmasında izleyenlere sunmuştur. Karizmasına karizma eklemiştir.


Ne yazık ki hollowicationın tavanına vurup kontrolünü kaybeden hollow İchigo karşısında tepelenmiş ve bir kolu ve bacağı işlemez hale gelmiştir. Kendini kaybeden İchigo İshida ile Orihime' ye dalacakken son bir hamle ile İchigo' yu o halinde kendine getirmiştir ve beni üzmüştür. İshida candır ona zarar gelmesin ama Orihime' den kurtulacağı günü heyecanla bekleyen beni bu davranışı ile hayal kırıklığına uğratmıştır. Neyse efendim gerçi Aizen' in daha önce verdiği bir direktifte olabilecek bu hareketi yine bu çocuklara yaramış giderayak bunlara da kıyağını yapmıştır. İchigo ile son dövüşünde limitlerine ulaşmış ve buharlaşarak yok olmuş ve sevenlerini üzmüştür. En güzel ölüm sahnesini bu cool ölümü ve tavrı ile kazanmıştır. Eleman ne yapsa güzel zaten...


Bleach ep 269 // Buraya kadar gelmediyseniz izlemeyin!!!

Bunun dışında güzelliğe bak :))




Şimdi bu duruma üzüldüm, duygu seli oldum zaten ama beni daha da yaralayan nokta Ulqi' nin geçmişine yönelik bir bilgi edinememel oldu. Bleach' te gelenek sayılır flashbackler ama Ulqi cikte bir şey olmadı. Merak işte insanoğlunun en temel noktalarından biri. Neyse bununla da farkını koymuş oldu diyerek gereksiz şekilde bağlayayım...


Belach ep 270 // Ulqi yine şekil oluyor...


Şimdi çemkirme bölümüne geçiyorum;


Ulquiorra seni severim amma şu Orihime ile olan bağın beni öldürüyor. Bir kere son anda o eli uzatmalar, bir anlamaya çalışmalar, kafan kırılsın... Sana emo demek içimden gelmezdi ama emonun önde gideniymişsin emocan... Aizen' in emir kulu olmana bile ses çıkarmadım ama gittin Orihime' ye o eli uzattın ya en sonda – ki ben hala bunun daha farklı anlamları olduğunu düşünüyorum fakat olası bir Ulqihime yakınlaşmasının önünü kesmek için çemkiriryorum - sana da daha bir şey demem... Herkes olur ama Orihime ne bea.....????? Bir daha olmasın, hatasız kul olmaz diyip geçiyorum bak sakince akıllı ol. Zaten öldün gittin...


Bu bölümü de atlattıktan sonra Kubo Tite' ye dönüyoruz “ arkadaş Orihime ölmedi Ulqi öldü, diğerleri öldü, gıcık mısın nesin? “


Bunu da geçiyoruz...



********************************************************************************


Ulquiorra' yı animede karizmanın tavanına vurduran nedenlerden bir tanesi de seeiyudur dur kanımca...Kendisi Daisuke Namikawa' dır.



Bu da Ulqi' nin ( Daisuke Namikawa) Bleach Beat Collection için seslendirdiği diğer parça - Crush The World Down


Ulqi' nin küllerinden yeniden doğacağı günler olacağını ummaktayım...


20 Şubat 2011 Pazar

Yamamoto Genryuusai: Yaşlı Bunak...




Uzun süre ara verdikten sonra son sürat bleach izleyip animede 309 u görmüş ve akabinde fazla bleach izlemekten kafayı tırlatmış biri olarak bu yazıyı bleach aleminde hiç sevmediğim ve kendime göre oldukça gereksiz bulduğum yaşlı bunak yamamato genryuusai' ya ayırdım.


Şimdi zaten belach takipçileri bu amcayı tanırlar. 13 takımıdan 1 . sinin taichosu olan bu amca aynı zamanda diğer 13 takımında kaptanıdır bir nevi alemin en güçlüsü bir numarası. 1000 küsur yıldır bulunduğu poziyonda takılmaktadır, bu süre içerisinde kendisinden daha güçlü bir shinigami ne yazık ki var olmamıştır.


Şimdi bu tanımdan yola çıkarak normal insanoğlu ne düşünür? Bu amca hem yaşlı, hem güçlü, hem ss' in 13 takımının kaptanı, hem ak sakallı... Ne beklenir? Yaşlılığı ile bilgelikte kazanmış, iyi bir lider, kafası çalışan bir komutan olduğunu düşünür... Yanlış!! Yamamoto tamamen bunun tersidir. Bilgelikten hiç nasiplenmemiştir, olayları anlamaktan uzaktır, elemanlarıyla bir ilişkisi var mıdır yok mudur bilemiyorum, ezbercidir, bir sorun olması karşısında sadece var olan kuralları uygular.


Tüm bunlar neticesinde bleach içinde en gıcık olduğum karakterdir belki bir de yammy ayısı... hani aizen' e ya da szayel aporro' ya bile zaman zaman sempati duyarım zaman zaman takdir ederim ama bu elemanın bir tane bile sempati kıvılcımı uyandıracak hareketi yok bana göre ve bence soul society' nin bu kadar ezik olmasının ana nedenlerinden bir tanesidir bu 1000 küsur yıl yaşamış, ateş topuna dönmüş ama bilgelikten bir o kadar uzak kalmış olan bunak. gücüne bir şey demem ama zaten onun da bir faydası dokunmadı kimseye şu zamana kadar. bunun kafayla ortam yönetmek gayet kolay. gidişata göre hiçbir öngörüsü olmayan, ne hikmetse her olayı en son öğrenen, kimseyi dinlemeyen, aklı selim kişilerin sözlerini kesen, topladığı bilgilerle geneli görmeyi beceremeyen komutan. komutanlık ona kolay; biri hata mı yaptı? " tez kellesini vurun !", bir sorun mu var? "suçluları yakalayın gebertin! "' den öte işlevi olmayan bu taichoyu da iyi ki kimse pek sallamıyor esasen sonuçta herkes bildiğini okuyor bir şekilde. ichigo bile o ergen haliyle bunun yanında akıllı falan kalıyor ya daha ne diyeyim...



( Görüldüğü üzere suratında meymenet yok )


Tüm soul society gibi aizen' i çözemeyip gidişatı anlamayan, vaizardların durumu (ben kişisel olarak dolaylı yoldan sorumlu tutuyorum bunu) ve akabinde uruhara kisuke' nin sürgününü destekleyen ve daha bir çok fiyaskoya imza atan bir taichodur maalesef belki sürekli gözleri kapalı dolaşıyor bu nedenle.


En büyük atraksiyonunda aizen' e "seni de yakacam, kendimi de yakacam, herkesi de yakacam" diyerek alevli meyve tabağı kıvamı alıp alevlere verdi ortalığı fakat yine yaşlılıktan kaynaklanan ağır işitme sorunu nedeniyle neredeyse tüm ortamı uçuruyordu da son anda topladı zaten başlangıçtan beri başka da numarası yok.


Ne yazık ki Soul society' nin başına gelmiş en olumsuz şeylerden biridir bana göre. Gerçi işte bu olmasa ss biraz adam olur işler de bu kadar uzamazdı ama bunun da serideki misyonu dallamalık yapıp ortamı ss' den alakasız kişilerin temizlemesine neden olmak.


Kendisi sayesinde anlıyoruz ki her yaşlı ve ak sakallı akıllı ve bilge olmaz hatta öğretici hiç olmaz.





Not: Bu arada anladım ki asla bleach hakkında oturup detaylı bir yazı yazamayacağım bu nedenle gelecekte yazmayı düşündüğüm yazı için salladığım opening ve ending kısımlarını araya böyle parça parça serpiştirmeye karar verdim.


Bu nedenle törenle bleach' in ilk açılış parçasını şöyle ortalıyorum;

Orange Range /Asterisk




Oha ya duygu seli oldum... Yıllar yıllar önce zorlama ile başladığım bu serinin ilk açılışı olması çok duygulandırdı beni o zamanda şu açılış hafif heyecan yaratıyordu tabii pek çok şey gizemli falan 13. bölüme kadar nolacak acaba devam etsem mi düşünceleri ile ilerlemişken sonra geri dönüşüm olmadı zaten.


Bu parça ve açılış bana kalırsa bir klasiktir. Sanırım 80 yaşında bile hala bleach te nolacak diyor olacağım, Kubo Tite nin mantığıyla... - benden önce ölürse kurtarırız belki :P -


Bu da ilk kapanış parçası;


Rie Fu/ Life is like a boat




Serinin en iyi kapanış parçalarından bir tanesidir bana kalırsa ve Rie Fu' yi fazla takip etmememe rağmen maneviyattan da ötürü bu parçayı severim. Çok duygu seli oldum zangetsu gibi şiir okumaya başlamadan önce parçanın normal halini de ekleyerek yok oluyorum.





17 Şubat 2011 Perşembe

Yamato Nadeshiko Shichi Henge... Sunako- chan....



Perfect Girl Evolution olarakta bilinen bu serinin animesini izlemeye henüz fırsatım olmadı mangasını da henüz okuyamadım ancak tamamen tesadüfler sonucu - bu sefer kolaya kaçma değil - 10 bölümlük japon yapımı dizisini izledim ve diyorum ki iyi ki izlemişim... Durum neticesi ile doğal olarak şu anda animesi ya da mangası ile kıyaslayamıyorum ancak dizi olarak gayet eli yüzü düzgün, derli toplu ve oldukça eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim. İzlerken o kadar keyif aldım ve o kadar eğlendim ki kat- tun ' a ait olan açılış parçasını "love yourself" - kimi ga kirai na kimi ga suki - bile atlamadım, o derece !! Kat- tun Kamenashi Kazuya Kyouhei' yi canlandırmış o bile batmadı. - hakkını yemeyelim performansı iyi - bu Takenaga ne güzel çocukmuş diyip duruyordum o da kanjani8' den gönderilen Uchi Hiroki imiş. - bu kadar güzel değildi sanki bu çocuk ? - konusu, yapısı ve yaklaşımı gereği kendini keyifle izleten bir seri olmuş.





Çok komik birşey bu ya!! Her izleyişimde itinayla gülüyorum...



Fazla güzel olmaktan kafayı yemiş ve hayatı her seferinde mahvolduğu için baymış, stalkerlardan illallah demiş olan ters kyohei'yi dediğim gibi kamenashi canlandırmış. Akıllı ve mantık insanı ancak bir o kadar da utangaç takenaga da uchi hiroki olmuş - hakkaten güzel çocukmuş ya da bu dizide güzel görünüyor :p - . lady killer, kalbi bir kelebek misali olan Ranmoru' yu Miyao Shuntaro canlandırıken, çocuksu, ürkek ancak oldukça hassas olan Toyama' yı da Tegoshi Yuya canlandırmış. Bu dört elemanda tahmin edilebileceği gibi her çeşit hatun zevkine hitap eden geniş bir yelpazeye sahip güzel güzel çocuklar olarak Sunako' nun teyzesinin evinde teyzenin oğlu ve bir nevi ev sahibi sayılabilecek velet Takeru ile birlikte yaşamaktadırlar. Şahane bir karakter olan Sunako' nun teyzesi yeğeninin gidişatından endişelendiği için bu gençlere kira ödemeden oturabileceklerini ancak karşılığında yeğenini bir "lady" e çevirmeleri gerektiğini söyler. Bizimkiler de - bazıları zorunluluktan - olaya atlar ancak işlerinin hiçte kolay olmayacağını muhteşem Sunako' yu gördüklerinde anlarlar. Sunako candır, sevilesidir. Sunako genelde alışkın olduğumuz dişi karakterlerden farklı olarak küçüklük ya da gençlik diyeyim yaşadığı - salakça diyeceğim ama ergenlikte olur böyle şeyler- travmaya bağlı olarak kendini kara büyüye vermiş, korku filmlerine bayılan, oldukça asosyal, yüzünü insanlara göstermeyen, pelerinini ve kapşonunu üzerinden ve başından eksik etmeyen - canım benim - hastası olduğum bir kızcağızdır ve evdeki 4 sosyal, yakışıklı, parlak, popüler, sunako' nun tam tersi özelliklere sahip olan bu dörtlüye hayatı zindan etmeye başlar. Gerçi kızcağızın bir şey yaptığı yok ama zıt kutupların öncelikli itişmesi diyelim. Böylece seri ilerlemeye başlar, hakkında daha fazla bir şey yazmayacağım.




Şu var ki seri boyunca "parlak" "parlak" diyerek Sunako bu gençlere ve özellikle kyouhei' ye kafayı koydukça ben mutlu oldum ve kyohei' nin aldığı bu müthiş darbeler sonucu hala yaşadığını görünce kafatasının ne kadar kalın olduğunu anlamış oldum. İlerleyen bölümlerde düşündüm sonra tekrar düşündüm :P; kyouhei olmak zor fakat kyohei sapığı olan o onlarca kızdan biri olmak çok daha zor. Nasıl bir yaşam formu olduklarını çözemedim. Sunako candır, teyzesi şahanedir ancak adını anmadan geçemeyeceğim iki karakter daha var. Bunlardan bir tanesi kafe sahibi olan amcadır ki kafe sahneleri diziye ayrı bir hava katmış bana kalırsa... Bu amca kafesinde her seferinde kendi uslubuyla kyohei' ye ders verirken fonda çalan led zeppelin, guns n' roses vs... ayrıca keyiflendirdi beni. Ve dizisinin esas oğlanı ve favorim Hiroshi - kun müthiştir, kendisini tek geçerim.


Şöyle eğlenmek istiyorum ama izleyecek dizi bulamıyorum diyorsanız kesinlikle izleyin derim. Oha tekrar izleyesim geldi sırada animesi olmasa kesin tekrar izlerdim :))


http://www.youtube.com/watch?v=VkXSO3dgiHs&playnext=1&list=PL9D8DCEFCED78A5F7

13 Şubat 2011 Pazar

Uragiri wa Boku no Namae wo Shitteiru: Luka....



Öncelikle çat diye konuya girip bu seride bir Luka güzelliği gerçeği var diyorum.

Sonra birşey olmamış gibi yazıya devam ediyorum. Mangadan uyarlanan ve bildiğim kadarıyla mangası hala devam eden bu uyarlama için yine çoğunlukta olduğu gibi bu yazıda da animesini ele alıyorum ve yazacağım herşey tamamen mangasını okumamış ve bu nedenle değerlendirmesi tamamen bu 24 bölümlük anime serisi üzerinden olan birisi olan bana ait.

Efendim konuyu özetlemek zor geliyor ama kısaca anlatayım. Bir adet çocuğumuz var yaş 16 falan, yetimhanede abisi kadar yakın olan Kanata ile büyüyorlar sonra bu evladımız doğaüstü güçlerini hafiften keşfediyor. Yok bu böyle kılıçla etrafa dalmıyor ya da hayalet falan görmüyor. Daha çok iyileştirme yetisi ve dokunduğu insanların hislerini hissedebilme yeteneği olduğunu anlıyor. Günlerden bir gün yetimhaneye bir adam geliyor ve Yuki (yani esas oğlan) benim kardeşim diyor ve Yuki' ye "gel benimle yaşa" diyor. Saf oğlanımızda "olur" diyor. Burada diğer karakterlerle tanışıyor.

Bu seri de pek çok seride olduğu gibi aslında bir nevi iyi -kötü çatışması üzerine. Duras ve türevleri kötüler ordusunu zweilt ve insanlar iyiler tarafını oluşturuyor. - rezil özet konusunda çığır açıyorum - Falan filan ... İşte aslında zweiltler reenkarne oluyorlar ve bulundukları bu dünyada hepsi 16 -18 yaş aralığında (çoğunluğu diyeyim ayıp olmasın) çıtır ve güzel oğlan ve kızlar görünümünde. Duraslar opastlar karizma zaten.

Neyse.... İşte aslında Yuki' nin aslında God' s Light olduğu söyleniyor ve tüm zweiltlerin hayatının merkezini oluşturuyor...

Konu bana kalırsa fena değil. Merak uyandırıcı bir kaç bölümle ilgi yaratıyor sonra tempo düşüyor sonra biraz hareketleniyor sonra yine düşüyor kısacası gelgitli bir seri. Onun için fazla bir beklenti ile izlememek lazım bana kalırsa.

İyi yanlarına değineyim tabii ki türünün de etkisiyle görselliği hem karakterleri hem renkleri açısından. Renkler ve fonlar genelde güzel. Karakterler birbirinden şekil. En şekili Luka o ayrı bir konu zaten. Bunun dışında kayda değer yanı bir önceki hayatında kadın olan fakat bu sefer erkek olarak hayata gözlerini açmış olan Yuki ile Luka' nın ilişkisi. Shounen ai lığında falan değilim de anime süresince anlayamıyoruz ne olmuş bu ikisinin arasında, Yuki niye ölmüş, neden erkek olarak reenkarne olmuş, Yuki neden Luka' yı ya da geçmişine dair en ufak bir ayrıntıyı hatırlamıyor. Belki de anlaşılıyordur da ben anlamadım, bu da olabilir. Bir diğer nokta bir çift olarak savaşan ve genelde öyle takılan zweiltler ve bunların kendi aralarındaki bağlılıkları ve ilişkileri ve genel olarak birbirleriyle olan ilişkileri. Bazen etkileyici olabilme potansiyeline sahip olabilmekle birlikte hep acıların çocuğu durumundalar."Yuki", "Yuki" diye boş boş sayıkladıkları zamanlar yerine biraz daha ilişkilerini derinleştirmeye ya da geçmişleri daha etkileyici ve ayrıntılı verilmeye çalışılsaymış eldeki malzeme daha etkileyici olurmuş bence. Haa kötü mü bu haliyle değil ama iyisi de olabilirmiş. Daha sonra Takashiro - Reiga olayı var şu Reiga' nın kırılma olayını daha net anlatsalarmış daha vurucu olacakmış. Neyse... Görsellik iyi. Açılış ve kapanış parçaları ikişerden dört Rayflower' a ait. Fena değiller.

Açılış parçaları:

"Uragiri no Nai Sekai Made" (裏切りのない世界まで)

"Inishie" (イニシエ)"

Kapanışlar:

"Aoi Ito" (蒼い糸)

"Kizuna" ()


Bölüm içi müzikleri de hoş. Onlarda Kaida Shogo ya aitmiş.

Güzel yanlarından bir diğeri de tanıdık seiyuuları duymak.




Karakterlere her zamanki gibi sığbakışı olarak bakarsak;

Yuki: Esas oğlan. Geçmişte kadın. Tanrı' nın ışığı, etrafındaki herkesin dünyasının merkezine aldıkları kişi. Diğerlerinin acısını alırken kendi acı çeken karakter falan. Kanata ile abi-kardeş gibi büyüyorlar. Sonra Luka ile geçmiş yaşantısından gelen ilişki ve bağı bulunmakta.

Luka: Bir kere çok cool. Aslında bir Duras en güçlülerinden. Sonra Yuki nedeniyle tarafına ihanet edip Yuki' nin tarafında saf tutuyor. Çok sadık. Yuki' ye yıllar önce "nolursa olsun seni bekleyeceğim, nasıl dönersen dön ruhunu bulacağım" diyerek verdiği sözünü tutuyor. Cool, Cool, Cool... başka da bir şey demem.

Reiga ve Takashiro: Ben bunları çift yaptım yani öyle çift değil ama geçmişte yakın arkadaş olmaları ve güç dengesi nedeniyle eşit olmaları nedeniyle. Biri bir tarafta diğeri diğer tarafta anlaşılacağı gibi. Geçmişlerinde bana kalırsa bir de Yomi muhabbeti var da neyse :P Takashiro başta oldukça gıcık - ama taş - amacım için kurban da veririm sertliğindeyken sonraları hafiften yumuşuyor sanki ama onunla ilgili bazı sorularda havada kalıyor anime serisi içinde.

Shusei - Hotsuma: Zweilt çifti. Hotsuma sinirli, ters ve kafası kıt çalışan aynı zamanda bilgisayar oyunu manyağı bir genç iken Shusei bu çiftin daha hassas, daha akılcı ve daha duyarlı olan tarafı.

Tsukumo - Toko: Abla - kardeş zweilt çifti. Bunlar da birbirlerine çok bağlı. Toko daha eğlenceli ve salak iken Tsukumo ikilinin daha akılcı ve sessiz sakin tarafı

Kuroto-Senshirou :Bunlarda sonradan ortaya çıkan başka bir çift. En hazin hikaye sanırım kuroto' nun hikayesidir.

Tachibana Giou: Twilight Mansion' da ki en eğlenceli karakterdir sağolsun.

Serinin olumsuz yanlarına gelirsek ilk söylenmesi gereken sonudur. Herşey havada kaldı bana kalırsa sürekli bir savaş, savaş, savaş lafı ortada ama sonu yok. Bir çok soru havada. En heyecanlı bölümler sanırım Cadenza, Reiga ve zweiltlerin tapınak gibi alanda toplaştığı bölümdür. Bir de Reiga' nın bariyerine daldıkları bölüm (aksiyon açısından). Konu ilgi çekici olmasına rağmen tam işlenememiş gibi. Diğer nokatada karakterler arasındaki ilişkilerin düzgün ele alınamamış olması. Hepsi hazin hikayeler tamam da bir süre sonra oldukça tahmin edilebilir falan...

Ayrıca Eelegy ve Cadenza bu kadar maymun edilebilirdi.

Sonuç olarak fazla beklentiye girmeden vakit geçirmek için izlenebilecek bir seri. Olumlu yanlarından bir tanesi de kolay izleniyor olması. Çok durağan olmadığı için sıkılmadan izlenebiliyor. Bazı aksiyon sahneleri tatmin edici.


Luka dışında en sevdiğim karakter olarak Sodom u seçtim kendime ayrıca ortama renk, neşe ve eğlence getirmesinden ötürü bir Shusei, Tsukumo (ki zweilt ler içinde en efendisi olarak ilan ettim kendisini) ya da Hotsuma kadar güzel olarak görünmese bile Ashley' i tebrik ediyor, gözlerinden öpüyorum :P


6 Şubat 2011 Pazar

31 ARALIK - YENİ YIL VE BI RAIN ADIEU 2010







Öncelikle şöyle başlayayım ki bundan bir süre önce birileri bana Rain' i canlı göreceksin dese "ahahahah tabii tabiii.... " der güler geçerdim. Tabii gönül ister sevdiğimiz, dinlediğimiz herkesi canlı canlı görelim sahnede izleyelim amma velakin uzak düşünceler olarak gelirdi tıpkı diğerlerinde olduğu gibi. Neyse geçen sene içerisinde arka arkaya yaşanan olumsuzluklar, sürekli insanın karşısına çıkan aksilikler ve yaşanan kötü gelişmelere ilginç tesadüfler eklenince bir anda kendimi yılbaşı gecesinde binlerce insanla birlikte Rain' in konserinde buldum. Bilindiği gibi kendisini sever takip ederdim özellikle iyi bir dansçı olması ve sahne şovu algısı nedeniyle. Oldukça sempatik, kompleksiz ve çalışkan bulur ve takdir ederdim ki canlı izledikten sonra tüm bu düşüncelerim oldukça pekişti. Bunun dışında Rain' i izlemekle birlikte bu derece bir performansı kendi gözlerimle görebildiğim için ayrıca mutlu oldum. Ahahahah ayrıca hemen belirtmem gerek ki bu sefer sallayabileceğim bir çubuğumda vardı :)






31 Aralıktan dört ya da beş gün önce Seoul' de bulunmama ve mutluluktan ölmeme rağmen o gün içerisinde yaşanan olumsuz bir olay nedeniyle gece - 15 derece soğukta sokakta tek başıma yürüken görmüştüm ilk olarak bu posteri. Ha şunu da özellikle belirtmek istiyorum ki özellikle konserlere bakmama rağmen orada bulunduğum süre içerisinde hiçbir konser bilgisine ulaşamamış olmamı da açıklayamıyorum. Bu sayede bir adet 2pm ve bir de Cherry Filter konserini kaçırdığımı öğrenmem hiçte hoş olmadı. Neyse posterde anlayabildiğim sadece Rain konseri olduğu ve 31 Aralık tarihli olduğu idi. Moral bozukluğu nedeniyle ne yalan söyleyeyim pekte aldırmadım. Bilet almak, doğru alanı bulmak, yılbaşı gecesi olması vs... bir sürü sebep nedeniyle bu işin gerçekleşmesi oldukça zor görünüyordu ama sanırım diğer taraftan o anda o konsere gideceğimi anlamıştım. Bir süre sonra kaldığım yere geri döndüğümde artık kanki olduğumuz Taywanlı arkadaş yeni gelen Tayvanlılar için "bak bunlarda sizlerden, Kore idollerine bayılıyorlar. Sen de Bi Rain' i seviyordun değil mi? Bak onlar da hastası ..." diyerek ortama bir uçuş yaptı. Bu arada bizleri Kore idolü sever olarak tanımlayan bu arkadaşımız da Kore idollerini seviyor dememe gerek var mı bilemiyorum. O uçusun altında kalmayarak zaten bozuk moral nedeniye baymış olan ben " Bi Rain' i kim seviyor?..." diyerek kendi dillerinde ortaya atladığımda bir an büyük bir sessizlik oluştu. Bu duruma bıyık altından gülen sadece bir kaç kişi vardı onlarda günlerdir birlikte kaldığımız Tayvanlı ve Hong Kong lulardı. Neyse bir süre sonra oluşan hayret ve duraksama ortadan kalktığında yaklaşık bir 6-7 kişi ile Rain hakkında sohbet ediyordum. Bu alanda gelen ilk sorulardan bir tanesi " konsere geliyor musun? " oldu. İşte dedim beklediğim soru.. Anlattım ya gördüm de ama önceden haberim yoktu falan filan. Akabindeki soru " Gelmek ister misin?" oldu. Arkadaşa baktım pek gitmeye niyeti olmadığından bizden uzakta oturmuş bana sorulan soruları duymazdan geliyordu. Heheh bende ay isterim ama biletler nasıl yer var mıdır gibi teknik sorularımı bu arkadaşlara yönelttim ki aradığım tüm cevaplar 5 dk içerisinde önüme geldi. Hemen yer durumuna baktılar, bilet durumu konusundaki bilgileri paylaştılar. İşte o anda öğrendim Bi Rain efendinin aynı gün içerisinde üst üste iki konser vereceğini. Biri saat 18.00 da başlarken diğeri 23.30 da başlayacaktı. Heyecanlanan arkadaşlar hangisine gelirsin diye üst üste soruyorlardı ki aynı soruyu benim onlara yöneltmem sonucu aldığım cevaba aslında pek şaşırmadım. Bu arkadaşlar her ikisi içinde biletlerini almışlar ve Kore' ye bu nedenle gelmişler. Israrlı sorular üzerine ben gitmeyi çok isityorum ama arkadaşımı bilemiyorum o nedenle bilemiyorum diyerek konser durumuna geçici bir süre noktayı koydum. Sohbet geç saatlere kadar her zaman ki gibi devam etti. Arada ünlü bir düşünürümüze ait olan " Siz Rain'i bilir misiniz? " diye sormayı da ihmal etmedim tabii ki.



Bu şehirde kaldığım süre içerisinde tanıdığım bu arkadaşlarla güzel anılarımız hoş ve çok eğlenceli sohbetlerimiz oldu. Bize her konuda oldukça yardımcı oldular. Bu ortamda Tayvanlı, Japon, Çinli ve Hong Kong lular arasında bulunan tek yabancılar olan ben ve arkadaşım bulunduğumuz süre içerisinde oldukça el üzerinde tutulduk. Uzakdoğu ve özellikle Kore ve Japon grupları ve dizileri üzerine bu kadar bilgi sahibi olup bir de kendi dillerinde muhabbet çevirmemiz de oldukça hoşlarına gitti bir o kadar duruma şaşırdılar ki her biri ayrı bir yazı konusudur. Neyse bu durumu uzatmayacağım ama 10 kişi oturmuş geyik yaparken sevdiği grup elemanın adı geçince yan odadan uçarak ortama dalanlar, sabah çıkıp akşam bir sırt çantasını dolduracak kadar malzeme - cd, poster aklınıza gelecek her türlü malzeme - ile geri dönenler, çat diye fotoğraf makinesini çıkarıp Lee Min Ho ile yaptığı röportajı izletenler vs...,Kang Dong-Won ile tanışmış olanlar ( aaaah ahhh içimde uktedir), Mary Stayed Out All Night ' ın çekimleri pazartesi cuma hemen şu arka sokaklarda yapılıyor mutlaka gidin çekimlere diye tavsiye verenler, bu çocuk japonca da konuşuyor onunla gidip konuşabilirsin diye tavsiyelerde bulunulan oldukça fantastik ve eğlenceli bir ortam. Hepsine bu yardım, eğlenceli zaman ve ilgileri için tekrar teşekkürler.




Neyse... aradan geçen günler içerisinde ben kafaya koydum tabii ki konseri ama arkadaşa da çok baskı yapmak istemiyorum zaten kendisini ben tüm sarayları göreceğim diyerek kapalı bir baskı altına almışım ve sayemde -15 derecede karlar içerisinde günlerimiz sokaklarda geçiyor. Bu arada tanıştığımız tüm Korelilere de yılbaşında ne yapılabileceğini hangi mekanı tavsiye ettiklerini soruyoruz ancak tatminkar bir cevap alamıyoruz. Tabii her gün konsere gelecek misin sorusu geliyor. En sonunda 30 Aralık ta arkadaş hadi konsere gidelim çıkışta da bir şeyler yaparız dedi kendiliğinden. Şaşırmadım değil ama belki Rain hakkında verdiğim ufak bilgiler etkili olmuştur :P Gece bizimkilerle konsere gidiyoruz dediğimizde bir tek topluca halay çekmediğimiz kaldı.plan yaptık. Biz 23.30 dakine gitmeye karar verdik bu nedenle onlarla belirtilen saatte istasyonda buluşamayacaktık. Sağolsunlar harita, telaffuz, kroki, ulaşım ve bilet konularını komple hallettiler. Zaten onların bu yardımı olmasa zor giderdik. Konserden sonra da çıkışta buluşmaya karar verdik.


Günümüzü geçirdik. Sonra her zaman ki gibi yine geç kalacak şekilde - ki bu geç kalma konusunda ikimizde ayrı ayrı tarih yazmış insanlarız - kendimizi metroya ve bir bilinmezliğe attık. Çünkü sormayı unutmuşuz ineceğimiz yerde birden fazla stad var ve konserin hangisinde olduğunu sormamışız işte. Eğer İngilizce bilen birini bulmazsak konserin sonuna yetişme durumumuz bile olabilir alan geniş. Ben mutluyum ama arkadaş " ya napıyorum ben" düşünceleri içerisinde. " eğleneceksin merak etme diyerek teselli ediyorum ve Rain in bu konudda başarılı olacağından hiç şüphem yok. Velhasıl indik ve doğru çıkışı ararken birden satıcı bir adam önümüze çıkarak Rain Rain diyinc e doğru kapıyı da bulmuş olduk. Hemen bir çubuk aldım içimde kalmasın. Önce başka bir konserin olduğu yalnız stada gittikten sonra doğru stadın yolunu bulup yürümeye başladık. Bu arada o kadar soğuk ki herşeyden vazgeçmiş olan arkadaş umarım kapalı salondur diyip duruyor. Stadı bulduk oldukça kalabalık etraf. Bir ekranda Rain reklamı dönüyor... Ortam karla kaplı ama aslında oldukça renkli. Biletler geldi... Ve biz kapımıza ilerledik. Sonra yerlerimizi bulduk. Şimdi başlar diyoruz ama sonra gözlerimize inanamadık ki biraz erken gelmişiz...Biraz fotoğraf çektik etraftakilerle sohbet ettik vs... Sahne yine ana sahne ve öne uzatılmış T sahne şeklinde. Her iki tarafta dev ekranlar var. Biz geyik yaparken ekranlarda Rain in reklamları dönmeye başlayınca yine bir çığlık koptu (şaşırdınız değil mi?) Sonra ekranlarda görüntü ve fotoğraf almanın yasak olması ile ilgili ufak bir uyarı geçti... Tam hatırlamıyorum ama yaklaşık şöyle bir şeydi;" bırakın kameralarınız kapalı kalsın, gözleriniz sahnedeki estetiğe kulaklarınız güzel müziğe eşlik etsin " gibi bir cümle vardı - ki rain' e ait olduğuna eminim - . Ancak ve ancak oldukça gerçekmiş çünkü aralıksız ve hızlı akan bir düzen, güzel ve akıcı koreografiler, basit ancak oldukça estetik düzenlemeler hızla sahnede akıyor ki fotoğraf çekerken insan olayı kaçırıyor. kimi kısımlarda insan gerçekten gözlerini bile kapatmak istemiyor. Hatırladığım bir diğer notta yaklaşık şöyleydi; unutmayın ki burada olan sizler de bu şovun bir parçası ve aynı zamanda sahibisiniz, dilediğiniz gibi bu performansa katılabilirsiniz amacımız hep birlikte eğlenmek. Birinin bunu anlayabilmesi için sanırım gerçekten orada bulunması gerekli.


Dinleyici kitlesinin yaş aralığı da tahminimden oldukça genişmiş 15 yaşında çocuklarla birlikte 50 yaşında kadın ve amcaları bir arada görmek mümkün aynı şekilde oldukça fazla erkek hayranı da bulunmakta. - hahah bir de erkek hayranların yanında kız arkadaşlarını konsere getirenler mevcut ama onlar hemen kendini belli ediyor ( ki bir örneği önümdeki elemandır, sevgilisi çoştukça daha da kasıldı hatta nefes almıyor gibi geldi öldü mü acaba diye merak ettim bir ara ahahahaha kıskanç!!!) - Bununla birlikte konser alanında oldukça fazla sayıda yabancının olduğunu da söyleyebilirim. Günün ikinci konseri olmasına rağmen stadın tıklım tıklım olduğunu gözlerimle gördüm. Hatta bir ara bir bloğa dinleyicilerin alımı devam ederken görünen kalabalık nedeniyle başka bir blokta olmamıza rağmen biz baygınlık geçiriyorduk. Bi Rain Kore' de gerçekten sevilen, sayılan bir idolmüş bunu gördük ki şahsi kanaatim bu sevgiyi sonuna kadar hak ettiği yönünde. Bu arada çok sayıda fan club ta konser alanında idi ki kendilerini yakından görmek ve tanımak gerçekten başka bir deneyim :))





Efendiiiimmmmmmm ışıklar tam saatinde çaaaattttttt diye söndü veeeeeee bomba bir şekilde başladı. Önce muhteşem bir lazer şovu ama Rain dansıyla birlikte. Sonra ard arda durmaksızın üç parça, inanılmaz bir enerji !! Yerimize zımbalandık !Koreografiler, dansçılar ve rain tabii ki muhteşem... Sonra Rain efendi konuşmaya başladı, salon kırılıyor gülmekten biz ise bir şey anlamadık tabii ki ama Rain o kadar sempatikti ve salonda öyle bir hava yarattı ki ve girişte aldığımız o enerji ile birlikte biz de sanki anlarmışcasına gülüyoruz, acayip eğlendik. Sonra herkes bir ağızdan countdowna başladı ve yeni yıla girdik. Bir sene önce yeni yıla girerken gelecek sene yeni yıla burada gireceğimi biri bana söylese hayatta inanmazdım :) Yeni yıla girildikten sonra ve herkes birbirini tebrik ederken yeni yıl şarkısı söyledi sonra baktık ki herkes birlikte eşlik ediyor. Hoş anlardı... İki parçadan sonra yine konuşmaya başladı yine espriler havada uçuşuyor... Biz yine bir şey anlamıyoruz ama salak salak gülüyoruz. Sonra ışıklar birden söndü hemen ardından ekrana görüntü geldi. Meğer kostüm değiştirecekmiş görüntü kulisten geliyor :) Ahahah kostüm değiştiriyorum ama sizi de bekletmiyorum tarzında şebeklikler yapıyor ekiple eğleniyor vs... O kadar şebelekti ki yarıldık gülmekten. Sonra kırmız kostümleri ve elinde fan mektupları ile sahneye geri geldi. Bu arada sarıya boyatıp perma yaptırdığı saçlarıyla çok dalga geçmiştim sanki duyuyormuş gibi her laf ettiğimde ay saçlarımda şöyle falan diyerek eş zamanlı olarak saçlarından bahsetmesi yanımdaki arkadaşı bile koparttı. Fan mektuplarını okumaya başladı, o kadar doğaldı ki hepsine cevap verdi 0 olumsuzluk... Ki fanları Rain' i gerçekten çok seviyor. Ardından sahneye bir adam ve bir kadın çıkardı seyircilerin arasından. O anlar o kadar komik ve o kadar hoştu ki. İkisine de sarıldı önce sonra ikisini de sahneye getirilmiş olan sandalyelere oturttu. Sandalyelere giderken kıza sarılıyor komiklik olsun diye sonra adama pardon diyor falan gülmekten öldük. İkisi karşılıklı oturdular konuştular. Havada inanılmaz bir romans... Adam Rain' den büyük sanırım ama Rain cik elemana ağabeylik yapıyor...Sonra ikisine şarkı söyledi inanılmaz romantik dakikalar. Ardından kız adamı öpecekti yanlışlıkla Rain i öptü vs.. gibi komklikler... Gerçekten sanırım herkes hem eğlendi hem de gözlerini kırpmadan sahneyi izledi. Biz adam kadına evlenme teklif ediyor sanmıştık Korecemiz olmadığı için ancak olay esnasında ve sonrasında aldığımız bilgilere göre bu kadın büyük bir Rain hayranıymış. Adamda Rain' e bir mektup yazmış, evlenme teklif etmek istiyorum ama konuyu açamıyorum tarzında. Bir önceki konserine de Rain bu çifti davet etmiş ve yine süpriz bir şekilde ikisini sahneye çıkarmış ve o konserde adam kadına evlenme teklif etmiş. Bulunduğumuz bu konserden iki gün öncede bu çift evlenmiş ve bu sefer sahneye evli bir çift olarak çıkmışlar. Yine konuşmalar vss derke ( ancak özellikle kadının halini görmenizi isterdim heyecan, hafif utanmış vs...) Rain evlilik hediyesini bile hazırlamış çaktırmadan hediyeyi adama vermesi de oldukça hoştu. Çift oldukça tatlıydı ama bu dakikalar oldukça doğaldı. Ne bir gösteri, ne bir çıkar ne de bir şey ... Bu hareketleri ile zaten oldukça sempati topladığına eminim.. Sanki herkes aynı ailenin üyesiymiş gibi. ahahah bu arada yanlışlıkla Rain'i öpen kadını sevimli ama azıcıkta çakal bulduğumu söylemeliyim :))



Bu arkadaşlar sahneden indikten sonra sanırım kim sahneye gelmek ister diye sordu. Bunun üzerine öndeki kızlar birbirlerini ezmeye başladılar ki birisi ölmesin diye bir tanesini sahneye davet etti. Yalnız kızı kapıp kucaklayıp sahneye çıkaran bodyguard da da takdirlerimi iletiyorum. Oldukça genç bir kız zaten sonra öğrendim ki 16 yaşında falanmış fakat sahneye çıktığında titriyordu ağladı ağlayacak durumunda idi ki ben koptum. Kızı bir koltuğa oturttu fakat kızcağız titriyor bir de buna bir buket çicek verince kız tatmamen koptu. Kızla sohbet ediyor ama kız edemiyır çünkü ağlamaya başladı. Biz acımasız ve vicdansız iki kişi olarak koptuk ancak bu kızla hiç dalga geçmedi ne de ağlamasını sahte bir ciddiyetle ele aldı. Oldukça doğal bir şekilde konuşmaya, espriler yapmaya devam etti ki bu eylem işe yaradı kız biraz kendine geldi. Rain de oldukça doğal ve ağabey gibiydi. Kız etek giymişti ve sandalye boyuna göre biraz yüksek olduğu için rahat oturamamıştı, öndende kameralar görüntü alıyordu, Rain kendisi bu durumdan rahatsız oldu hem kız rahat etsin hem de kötü görüntü oluşmasın diye sahnenin önüne bıraktığı gönleği gitti aldı kızın bacaklarını örttü ama bu gömlek kız giderken düşmesine neden oluyordu az kalsın :) Kız biraz sakinleştikten sonra kıza my girl ü söylemeye başladı. Eline de bir tane boyum kadar oyuncak ayı verdi. Kızcağız dondu kaldı olaya verebildiği tek tepki Rain şarkı söylerken oturduğu yerde elindeki çubuğu sallamaktı. Biz gülerken Rain de çok eğlendi aldı çubuğu kızın elinden kendi sallamaya başladı. Biraz daha muhabbet ettiler. Korelilerin çevirdiğine göre kız okul birincisiymiş falan... Neyse Rain buna sarılıyor, ortamı eğlendiriyor falan...Sahneden indirecek kızı ama kızcağız artık yüreyemeyecek kıvama gelmişti. Düşmesin diye sonuna kadar eşlik etti kıza. Ben gerçekten kız bayılacak diye korktum.



Sonra One ve sonunda inanılmaz bir müthiş bir gitar solosu... Sonra Love Song ki bu parçada kafayı yedim :)) Sonra muhteşem bir lazer şovu. Çok iyiydi ve arka fonda metal müzik ahahahahaha. Bu arada lazer şovu diyorum basitçe ama lazer kullılarak yapılan dans koreografilerinden bahsediyorum yanlış anlaşılma olmasın :)) Ki son bölümde Rain ve dansçıların aynı mantıkla sahne önünde yaptıkları bir koreografi yine muhteşemdi ve bir bölümünde kendimi star wars içerisinde padawan ve jediler arasına imiş gibi hissettim...



Love Song dan sonra.... sonra.... veeeeeee Hip Song.... O anda ben cozuttum zaten... Benle birlikte tüm salon Hip Song diye bağırıyordu zaten ve konserin geneli gibi herkes ayaktaydı... Ya şu parçayı canlı görmek bambaşka ahahahahaha ......Sonra Show Time..... Sonra Rainism..... ve böyle devam etti.... Kopup gittik gerçekten... Bütün salon topluca cozutmuştu :)) Show Time da sanırım tüm salon aynı figürleri yaparak sahnedekilerle birlikte dans ediyordu...


Bu arada şimdi bu arkadaş sahnede o derece profesyonel ama o derece şebelek ve enerjik ki nasıl başardığını bilmiyorum fakat izleyicilerle inanılmaz bir etkileşim yaratıyor ve sahnede inanılmaz eğleniyor ve o eğlendikçe ekibi de eğleniyor ve onlar eğlendikçe salondaki enerji daha da yükseliyor öyle ki izleyici gerçekten bir şekilde şovun bir parçası oluyor. İşte buna örneklerden bir tanesi de bu andı sanırım. Yine üstünü başını parçaladığı parçalardan birinin akabinde - ki vücudu şahane dememe gerek yok sanırım :) - diğer parçaya geçmeden önce sahnede yukarıdan aşağıya bir kostüm indirdiler giysin diye. Rain efendi sahneye ve olaya o kadar hakim aynı zamanda oldukça da ooyuncu ki yavaş hareketlerle cekete doğru uzandıkça salondan yükselen "hayıırrrrrr, giymeeeeeee" çığlıklarıyla ben yarıldım ama benle birlikte bağıranlar - ki salonun hepsi - ve Rain'in kendisi de yarılıyordu... Çok eğlendik ancak özellikle belirtmek istiyorum öyle bir ambiyans vardı ki ucuz bir çıplaklık anlayışından ziyade herkes olayın bir şov olduğunun ve bunun bir parçası olduğunun bilincinde olarak sahnedeki performansçı ve izleyenler olarak ufak bir espri olan bu durum üzerinden karşılıklı oynuyor ve eğleniyordu....



Sonra yine lazer dansı - bu kendimi Star wars da sandığım bölüm - ki ben bu lazer fikrine ve koreografilerine gerçekten bayıldım ardından manyakça koreografiler eşliğinde parçalar. Sonra bir rapçi iel birlikte çıktılar parçadan sonra free style kapışmalar hareketleri yapamayıp sempatikçe yerlerde sürünmeler dansçıların mimikleri vs.... Çok ama çok zevkli ve eğlenceli idi. Arada konuşmalar espriler yine havada uçuşuyor. Bu Rain ayrıca hiperaktif bir arkadaş adam iki dakika yerinde durmadı. Sonra hep birlikte sahneye oturup arka ekranda başlayan bir videoyuyu izlemeye başladılar. İlk yıllarından bugüne Rain .... :)) aldığımız bilgilere göre Kore fan club ın hazırladığı ve hediye ettiği bir video imiş. Sanırım burada hafiften ağladı...



Sonra hep birlikte selamladılar seyirciyi sonra Rain yere eğilerek dört tarafı selamladı 4. taraf dansçı ve müzisyenlerin bulunduğu sahnenin arkası. Buna yabancı olmayanlar bilir ama yine de belirteyim Kore ve Tayvanlılardan aldığım bilgiye göre yere eğilerek selamlamayı anne, baba ya da ataların için yaparmışsın. Gösterebileceğin en büyük saygı ifadesiymiş. Sonra yine muhabbet vs...



Ardından tekrar ekibini tanıttı. Dansçılar zaten muazzam... Müzisyenlerde beni dehşete uğrattı... tek tek solo ve sonunda toplu olarak çalarken hip hop tan r&b ' ye jazz dan blues a rock tan metal e kadar uzandılar ve beni mest ettiler özellikle dozunda şovşaklığı, heyecandan zaman zaman eli ayağına dolaşan hafif salak hallerine rağmen attığı güzel sololarla ortamı gazlayan gitariste sevgilerimi yolluyorum. Hehe kısacası ekibi de en az Rain kadar çatlak ve eğlenceli :)

Pek çok noktayı atladım biliyorum ama kısaca söyleyebileceğim şey şudur ki bu ekip tam zamanında bomba bir şekilde başladıkları bu konseri ve şovu tempoyu hiç düşürmeden aksine yükselterek yaklaşık bir üç saat boyunca tam gaz sürdürmeyi başardılar. Koreografiler üst düzey olmakla birlikte - ki zaten daha aşağısını beklemiyordum- kendisi ve ekibini canlı şekilde dans ederken görmek oldukça keyifli.


Kendisinde aynı zamanda bir stand upçı potansiyeli de varmış bunu da anlamış oldum tüm salonu kırıp geçirmeyi başarırken izleyici ile de inanılmaz bir iletişimi olduğunu tekrar ettiğimi biliyorum ama doğallığı, neşesi, müzevazi tavırları vs.. ile ne dediğini nalmasanız bile bir şekilde iletişim kurabiliyorsunuz... Bu arada ara ara " nihahahahaha" ya da "hah hah hah " şeklinde deli deli gülüp insanları gülme krizine sokması da ayrı bir olaydır.

Bu arada genel olarak sahneden bahsetmek gerekirse akıcı düzenlenme, akıllıca ve hızlı geçişler, akşamayan bir tempo, zeki uygulamalar ve estetik bir sahne anlayışı. Tüm bu olayda kendi parmağı olduğu o kadar belli ki ve buna da bağlı olarak sahneye ve akışa o kadar hakim ki bu zekiliği ve güveni de takdir etmemek mümkün değil. Bu ayrıntıları bilinçli olarak izlediğiniz de tüm bu güzelliğin üzerine bir de ayrıca bundan keyif alıyorsunuz.... Hep derdim ama bu eleman bu işi yalayıp yutmuş, nerede ne yapılacağını, ne yapılması gerektiğini, koreografi dışında genel anlamda shane olayını ve düzenlemesini, teknik detayları çok ama çok iyi biliyor ve farkında. Buna herkesin vakıf olamadığı bir özellik bence. Rain'i Rain yapan unsurlardan bir tanesi...

Daha fazla uzatmayayım Rain bana göre sahnede olmaktan zevk alan, eğlenen eğlendikçe etrafındakileri de eğlendiren ekibini ve fanlarını kollayan, star triplerinden uzak, ara ara deli deli gülüp herkesi kopartan hafif kırık, azıcık hiperaktif ve oldukça profesyonel ve çok çalışkan bir insan görünümünde. Hiperaktif. Gerçekten teşhirci ahahahah ama bunu tam bir profesyonellik çizgisi içinde yapıyor yani show business ama suyunu çıkarmadan eğlenmek için çok güzel kullanıyor. İnanılmaz sempatikmiş gerçekten, kompleksiz, süper star havasından çok uzak -ki Kore de gerçekten tam bir süper star - Kesinlikle sahne için yaratılmış. Muhteşem bir dansçı. Ekibine çok değer veriyor ve kolluyor. Tüm organizasyonlarda parmağı var. Tüm detaylara inanılmaz derecede hakim zaten dediğim gibi hangi efektin ne zaman gelmesini istediği o kadar belli ki ve çok zekice organize edilmiş. Zeki dedim de bu eleman hakkaten zeki ve kafası oldukça çalışıyor. Çok disiplinli ve oldukça profesyonel. Çok eğleniyor ayrıca hafif çatlak. Stand upçı olabilirmiş kendisi. Fanlarını çok seviyor, seviyor seviliyor inanılmaz bir aurası var elemanın. Sahne performansı muteşem ve muhteşem...... Böyle devam eder bu. Bence gerçekten saygıyı hak ediyor ve yaptığı işin hakkını sonuna kadar veriyor. Zaten saygı duyardım elamana oldukça pekişti ne diyeyim...


one, same, love song, rainism, hip song, it's raining ve diğerlerinin performansları oldukça etkileyici idi ve canlı dinlemek bambaşka. Başta da dediğim gibi Rain ile birlikte bu derece bir performansı kendi gözlerimle görebildiğim için ayrıca mutlu oldum.

Haa bu arada yanımdaki arkadaşa ne mi oldu? Konser başında " biraz Justin havası var".... " hafif şebelek ya bu :) "... " oha nasıl bir enerjisi var bunun?" .... " muhteşem bir performan" grafiğini gösterdikten sonra konser sonunda bir Rain fanı olmuştu. 2011 yılında tura çıkıyormuş pek çok yerde konser verecekmiş bu arada.

Konser bitti ama bittiğini anlamamız biraz vakit aldı. Bu arada daha biz salondayken yüzbin ışık yılı öteden beni görebilen ve çubuklarını sallayan arkadaşlara saygılarımı ve takdirlerimi ilettim...Çıkışta herkesin suratında aptal bir ifade vardı ve toplaşıp önce genel bir kritik yaptık. Bu arada aldığım bilgilere göre ilk konser de en az bunun kadar bombaymış. Sonra biraz maceralı bir yolculukla yüklendiğimiz enerjiyi boşaltabilme ve yeni yıl gecesi uyunur mu yaaaa dememiz sebebiyle daha da eğlenmeye gittik...

Aslında daha anlatılacak çok detay var da çok uzattım ama eklemek istediğim son bir nokta var. Aynı gün içinde - kazancı ve mantığı olsa da - her ne kadar zekice düzenlenmiş ve geçişlerin akıllıca kurgulanmış olduğunu düşünsem de yaklaşık bir buçuk saat arayla üst üste bu derece bir performansı yüksek başlayan tempodan düşürmeden daha da üste taşıyarak sürdürdürmek her insan evladının harcı değildir bunu da özellikle belirtmek istedim.

Bi Rain' e saygılar...ve darısı her seveninin başına...


Not 1: Fotoğraflar çok kötü biliyorum ama nedenlerim var :)

Not 2: Parçaların adlarını ve tam sıralamasını yazmadım... Aklınıza ne geliyorsa diyeyim...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...