28 Mart 2009 Cumartesi

GLAY: Tesadüfi Onlu.....


Boş işlerin insanı olduğum için dün akşam oturup Glay dinleyerek anıları yad ediyordum, o da ne ? - zaman kayması yaşıyoruz burada- arka arkaya parçalar yağmaya başladı. İlerledikçe korkmaya başladım, eğer kontrol benim elimde olsaydı sıralamam belki daha farklı olurdu -zira güç shuffleda idi- ama on parçanın bu kadar üst üste gelmesi beni dumurlara sevk etti, karmaşık duygular içine girdim hatta korkmaya başladım... sonra benim kontrolüm dışında gerçekleşen bu 10 luyu aklımda tuttum ve paylaşmaya karar verdim...çünkü boş işlerin insanıydım, bir misyonum vardı, sanırım bu bana bir işaretti. (gerçekten eğer ilk 10 u benim seçmem gerekseydi farklı olurdu belki)

İşte o 10 parça....

1.İlk çalan parça winter, again' di.. Bu parçayı çok severiz, bir de bunun Hisashi versiyonu vardı, vokali Hisashi yapardı. Çokta güzel bir klibi olduğunu hatırladım bu parçanın. (saçmalama mode-on)

merak edenler için şöyle paylaşalım klibi; http://www.youtube.com/watch?v=R6nj4zlS2mU (wowwww nostalji....)

Bu da parçanın canlı yorumlarından bir tanesi. ( tamam baştaki hu huuuu kısmı için yorum yapmayacağım. bu arada hisashi' nin şapka güzelmiş ehehe) : http://www.youtube.com/watch?v=GyKyxTnzoRU

2-Arkadan However geldi... (doğaüstü güçler söz konusuydu sanırım). Bu parça Glay' in vazgeçilmezlerindendir kanımca...

Güzel görüntüler eşliğinde şöyle bir konser yorumu için: http://www.youtube.com/watch?v=vMMyugiwQeI&feature=related

Bir de bu parçanın şöyle bir yorumu var (yine konserden) - yine manzara eşliğinde: http://www.youtube.com/watch?v=pmZ2UpW5_Yc&feature=related (burada da jiro' nun şapka güzelmiş... eeheheheh sığlıktan öleceğim sanırım bir gün)

However, orijinalinin mutlaka dinlenmesi gereken parçalardan biri...

Gözlerim buğulanmıştı ki arkadan üçüncü parça geldi...

3- Yuuwaku: yuppi..... en popülerlerinden biri belki ama olsun... neşemizi bulalım...

şöyle buyrun bir konserden: http://www.youtube.com/watch?v=bm7mYZ_qjUY&feature=related

4- Biribiri Kurashumen : ahahahah süper eğleniyorum....

Yine live : http://www.youtube.com/watch?v=K5Gv6-Ecip4 (hisashi ve tüylü şapkası ve jirooooo......)

5- Soul Love: ahahaha süper gidiyoruz, ne dinlerdik bunu çokta eğlenceli bir klibi vardı...

Yine bir konser performansı: http://www.youtube.com/watch?v=uNqPCE6s-xQ&feature=related (ahahah takuro süpersin...)

6- Happiness: ağlasam mı korksam mı bilemedim. arka arkaya geliyorlar...

buyrunuz: http://www.youtube.com/watch?v=FUQW7R9TTX4&feature=related

7-Kanojo No Modern: korkuyorum.... bu arada bu parçanın bir de enstrümantal versiyonu olduğunu ve enfes ötesi olduğunu belirtelim.

Buyrun bir konserden: http://www.youtube.com/watch?v=_0wNXsEj7os&feature=related

(ehehehe ikisi bir arada yaptım...olayların akışına etkimiz olsun biraz ....çok güzel !!!!bir de jiro' nun kıyafeti başka bir grubun basçısınınkine çok benziyor sanki ? -aslında anlayanlar için tam tersini de kastediyor olabilirim!! )

8- missing you: oha!! gerçekten korkuyorum, aklımdan geçirirken birden çalınca korktum... yoksa elektronik aletlere mind trick yapabiliyor muyum?

missing you, yorumsuz her zaman favorilerden....

buyrunuz: http://www.youtube.com/watch?v=s4GWxkJFd2E

9- special thanks: korkmak ne kelime tırsıyorum. ayrıca duygu seli oldum, gözlerimin önünden şeritler geçiyor. özeldir benim için... benden de teşekkürler glay' e gidiyor...

buyrun bir performans: http://www.youtube.com/watch?v=oH2sv_r3Or4

10- street life: sanırım erdim!!! Aynı zamanda ağlamakta istiyorum... bu parça bu grubun az bilinen -belki- ancak en derin parçalarından bir tanesidir bence. çok teknik yorum yazmaya gerek yok sanırım ama oldukça etkileyicidir kendi içinde bir gücü bir ilerleyişi var ayrıca teru' nun vokalini her zaman sevmiş ve başarılı bulmuşumdur ancak burada bir başka sanki...neyse fazla uzatmaya gerek yok

buyrun: http://www.youtube.com/watch?v=b9sqqAZzBEY&feature=related

konser yorumu: http://www.youtube.com/watch?v=g7nhjQ-HN2g&feature=related

Şimdi bu yazıyı buraya eklerken aklıma geldi de Teru' nun İngilizcesi şimdiki gruplara kıyaslandığı zaman gerçekten iyimiş...

Bir de daha önceki yazıda Glay'in ilk dinlediğimiz parçasının Rain olduğunu söylemiştik. Madem böyle bir yazı yazmış olduk o zaman Rain' i de buraya ekleyelim. Hep beraber Rain' i anıyoruz. Belki en iyisi değil ama en özellerinden....

buyrun: http://www.youtube.com/watch?v=jtvfBAT3tf0 (ahahaha hem klip hem elemanlar çok komikmiş. bu arada kliple dalga geçecek arkadaşlara tavsiyem bir de klibi görmeden parçayı dinleyin...)

Buda böyle bir yazımsı oldu işte...

Başka bir 10 lu ile gelirim belki belli olmaz, shuffle bu...

27 Mart 2009 Cuma

Amatsuki



13 bölümlük anime serisi. Mangası devam ediyor bildiğim kadarıyla ve Shinobu Takayama tarafından çiziliyor.

Optimistik ve her koşula ayak uydurabilirim diyen esas oğlanımız Tokidoki Rikugō, tarih sınavında patlayınca ödev hazırlamak zorunda kalır ve bunu yapabilmek için müzeye gider. (müze kesinlikle süper !!). Burada Kon Shinonome ile karşılaşırlar. Kon serinin cool elemanı olarak bilgisel anlamda da fena değildir, mantıklı bir insandır ancak başka bir okuldan çocukla kavga ettiği için müdüriyet ya özür yazısı ya da ödev demiştir. Bu iki elemanımız orada tanışırlar ancak bir şekilde birbirlerini kaybederler. Tokidoki gezmeye devam ederken bir anda , bir şekilde bir zaman kayması yaşanır ve çocuğumuz kendini başka bir tarihte bulur. Zaman kayması esnasında bir nue nin saldırısı nedeniyle sol gözü hasar alır.

Burada olay esnasında -zaman kayması ve saldırı - hayatını kurtaran Kuchiha ile tanışır. Yüzyıllar öncesi Edo' da bir arkadaşını daha bulacaktır. Elemanlarımız burada yaşamaya devam ederken, birbirlerini ve dönemi tanırlar. Shaman adlı rahip bu gençlerimize yardım etmektedir çünkü hayatlarına nue, tengu, kodama benzeri pek çok doğaüstü kavram girecektir. Bonten ve Ginshu' yu da sayalım ki önemli ve esaslı şahsiyetlerdir. Bonten ve Ginshu'nun daha üstleri de bir şekilde olaylara dahildir ya da olacaktırlar.

Güzel bir seri, karakterlerin olaylara ve birbirlerine yaklaşımı yavaşça şekillendikçe ve kurgu açıldıkça seri daha da güzelleşiyor.

* En sevdiğim noktalardan bir tanesi Tsuyukusa ile Heihachi nin ilişkisi oldu. *

Bonten' in karizması gittikçe arttı :).



Ancaaak, tam olay bir sona bağlandı kendi içerisinde, karakterleri tanıdık, ısındık, taraflar biraz açıldı derken ..... çat diye seriyi 13. bölümde bitirdiler. Tek bir olayın kendi kurgusu içerisinde sonuç alındı ancak tam esas olaylar başlayacak hissini yakalamışken serinin bitmesi insanı üzüyor, serinin en kötü noktalarından biri bu. Tabi bu noktadan sonra çare yok mu? Evet, var; mangaya devam edilebilir.

Bunun dışında güzel bir seri, serinin müzikleri çok hoş ayrıca güzel bir açılış ve kapanış parçasına sahip.

"Casting Dice" /Yuuki Kanno

"Namae no Nai Michi " /Kaori Hikita

Bence göz atmakta fayda var....


23 Mart 2009 Pazartesi

KAMISAMA KAZOKU

Kimitoshi Chioka tarafından yönetilmiş, mangası da bulunan, 13 bölümlük anime serisi.

Konuyu özetlemek gerekirse, Samatarou ailesi ile birlikte dünyada insanların arasında yaşayan bir tanrı adayıdır. Annesi ve babası tanrı olan Samataro' nun ablası Misa ve kız kardeşi Meme de kendisi gibi birer tanrıça adayıdır. Aile dünyada yaşamayı seçmiştir çünkü çocuklarının özellikle Samataro' nun insanları ve yaşayışlarını anlamasını ve ileride iyi bir tanrı olmasını istemektedirler. Bu aile ile birlikte ikamet eden Tenko ise Samataro' nun çoçukluk arkadaşı- aynı gün, aynı yerde doğmuş ve hiç ayrılmamışlardır- ve koruyucu meleğidir.

Aile kesinlikle evlere şenlik. Anne ve baba delicesine eğlenceliler ve çoğu zaman Samatoru ve Tenko' yu dumurlara sürüklemekteler. Misa abla cool ve güçlerine sahip bir tanrıça adayı iken serideki favorim Meme- chan yaşına karşı güçlerine azda olsa sahip olabilen, soğuk, tepkisiz bir velettir. Ailenin yaptığı anlamsız ve saçma hareketlere kanımca en güzel ve sade tepkiler kendisinden gelmektedir.

Samatarou ve Tenko normal birer lise öğrencisi gibi okula devam etmektedirler. Samatarou henüz güçlerini kullanamamaktadır fakat nede olsa Tanrı nın oğludur, babasıda oğlunu korur esirger bu nedenle Samatarou istediği herşeyi elde edebilme potansiyeline sahiptir ancak bu noktada yine de iradesini takdir etmek lazım tabi. Olayların akışı Kumiko Komori' nin okula ve sınıfa transfer öğrenci olarak gelmesiyle değişir. Samatarou kızcağıza çarpılmıştır ve ilk aşkını yaşamaktadır. Kumiko' yu yardım almadan kendisi kazanmaya karar verir. Olaylar bu örgü üzerinde ilerlerken, Samataou ve Tenko arasındaki ilişkide farklı bir paralelde ilerler.

Esprili ve oldukça keyifli olan seri kendisini bir anda izletebiliyor. Gerçi bir iki bölümde zaman kayması gibi olaylar yaşanabiliyor ancak bunu görmezden gelebiliyorsunuz.Her şeyden önce karakteler çok eğlenceli.

Eğlenceli ve duygusal öğeler barındıran seri tavsiyedir...

16 Mart 2009 Pazartesi

SİNOP: Tarih ve güzellik....2



Eveet, şu kalan fotoğrafları da buraya ekleyelim. Bunlar çoğunlukla yağmurlu ve sisli Mart günlerinde çekilmişlerdir... Zaten telefonla yalap şalap çekildikleri için bir önem arz etmezler ama bir fikir olsun....




(Akliman tarafının sadece bir bölümü....)









(sis içindeki sahil yolu ....)



(yelken klübü. sarımsı binada bahsettiğimiz kütüphane ...)



(sahil ve sis....)



(burası da liman ... görüldüğü üzere iki adet konteyner ve bekleyen üç adet kamyon ile oldukça yoğun ve işlek bir liman....)




(mendirek....)



(iskele ........)



(burasıda kocaman olan Sinop Havaalanı ve pistin bir kısmı. hava biraz kapalı....)

15 Mart 2009 Pazar

SİNOP: Tarih ve güzellik....

Anime ve manga yorumlarından biraz uzaklaşarak bu yazıyı Sinop' a ayırarak hoop diye en sevdiğimiz şekilde bir süreliğine konuyu değiştiriyoruz. Sinop üzerine yazılmış bu yüzeysel yazıda yer alan fotoğraflar Mart ayında çekilmiştir, çok ciddiye almanıza gerek yok zira gayet şap şap ve lap lap çekilmişlerdir. Hayalgücünüze güvenmeniz daha sağlıklı olacaktır. Fotoğrafların gerikalanlarını da başka bir yazıda ekleriz. (yaşasın tembellik!!!)






(uzuuuuun sahil boyuna bakış.......... )

Adı ile ilgili bir sürü rivayet olan, uzun uzun yıllar önce, başka medeniyetler zamanında denizcilerin ve korsanların üslerinden biri olmuş olan şehir.Rivayetlerden en bilineni eli ayağı rahat durmayan, gönül insanı (!!!!) Zeus' un kaçırdığı Sinope' yi, Hera' nın öfkesinden korumak için buraya getirdiği ve ilin adını Tanrıça Sinope' den aldığıdır. Bir diğeri yarım ada şeklinde uzamasından dolayı denizciler tarafından sin - optik gibi bir birleşimden adını aldığıdır. Hitit Tarihine dayanan isimle ilgili rivayetler de bulunmaktadır. Bir zamanlar denizci ve korsanların sevdiği mekanlardan olan, Diyojen' i çıkaran, mitolojik hikayelere karışmış bu kent , üzerinden nice tarihleri geçirip bu günlere kadar gelmiştir.


(Diyojen demişken, eski garajda kale surlarının ortasında yer alan Diyojen heykeli. Üzerinde ünlü sözleri yazar -bilin bakalım ne? )


(Başka bir açıdan bir zamalar komik tartışmalara neden olan heykel. )


Bu şehirde yaşayan insanlar çoğu zaman şehrin sıkıcı olduğunu yada kışın çekilmediğini söyleseler de - benim gibi aralıklarla giden insanlar için Sinop çok çekici bir ildir. Hak ettiğini hiç bir zaman bulamamış, yeterli ilgiyi görmemiş bu nedenle hüzün dolu ancak sıcaklığından ve güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş bir yer...

Her zaman süprizlerle doludur. Artık ben burayı çözdüm, görebileceğim her yeri gördüm derseniz yanılırsınız, her seferinde daha önce farkında olmadığınız bir süprizle karşınıza çıkar. Yapılabilecek - bir yabancı için - çok fazla aktivite bulunabilir burada. Öncelikle tarihi anlamda pek çok eser, ev, güzellik barındırmaktadır. İnsanları bu konuda çoğu zaman umursamaz davranır ama biraz ısrarcı olursanız pek çok konuyu öğrenebilirsiniz yada tabana kuvvet dolaşın. Karşınıza neler çıkacak bakın... Balatlar kilisesi, Seyid Bilal Türbesi gibi gün ışığına çıkmış yerler dışında ara sokaklarda da pek çok tarihi binaya rastlayabilirsiniz. Müzeyi eğer açık bulabilirseniz- çoğu zaman tadilatta yada kapalı olur - mutlaka gezin. Kimsenin size rehberlik yapmasını beklemeyin zira bu hiç gerçekleşmeyebilir, gerekirse gezmek için ısrarcı olun çünkü kimsenin aman insanlar müzemizi gezsin gibi bir derdi yok. Pişman olmayacaksınız ve çok şaşırtıcı detaylar ve eserlerle karşılacaksınız. Kaleye mutlaka çıkın ama her gördüğünüz sura tırmanmaya kalkmayın, hayat güzel... hapishane ayrı bir konu tabi, görmekte fayda var.



(sahilde yer alan ana surlardan biri... buraya çıkabilirsiniz ve mutlaka buradan şehre bir bakın. - kale denilen yer burası, aklınızda olsun -bir aralar yukarıda cafemsi bir yer vardı hala var mı bilmiyorum ....)


(eski garajı çevreleyen surlardan biri. Buna çıkmayı denemeyin , onun yerine yanından ilerleyip arkadan Akliman' a bakmak uzun bir yaşam için faydalıdır. Bu karede görüldüğü üzere kırmızı minibüs ve tır dorsesi ile birlikte tarihi bir üçlü oluşturmaktadırlar)

Doğal güzellik olarak bu kenti tarif etmenin imkanı yok. Bahar aylarında inanılmaz bir sis yaşanıyor orası ayrı ama film falan çekmek isteyen varsa ideal...


(mendirek civarı...., burada çok güzel cafeler var....)


(şu ileride görülende eski buzhanenin yanındaki sur.... görüldüğü üzere her yer surlarla kaplı....)



Karadenizin Akdenizi olarak adlandırırlar genelde burayı. Dsi tarafı dalgalıysa Akliman tarafına gidersiniz yada tam tersi yada Karakum' a çıkın. Mekan sizin, deniz temiz istenilen yerde keyfiyete göre takılınabilir ancak Akliman tarafında denize girecekseniz ne kadar süper yüzücü olursanız olun dikkat edin, temkini elden bırakmayın, yanınızda biri olsun. Dalgalı zamanlarda itinayla uzak durun. Dsi tarafında sörf yapın, yüzün. Karakum' a gidecekseniz mutlaka bir kez yürüyün manzaranın, havanın tadını çıkarın (2 km kadar). Karakum' da bir de dalış merkezi var, deneyin. Tüple dalış yapacağım şahane şeyler göreceğim diye beklemeyin, Karadenizin dibi boş, sıkılabilirsiniz.

Hamseros' u (hamsilos) mutlaka ve mutlaka görün hatta mümkünse burada yüzün. İyi yüzücü değilseniz karşıya gidip gelecem demeyin, akıntıya yakalanabilirsiniz. Hamserosta oturup, kafa dinleyin... Sarıkum ve Aklimanı ziyaret edin... Akşamları dilediğiniz kadar bar var, hepsini teker teker deneyebilirsiniz.

Aşıklar caddesinde yürüyün, kütüphanesini görün, oradaki çaybahçesine oturun, yelken klübü öğrencilerini izleyin yada hiçbirşey yapmayın, gidin denize sıfır onlarca kafenin çay bahçesinin birinde oturun ve saatlerce oradan hiç kalkmayın...

(yağmur yağmur yağmur......)



Mendirekte gidip için mutlaka. bu arada Erfelek şelale turları hala varsa şansınız bir deneyin. (turla giderseniz sonuca ulaşmanız daha mümkün).

bir zamanlar İzmir-İstanbul- Sinop seferi yapan feribotlar vardı. Bunlarla ulaşım çok eğlenceliymiş, bu sebeple de pek çok turist gelirmiş. Sonra bu feribot seferleri, başka bir hatta çalıştırılmak üzere kaldırılmış. Yazık oldu, eğlenceli bir aktiviteydi.




Bu şehirde anlamadığım tek nokta neden insanların kendilerini evlerine 10 dakika uzaklıkta yazlıklar ( öyle böyle değil gotik mimariden tutun, panteon girişleriyle süslenmiş yapılara kadar) inşa etmek zorunda hissettikleridir. tamam evler güzel ama beton yığınına dönmekteler hızla halbuki o alanlar olduğu gibi kalsa daha faydalı olacak...

Bu güzel şehir ile ilgili biraz araştırma yaptığınızda tarihsel anlamda pek çok süprizi keşfedeceksiniz. Bunun dışında bu kentin doğal güzelliği hiçbir şey ile kıyaslanamaz.


(Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Bilgi Merkezi .... yandan yandan fotoğrafı....)

Gelelim nükleer santral olayına. Nükleer enerji ve santral Türkiye için gereklidir, gereksizdir ayrı bir yazının konusu, farklı tezlerle tartışılır ancak Sinop' ta daha fol yok yumurta yokken aniden talan edilmeye başlanan alan, Türkiye' nin sayılı doğal yaşam alanlarından olmaktadır - bir bedeli yok(tu) . Ayrıca açıkçası buranın seçimi ile ilgili yada işleyiş ile ilgili tatmin edici açıklamalar gerçekleşmezken bir anda yüzyıllık ağaçların sökülmesi vs... herkesin içini acıttı... Bu konuya daha sonra daha detaylı değiniriz ancak şu bir gerçek ki en azından enerji vs alan kıyaslamasının uzun vadeli olarak tekrar gözden geçirilmesinde fayda var.



(Sinop Havalimanının açılması ile birlikte alana inen uçaklardan bir tanesi. Havaalanı Ayancık yolu üzerinde, ulaşım gayet kolay. İstanbul- Sinop seferleri, sanırım haftada üç gün...)

Daha fazla, detaylı ve ciddi bilgi için.....

http://www.sinop.gov.tr/index_1.asp

Fotoğraflar...

http://www.sinoprehberi.org/

http://www.sinopkulturturizm.gov.tr

http://www.sinopbizim.org/kampanya/index.asp

10 Mart 2009 Salı

SCHOOL DAYS

Bu yazıda sadece anime versiyonunu değerlendiriyoruz zira bu bile yetti :P !!!

12 bölümlük anime serisi 2007 yılında yayınlanmış.

Herşey normal bir şekilde lise öğrencisi olan esas oğlanımız Makoto' nun trende görmekte olduğu Katsura' dan hoşlanmaya başlamasıyla başlıyor. Aynı okulda okuyan bu iki gencin sınıfları farklı olduğu için Makoto' nun tren dışında bu kızımıza ulaşması zor. Olaya daha sonra o dönem Makoto' nun sıra arkadaşı olacak olan Sekai de dahil oluyor, Sekai Makoto' nun Katsura' ya olan ilgisini farkedince bu iki gencimizin tanışmasına ön ayak oluyor zira bu arada biz de çakıyoruz ki Sekai de Makoto' ya karşı boş değil. Katsura, çok çekingen ve utangaç, süper beklentileri olan fazla romantik bir tip olduğu için Makato' nun beklentilerine bir süre sonra karşılık veremeyince, Sekai Katsura' ya verdiği danışmanlık hizmetini Makato' ya vermeye başlar. Bir süre sonra bir aşk üçgeni kurulmuş olur. Eheheh ilerleyen sürelerde bu geometrik şekil giderek genişleyip, şekle yeni kenarlar eklenecektir.

Seri hadi süpriz diyelim - süpriz bir finalle sona erer zaten bir süre sonra final dışında ilginç bir şey kalmıyor.

Makato arkadaşımızın çekiciliğini merak etmekle birlikte ani gelen popülizmin sonuçlarının kötü olacağını gibi sığ bir yorum yaparak, kim kiminle nerede tarzı kurgulardan hoşlanmayan kişilere tavsiye etmiyoruz.

6 Mart 2009 Cuma

HAPPY WORLD

Yönetmeni Takashi Ikehata olan mangadan uyarlama üç bölümlük ova serisi. Açılış parçası"Kami-sama no Okuri mono ~Naked Angel~" - Millio, kapanış parçası "Shiawase Hiyori" - Satomi Hanamura.

3 bölümlük OVA serisinin kısaca konusuna değinirsek, Oomura Takeshi dünya üzerinde varolan en şanssız insandır. Küçüklüğünden beri her işi ters gitmekte, başına bir sürü bela gelmekte vs.. dir... Tanrı, dünya üzerindeki tüm insanlara mutlulukluk ve hüznü eşit olarak dağıtmıştır ancak Takeshi' nin varolan bu durumu nedeniyle onu korumak için Elle adlı melek dünyaya gönderilir. Takeshi üzerindeki şanssızlığın babası yüzünden olduğunu öğrenir. Gelişen olaylar sonucunda Elle insan formu alarak, Takeshi' yi korumaya karar verir. Takeshi bu durumdan doğal olarak pek memnun değildir.

3 bölüm içerisinde en sevdiğim tip sanırım 2. bölümdeki beyaz maymun oldu. Bu arada ero-sis de ayrı bir harika :). Sinir bozucu bir açılış ve kapanış parçasına sahip seri, yine de eğlenceli.

Eğlenceli bir üç bölüm, herşeye rağmen tavsiyedir ...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...