Kanımca işleniş, öykü ve renkleri ile birlikte serinin en güzel bölümü. Seride var olan gri ton en çok bu bölümde ortaya çıkıyor öyleki kötü olarak adlandıracağımız contractorlar bile öylesine bir sempati yaratıyor ki onlar için bile üzülüyorsunuz. Müzikler ve görüntüler bir başka. Gai bile öyle bir söylev çekiyor ki , şebeleksin ama gönül insanısın diyor insan.
Aslında herşey 13. bölüm ile birlikte başlıyor. 13 ve 14. bölümler geçmiş yaşantısında adı Kirschi olan Yin ve geçmişi ile ilgili.
*********spoiler olabilir ***********
13. bölüm Yin' in henüz doll olmadan önce küçük bir kızken piyano dersleri aldığı Kastinen' in bizim müthiş dedektif Gai ve süper ortağı Kiko' ya başvurması ile başlar. Kendisi dünya çapında bir piyanisttir ve gittiği her ülkede Kirschi' yi aramaktadır. Böylece ufaktan Yin' in geçmişi parça parça ortaya çıkar. En belirgin özelliği, ayışığını çok sevmesi ve kendine ilham verdiğini belirtmesidir.Olaylar gelişir, Yin' i bulurlar ve ayrılmak için birlikte trene binerler.
Bu arada Syndicate boş durmaz olayı öğreni, iki adet contractor Yin' i aramaktadır. Bu arada Huang ve ekibine de Yin' i öldürme emri verilir.
14. bölümde burada başlar. Mao Hei' ye ana soruyu yöneltir. Yin' i bulduğunda onu öldürebilecek midir? Hei her ne kadar Yin' in sadece bir doll olduğunu ve öldürebileceğini söylese de muhtemelen kendiside emin değildir.
Kirschi, trende Kastinen' e onunla eve dönmek istemediğini söylemekte ancak nedenini bilmemektedir.
Bu arada Yin' in peşindeki sanatçı ruhlu iki adet contractor Bertha ve Itzak kendi düşünceleri ve bahsettikleri kadarıyla geçmişleri ile dikkate değer. Sanırım tüm seri içerisindeki en sempatik /kötü contractorlar. Bertha, insanken opera sanatçısı olduğunu anlatır, çok önemli rollere çıkmışlığı olmasa da o günleri hatırlamadan edemez. Gücü ses ile ilgilidir, kızını anar... Itzak daha çok dollların izleme için kullandıklarını kendi içinde hapsedebilmektedir. Bu arkadaşta contractor olduktan sonra şiir yazmaya başlamıştır.
Olaylar gelişir, saklandıkları eski bir okulda Yin piyano çalarken, çaldığı parça ile birlikte görüntüler akar ve böylece geçmişini hatırlar. Bu arada Hei ile Kastinen karşı karşıya kalır ancak Yin kendi isteği ile kaçtığını çünkü- en birebir şekliyle- kalbinin hareketlendiğini söyler. -sessizlik- . Az önce Gai' ın Hei' ye verdiği ders ile birlikte double efekt yapmıştır.
Bölümde değinilen bir ayışığı vardır ki hem Yin hem Bertha ve Itzak için çok anlamlıdır. Yin, küçükken ayışığını çok sever ancak annesinin ölümünden sonra- ve hell gate in oluşumuyla- ay yokolur. Bertha ve Itzak - sürekli bu satırlar üzerinde konuşurlar- sözlerin kimin olduğunu bilmemekle birlikte, Bertha bir aryanın parçası olabileceğini söyler- ay günahları öder. Itzak, ay artık görünmediğine göre hepsinin sonsuza kadar günah ödemek zorunda olduklarını söyler.
Ve final... Hei Bertha' yı haklar, Huang Itzak' ı vurur. Itzak, düşerken o ana kadar hapsetmiş olduğu izleyicileri salar ve bunlar havada bir ışık yaratırlar. Yin, bu ışığa kendini kaptır, geçmişin görüntüleri ile birlikte, tıpkı ayışığında piyano çaldığı gibi ...ve ağlar...
Bertha, ölmeden önce ışığın ne olduğunu sorar, görememektedir. Itzak ayışığı olduğunu söyler ve mısraları söyler...
Üçü içinde o an çok ama çok önemlidir. Uzun zamandır mahrum kaldıkları ay onlara geri dönmüştür.
Huang, Yin' in ağladığına inanamaz doğal olarak onun mantığına aykırıdır ancak yine de onu vuramaz daha sonra Yin' i geri istediklerinde onu vermeye de yanaşmaz.Yin, Hei' nin onu arkadaşı olarak gördüğünü söylemiş olmasından da etkilenerek Yin olarak kalmayı seçer.
Diyaloglardan ziyade görüntü ve müzik ağırlıklı bölümde dengeler çok yerinde. Gai bile hem komik hem ciddi. Bir tek hala Kiko sulu. Yine bu bölüm Yin' e yeni bir bakış açısı için gayet güzel. Bir de contractor un bile sanatçı ruhlusu bir başka oluyor.:P
28 Ocak 2009 Çarşamba
25 Ocak 2009 Pazar
DARKER THAN BLACK: kuro no keiyakusha
25 Bölümlük bir anime serisi. Yönetmeni Tensai Okamura
Güney Amerika ve Japonya da birden ortaya çıkan Heaven ve Hell Gate ile birlikte gerçek yıldızlarda yok olur ve yerlerine yapay bir gökyüzü yerleştirilir. Bu kapılar ile birlikte ortaya contractor ve doll denilen doğaüstü güçlere sahip insanlar ortaya çıkar.Kahramanımız Hei ve arkadaşları diyelim bağlı oldukları organizasyonun talimatları doğrultusunda çeşitli görevler alırlar. İnsanlar belli rütbeler, görevler dışında kapıların varlığından haberdar olmakla birlikte, contractor ve doll ların varlıklarından habersizdirler.Bu bilgi yönetenler tarafından kaos olacağı düşüncesi nedeniyle dünyadan saklanmaktadır.
Seride insanlar ile birlikte contractor denilen bu doğaüstü güce sahip insanlar yer alır. Contractorları insanlardan ayıran bir diğer özellik duygulara sahip olmayıp tamamen analitik bir zekaya sahip olmalıdır. Hem güç hem duygusuzluk olunca silah olarak kullanılmaya başlarlar. doll denilen diğer tür ise pasif medyum özellikleri taşıyarak çoğu zaman contractorlara ve organizasyona bağlı insanlara iz sürme ve takip konularında yardımcı olur.Bu arkadaşların varlığıyla beraber yeni silah sektörlerine yatırım yerine bunlar -contractor & doll - savaşlarda yada gizli görevlerde kullanılmaya başlarlar.
Serinin güzel olan tarafı çoğu zaman herkesin tarafının belirsiz olması, en acımasız katil olarak etiketlenen ve contractor iken binlerce kişiyi öldürmüş olan biri, hafızasını kaybettikten sonra insanlar ile birlikte yaşayarak bazı duygularını tam olarak olmasa da kazanabilmekte ve kendini sorgulayabilmektedir yada tam tersi. Genelde bu iki türün -contractor & human - birlikte yaşayıp yaşayamayacağı hakkında kimsenin net bir fikri olmasa da esas soru kimin aslında kötü olduğuna kadar ilerleyebilir. Bu varlıkları silah olarak kullanan güçler mi yada var olmak için düşünmeden insanları öldürebilen contractorlar mı?
Tüm bu noktalara gönderme yapan birbirinden güzel bölümler barındırmakta bu seri. Bununla birlikte müziklerinin dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir. Müziklere girmişken serinin ilk 15 bölümünün Abingdon Boys School "Howling" ile açıldığını bildirmeyi özellikle görev sayarım. İkinci açılış parçası ise An Cafe "kakasei heroism- the hero without a name" . Kapanışlar Rie Fu ve High and Mighty Colour. Ve ve ve Yoko Kanno tarafından hazırlanmış müzikler tek kelime ile enfes. Seriyi izlemeseniz bile bunları dinleyin.
İlk bölümler biraz soğuk gelsede biraz direnmekte fayda var zira 8. bölümden itibaren kopup gidiyor. Konuda ilerleyen bölümlerde daha fazla açılarak başlarda anlaşılmayan parçalar zamanla anlaşılır kılıyor. Aynı durum karakter içinde geçerli zira serinin jönü Hei /Li-Kun ilk başlarda soğuk - kıl bir tipken sonradan ısınıveriyorsunuz hatta benim gibi taş çocukmuş da diyebilirsiniz. Zira bunu diyen sadece ben değilim anime içerisindeki hatunlar da genelde böyle düşünüyorlar. Mao - bir hata sonucu kedi vücuduna hapsolmuş bir contractor- ara sıra felsefe parçalıyor bazen bir bakıyorsunuz 4 kişilik hücrenin içerisindeki en aklı başında olan varlık oluvermiş. Gerçi onunda dişi kedilerden çektiği nedir? Hei nin grubunun Doll u olan Yin ilk andan dikkat çekerken 13/14. bölümle tavan yapıyor, seveceksiniz kendisini. Bu dörtlünün bir nevi organizasyon tarafından atanmış olan lideri Huang en taş kalplerin yumuşayabileceğinin bir örneği olarak seri boyunca misyonunu tamamlıyor.
Bunun dışında Şef Kirihara keşke tüm anime hatunları böyle olsa dedirtiyor. Bir kere birini belleyip adını sayıklayıp dolaşmıyor. Kısacası cool hatun gerçi hei ye yazıyor bir süre sonra ama olsun affedilebilir. Kendisi ve ekibi gayet hoş.
Yanlış hatırlamıyorsam 8 bölüm ile birlikte MI6 ajanı November 11 /Jack Simons ve ekibiyle tanışıyoruz. November 11 i ilk gördüğünüzde görüntüsü yada karakteri ile değil eğer benim gibi Kakashi hayranıysanız sesiyle ilgileneceksiniz tabi november sonradan kendisini sevdiriyor mu? Tabi ki evet!!! Geyik esprileri, eğlenceli kişiliği, ses tonu !! , olaylara bakış açısıyla vazgeçilmez karakterlerden biri haline geliyor. Ajan olması yanıltmasın kendisi de bir contractor olmak ile birlikte , tipik contractorlardan farklı bir çizgide yürümekte. Ekip arkadaşları April (contractor) ve July (doll) ile birlikte seyredilesi bir üçlü oluşturuyorlar, gerisini yazmıyorum izlemeyenlere spoiler olmasın .
Ve son olarak dedektif kardeşimiz Gai Kurosawa -ki kendisi eski bir polistir- ve süper yardımcısı Kiko . Serinin en komik en eğlenceli ikilisi. Gerçekten bir ara baydığınız noktada devreye girip sizi kalan 17 bölümü izlemeye ikna edebiliyorlar. Gai ne kadar pervasız, zibidi, yeteneksiz, boşvermiş görünürse görünsün kendisi bir gönül insanı.
Hadi saymadan geçmeyelim bir de Amber yada MI6 ajanıyken kullandığı adıyla February var. Her bölümde daha sevimli oluyor :) Ve Hei nin kız kardeşi Pai ki Hei animenin başından beri bir şekilde kendisini arıyor , son bölümlere doğru geçmişleride netleşiyor.
Tüm bu karakterlerle birlikte adını anmadıklarımdan özür diler, her bölümde yeni kişilerle tanışacağınızı söyleyebilirim. Bölümler kendi içlerinde bir bütün taşımakla birlikte, genel çizgiden ayrılmıyorlar, renk kullanımları özellikle kayda değer.
Konusu biraz karmaşıkta gelse sabırla izlenilmesinde fayda var. Sonunda insan öncelikle sanki havada kaldığını hissetse de aslında temelde incelediği konu babında çok rahatsız edici durmuyor. Yıldızların kıymetini anlamakta fayda var tabi :)
Tüm bu kısa özetin arkasından sonuç olarak diyebiliriz ki izlenmesi gereken bir anime serisi. Hele bir 14. bölüm var ki of off...
18 Ocak 2009 Pazar
TRIGUN
1998 yapımı, gözden kaçmaması ve izlenmesi gereken, keyifli, eğlenceli, şaşırtıcı 26 bölümlük anime serisi.Yasuhiro Nightow tarafından çizilmiş ve 1995 senesinde manga serisi olarak yayınlanmaya başlamış. Anime 1998 yapımı, yönetmen: Satoshi Nishimura Senaryo:Yosuke Kuroda . Müzikler Tsuneo Imahori ye ait.
Bir çöl gezegeninde geçen hikayede, esas elemanımız Vash The Stampede (Vaşş Dı StAmpİdoo diye çağrılmaktadır kendisi), başına yıllar önce patlattığı July kenti nedeniyle ödül koyulmuş olan bir kanun kaçağı, sakar, silahşör, efsanedir. Kendisinin geçtiği tüm kasabalar bir şekilde hasar almakta, yanmakta, patlamakta, çatlamaktadır, bu nedenle bu kasabaların sigortasından sorumlu olan şirket iki çalışanına Merly ve Milly' e Vash The Stampede' i bulmaları ve rapor etmeleri için görev verir. Bu şekilde bu iki kızımızda hikayeye dahil olur ve aylarca süren aramaları sonunda - neyi aradıkları konusunda ellerinde çeşit çeşit bilgi vardır- tüm bilgilerin ortak noktası kırmızı mont ve sarı saçlardır- Vash ile karşılaşırlar ki onun Vash olduklarına inanmaları biraz zaman alacaktır çünkü karşılarındaki kişi kafalarında canlandırdıklarından oldukça farklıdır. Zamanla aslında kasabaları, kentleri yıkanın Vash dan ziyade peşindeki ödül avcıları yada vesaireler olduklarını görürler. Vash, karşısındakilere -düşmanlarına dahil- kendisinden daha fazla değer veren, kimseyi öldürmeyen, mümkün oldukça silahını kullanmayan eğlenceli bir tiptir. Böylece hikaye devam ederken bu üçlüye bir de Mr. Priest yada adıyla Nicholas D. Wolfwood katılınca eğlenecenin dozu daha da artar.
Seri gerçekten çok eğlenceli, espriler, diyaloglar, her bölümde ortaya çıkan kara kedi, çizimler ciddi bir eğlence yaratmış. Belli bir noktadan sonra hikayenin atmosferi karamsarlaşsa da, komik öğeler yine performansından bir şey kaybetmiyor. Bununla birlikte, bölümler ilerledikçe sonlara doğru karakterlerin geçmişi ile birlikte konu çok güzel bir açılım sağlıyor, eğlenerek bölümlere devam ederken vayy be demekten de alamıyorsunuz kendinizi. Bağlantılar hoş... Neyse konu ve karakterlerde detaya inmeyelim, spoiler yaratmayalım şimdilik....
Gelelim şöyle bir karakterlere; Vash ciddi eğlenceli bir karakter. Salak ama zeki, cool ama şabalak vs... bir nevi görünenin ardındaki gerçek durumunun iki ayaklı temsilcisi. İzlemesi geyet keyifli -bazen hüzün verici- ancak esasen benim serideki favorim Nicholas Wolfwood dur. Karizması, eğlence anlayışı, hayata bakışı kendine özgü ki bu arada Vash ile Priest in harika bir ikili oluşturduklarını düşünmekteyim. Meryl ve Milly ikilisinden Milly kanımca seriye daha fazla katkı sağlamaktadır. Kocaman cüssesine rağmen özündeki saflık, izleyeni sıkmadan, olayları ajite etmeden tam dozunda yansıtılmış. Meryln bir yerde "belki de ben sana madam diye hitap etmeliyim " gibi bir şey söylüyordu, haklıydı, aferin...
Bu arada dayanamayıp Legato ya değinmeden geçemeyeceğim. Amca hakkaten karizmatik ve zeki. Ayrıca tema müziği seriye ayrı bir hava katmış.
Tüm bu eğlence devam ederken, karakter ve kurgu derinleşirken aslında bir yandan da karakterler ve durumlar üzerinden ahlaki sorgulamalar yapılmış ve herşey gayet dozunda. Belki sadece bir iki bölüm daha konu derinleştirilebilirmiş ama olsun bu kadarı da yeter.
Bu arada müzikler güzel ve yaratılan arka plana gayet uyumlu.
Sıkılmadan keyifle izlenecek, güzel bir hikayeye sahip, ilerledikçe çıkan karakterler ve gerçeklerle şaşırtıcı olacak bir seri...
Son olarak diyoruz ki.............................
Bir çöl gezegeninde geçen hikayede, esas elemanımız Vash The Stampede (Vaşş Dı StAmpİdoo diye çağrılmaktadır kendisi), başına yıllar önce patlattığı July kenti nedeniyle ödül koyulmuş olan bir kanun kaçağı, sakar, silahşör, efsanedir. Kendisinin geçtiği tüm kasabalar bir şekilde hasar almakta, yanmakta, patlamakta, çatlamaktadır, bu nedenle bu kasabaların sigortasından sorumlu olan şirket iki çalışanına Merly ve Milly' e Vash The Stampede' i bulmaları ve rapor etmeleri için görev verir. Bu şekilde bu iki kızımızda hikayeye dahil olur ve aylarca süren aramaları sonunda - neyi aradıkları konusunda ellerinde çeşit çeşit bilgi vardır- tüm bilgilerin ortak noktası kırmızı mont ve sarı saçlardır- Vash ile karşılaşırlar ki onun Vash olduklarına inanmaları biraz zaman alacaktır çünkü karşılarındaki kişi kafalarında canlandırdıklarından oldukça farklıdır. Zamanla aslında kasabaları, kentleri yıkanın Vash dan ziyade peşindeki ödül avcıları yada vesaireler olduklarını görürler. Vash, karşısındakilere -düşmanlarına dahil- kendisinden daha fazla değer veren, kimseyi öldürmeyen, mümkün oldukça silahını kullanmayan eğlenceli bir tiptir. Böylece hikaye devam ederken bu üçlüye bir de Mr. Priest yada adıyla Nicholas D. Wolfwood katılınca eğlenecenin dozu daha da artar.
Seri gerçekten çok eğlenceli, espriler, diyaloglar, her bölümde ortaya çıkan kara kedi, çizimler ciddi bir eğlence yaratmış. Belli bir noktadan sonra hikayenin atmosferi karamsarlaşsa da, komik öğeler yine performansından bir şey kaybetmiyor. Bununla birlikte, bölümler ilerledikçe sonlara doğru karakterlerin geçmişi ile birlikte konu çok güzel bir açılım sağlıyor, eğlenerek bölümlere devam ederken vayy be demekten de alamıyorsunuz kendinizi. Bağlantılar hoş... Neyse konu ve karakterlerde detaya inmeyelim, spoiler yaratmayalım şimdilik....
Gelelim şöyle bir karakterlere; Vash ciddi eğlenceli bir karakter. Salak ama zeki, cool ama şabalak vs... bir nevi görünenin ardındaki gerçek durumunun iki ayaklı temsilcisi. İzlemesi geyet keyifli -bazen hüzün verici- ancak esasen benim serideki favorim Nicholas Wolfwood dur. Karizması, eğlence anlayışı, hayata bakışı kendine özgü ki bu arada Vash ile Priest in harika bir ikili oluşturduklarını düşünmekteyim. Meryl ve Milly ikilisinden Milly kanımca seriye daha fazla katkı sağlamaktadır. Kocaman cüssesine rağmen özündeki saflık, izleyeni sıkmadan, olayları ajite etmeden tam dozunda yansıtılmış. Meryln bir yerde "belki de ben sana madam diye hitap etmeliyim " gibi bir şey söylüyordu, haklıydı, aferin...
Bu arada dayanamayıp Legato ya değinmeden geçemeyeceğim. Amca hakkaten karizmatik ve zeki. Ayrıca tema müziği seriye ayrı bir hava katmış.
Tüm bu eğlence devam ederken, karakter ve kurgu derinleşirken aslında bir yandan da karakterler ve durumlar üzerinden ahlaki sorgulamalar yapılmış ve herşey gayet dozunda. Belki sadece bir iki bölüm daha konu derinleştirilebilirmiş ama olsun bu kadarı da yeter.
Bu arada müzikler güzel ve yaratılan arka plana gayet uyumlu.
Sıkılmadan keyifle izlenecek, güzel bir hikayeye sahip, ilerledikçe çıkan karakterler ve gerçeklerle şaşırtıcı olacak bir seri...
Son olarak diyoruz ki.............................
11 Ocak 2009 Pazar
NIGHT WIZARD
2007 yılında yayınlanmış olan 13 bölümlük sevimli anime serisi. Yaptığımız araştırmalara göre aslen oldukça ünlü bir RPG oyunu olduğunu öğrendik.
Animenin yönetmeni Yuusuke Yamamoto. Müzikler Tamayo. Açılış parcaşı Ui Miyazaki den (kendisi ayrıca Elis Shihō' nün seiyusudur) Kurenai, kapanış parçası eğer yanılmıyorsam Erinyes BETTA FLASH. Bu arada kapanış parçasına hasta olduğumu belirtmeyi görev sayarım ki 13. bölüme kadar tüm kapanışları izledim sayesinde . (ehehe 13 benim gibileri bu anlamda mutlu etti)
Karakterlerimiz tam bir loser olan Hiragi Renji- ki kendisi düşen adam olarak anlamlandırılmaktadır- , çocukluk arkadaşı Kureha Akabane hem okula devam edip hem de wizard olarak takılmaktadırlar. Wizardları, dünyayı Internal World olarak adlandırılan mekanda yaşayan emulatorlerden korumak için canla başla çalışan bir grup olarak adlandırabiliriz. Protector of World ünvanını elinde bulunduran Anzelotte nun himayesinde fedakarca savaştan savaşa, maceradan maceraya koşmaktadırlar.
Internal World e hükmeden Great Devil Lord Bell Zephyr olmakta ve Lion Gunta ile bunlar birlikte takılmakta, wizardlarla karşılıklı bir döngü içerisinde zaman geçirmektedirler.
(Anzelotte ve Belly Zephyr e ayrıca değineceğim)
Hiragi ve Kureha nın okuduğu okula transfer olan Elis Shihō nün, 7 mücevheri toplayabilmek gibi bir yeteneği olduğunun ortaya çıkması üzerine Anzelotte tarafından Hiragi ve Kureha, Elis i 7/24 korumak ile görevlendirilir. Bu üçlüye eklenen Akari Himuro ile birlikte bu 4 lü, 7 taşın peşine düşer. Eveet, buraya kadar herşey böyle, gayet eğlenceli ve sevimli olduğu için, müzikleri güzel olduğu için izlemeye devam ediyorsunuz veeee olaylar çat diye değişiyor. Devamını yazamayalım şimdi ancak herhalde beklentiyi bu kadar az tutulmasını sağlayıp izleyeni ters köşeye yatırmak belli bir başarı olsa gerek.
Hiragi, Kureha, Akira ve Elis arasındaki diyaloglar gayet eğlenceli, dediğimiz gibi Hiragi bir loser, wizard olarak ise sınıfı swordmen olarak adlandırılıyor. Yalnız bu çocuğun seri boyunca Anzelotte ve görevlerinde kurtularak okula gidebilme çabası tüm gençlere örnek olması açısından izletilmeli. Bu ne azimdir zavallım. Kureha deli dolu, enerjik bir can olmakta iken Akari ise serinin cool hatunudur. Elis maşallah sevgi pıtırcığı. Bu arada karakterler bölüm ortasında çıkıp Nighto Vizardooo diyorlar korkmayın.
Gelelim Anzelotte ile Belly Zephyr' e , afacanlar sizi... İkisi de pek şirin... Anzelotte gerçi pek dominant "şimdi soracağım soruya evetyada evet diye cevap vermeni istiyorum" gibi sürekli kullandığı bir cümlesi var. Belly Zephyr ise Lion ile sewimli ikili ki kendsini takdir ediyorum, ünvanı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayıp kendisini dövüş sahalarına attı, izledik , takdir ettik buna rağmen Anzelotte, sarayından fazla ayrılmadı... neyse fazla saçmalamayalım....
Bizim bu dörtlüye bir iki bölümde eşlik eden Nightmare var ki, iyi hoş karizmatik falan ama durup durup DOrimmm (dream demek istiyor) demesi karizmasını bozuyor biraz.
İlerleyen bölümlerde Kirihito ile tanışıyoruz ben kendisini hem sevdim hem sevmedim....ancak son bölümde bir gülüşü vardı afacan ışık saçtı etrafa :P
Spoiler etmemek için bu kadar konudan saparak yazıyorum, eğlenceli, güzel dövüş sahnelerini barındıran, müzikleri güzel olan, sıcak, sevimli ve süprizli bir seri.
Bu arada 13. bölüm ortalarında tavan yaptı, konu olarak vs den ziyade estetik olarak kanımca... Dorimmm........
Animenin yönetmeni Yuusuke Yamamoto. Müzikler Tamayo. Açılış parcaşı Ui Miyazaki den (kendisi ayrıca Elis Shihō' nün seiyusudur) Kurenai, kapanış parçası eğer yanılmıyorsam Erinyes BETTA FLASH. Bu arada kapanış parçasına hasta olduğumu belirtmeyi görev sayarım ki 13. bölüme kadar tüm kapanışları izledim sayesinde . (ehehe 13 benim gibileri bu anlamda mutlu etti)
Karakterlerimiz tam bir loser olan Hiragi Renji- ki kendisi düşen adam olarak anlamlandırılmaktadır- , çocukluk arkadaşı Kureha Akabane hem okula devam edip hem de wizard olarak takılmaktadırlar. Wizardları, dünyayı Internal World olarak adlandırılan mekanda yaşayan emulatorlerden korumak için canla başla çalışan bir grup olarak adlandırabiliriz. Protector of World ünvanını elinde bulunduran Anzelotte nun himayesinde fedakarca savaştan savaşa, maceradan maceraya koşmaktadırlar.
Internal World e hükmeden Great Devil Lord Bell Zephyr olmakta ve Lion Gunta ile bunlar birlikte takılmakta, wizardlarla karşılıklı bir döngü içerisinde zaman geçirmektedirler.
(Anzelotte ve Belly Zephyr e ayrıca değineceğim)
Hiragi ve Kureha nın okuduğu okula transfer olan Elis Shihō nün, 7 mücevheri toplayabilmek gibi bir yeteneği olduğunun ortaya çıkması üzerine Anzelotte tarafından Hiragi ve Kureha, Elis i 7/24 korumak ile görevlendirilir. Bu üçlüye eklenen Akari Himuro ile birlikte bu 4 lü, 7 taşın peşine düşer. Eveet, buraya kadar herşey böyle, gayet eğlenceli ve sevimli olduğu için, müzikleri güzel olduğu için izlemeye devam ediyorsunuz veeee olaylar çat diye değişiyor. Devamını yazamayalım şimdi ancak herhalde beklentiyi bu kadar az tutulmasını sağlayıp izleyeni ters köşeye yatırmak belli bir başarı olsa gerek.
Hiragi, Kureha, Akira ve Elis arasındaki diyaloglar gayet eğlenceli, dediğimiz gibi Hiragi bir loser, wizard olarak ise sınıfı swordmen olarak adlandırılıyor. Yalnız bu çocuğun seri boyunca Anzelotte ve görevlerinde kurtularak okula gidebilme çabası tüm gençlere örnek olması açısından izletilmeli. Bu ne azimdir zavallım. Kureha deli dolu, enerjik bir can olmakta iken Akari ise serinin cool hatunudur. Elis maşallah sevgi pıtırcığı. Bu arada karakterler bölüm ortasında çıkıp Nighto Vizardooo diyorlar korkmayın.
Gelelim Anzelotte ile Belly Zephyr' e , afacanlar sizi... İkisi de pek şirin... Anzelotte gerçi pek dominant "şimdi soracağım soruya evetyada evet diye cevap vermeni istiyorum" gibi sürekli kullandığı bir cümlesi var. Belly Zephyr ise Lion ile sewimli ikili ki kendsini takdir ediyorum, ünvanı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayıp kendisini dövüş sahalarına attı, izledik , takdir ettik buna rağmen Anzelotte, sarayından fazla ayrılmadı... neyse fazla saçmalamayalım....
Bizim bu dörtlüye bir iki bölümde eşlik eden Nightmare var ki, iyi hoş karizmatik falan ama durup durup DOrimmm (dream demek istiyor) demesi karizmasını bozuyor biraz.
İlerleyen bölümlerde Kirihito ile tanışıyoruz ben kendisini hem sevdim hem sevmedim....ancak son bölümde bir gülüşü vardı afacan ışık saçtı etrafa :P
Spoiler etmemek için bu kadar konudan saparak yazıyorum, eğlenceli, güzel dövüş sahnelerini barındıran, müzikleri güzel olan, sıcak, sevimli ve süprizli bir seri.
Bu arada 13. bölüm ortalarında tavan yaptı, konu olarak vs den ziyade estetik olarak kanımca... Dorimmm........
3 Ocak 2009 Cumartesi
NARUTO MOVIE 3
Guardians of the Crescent Moon Kingdom
Dai Kōfun! Mikazuki-jima no Animaru Panikku Dattebayo!
2006 yapımı, Toshiyuki Tsuru tarafından yazılmış ve yönetilmiş üçüncü Naruto filmi. Dönem şu yüz küsurluk filler bölümlerine denk geliyor.
Öncelikle filmin başında, ortasında, sonunda Kakashi var onun için nesnel olmayacağız tabiki...
Efendim filmdeki ekip Kakashi, Naruto, Sakura ve Rock lee, Tsunade tarafından Ay Ülkesi Prensi Michiru ve oğlu Hikaru' yu korumak için görevlendirilirler. Yazlık suitlerini çeken ekibimiz yolda Michiru ve konvoyuyla karşılaşırlar. Doğal olarak Naruto velet Hikaru ile gıcıklaşır, aksiyona girerler, konvoya eşkiyalar saldırır (bu arada Kakashi yi izleriz...) sonra bir sirke denk gelirler. Hikaru kocaman gözlüklerine rağmen çok iyi ok kullanmaktadır. Sirkte Hikaru kaplanı çok beğenir, babası gider tüm sirki satın alır . (!!!!). Sirk ekibi ile birlikte Ay ülkesine yolculuklarına devam ederler. Denizi aşarlarken yakalandıkları fırtınada Hikaru yakınlaşmayı çok istediği ancak sürekli red edildiği kaplan ve kaplanın biricik dostu olan maymunu Naruto nun etkisiyle kurtarır. Sonra kaplan, Hikaru, Naruto, Sakura, Rock Lee dost olurlar, sevgi yumağına dönüşürler. Ay Ülkesine vardıklarında, Michiru' nun babasının yani kralın sağ kolu tarafından arkasında dönen dolaplar nedeniyle tahttan indirildiğini görürüz. Michiru ile oğluda kaçıp saklanmak durumunda kalır. Tabi kötü adam, mutlaka bir grup ninja kiralamıştır. Sonra bir şekilde Michiru' yu bu ninjalar kaçırır sonra Naruto ve filmedeki tüm iyi karakterler gidip Michiru' yu kurtarırlar, Michiru bu süre içerisinde bencil, açgözlü, bir işe yaramayan bir insandan, sorumluluk duygusunu anlamaya başlayan, herşey halkım için diye düşünmeye başlayan bir insana dönüşür. Hikaru üzerindeki çekingenliği, şımarıklığı atarak babasının destekleyicisi olgun oğul olur.
Filmde genel olarak aksiyon va, güzel. Kakashi var, yoruma bile gerek yok ama sanki o pembe saçlı ninjayı Kakashi dövseydi Naruto ve diğerleri yerine... Kakashi biraz daha sahneyi hak etmiyor mu? Cıvıtmayalım neyse, bu arada kendisine sirk aksesuarları gayet yakışıyor.
Bilinen çizgide ilerleyen bir Naruto filmi, Naruto yu sevenler için eğlenceli, sevmeyenler ne düşünür bilemem.
Rock Lee her zaman olduğu gibi can. Bitmek bilmeyen enerjisi ve hırsıyla düşmanına saldırıken yürü bea!!! dedirtiyor; belirtelim Sakura da aksiyona girip rakibini ezdi...
Naruto her zamanki Naruto...
Kakashi...her zaman ki gibi hayranıyız!! RESPECT
Dai Kōfun! Mikazuki-jima no Animaru Panikku Dattebayo!
2006 yapımı, Toshiyuki Tsuru tarafından yazılmış ve yönetilmiş üçüncü Naruto filmi. Dönem şu yüz küsurluk filler bölümlerine denk geliyor.
Öncelikle filmin başında, ortasında, sonunda Kakashi var onun için nesnel olmayacağız tabiki...
Efendim filmdeki ekip Kakashi, Naruto, Sakura ve Rock lee, Tsunade tarafından Ay Ülkesi Prensi Michiru ve oğlu Hikaru' yu korumak için görevlendirilirler. Yazlık suitlerini çeken ekibimiz yolda Michiru ve konvoyuyla karşılaşırlar. Doğal olarak Naruto velet Hikaru ile gıcıklaşır, aksiyona girerler, konvoya eşkiyalar saldırır (bu arada Kakashi yi izleriz...) sonra bir sirke denk gelirler. Hikaru kocaman gözlüklerine rağmen çok iyi ok kullanmaktadır. Sirkte Hikaru kaplanı çok beğenir, babası gider tüm sirki satın alır . (!!!!). Sirk ekibi ile birlikte Ay ülkesine yolculuklarına devam ederler. Denizi aşarlarken yakalandıkları fırtınada Hikaru yakınlaşmayı çok istediği ancak sürekli red edildiği kaplan ve kaplanın biricik dostu olan maymunu Naruto nun etkisiyle kurtarır. Sonra kaplan, Hikaru, Naruto, Sakura, Rock Lee dost olurlar, sevgi yumağına dönüşürler. Ay Ülkesine vardıklarında, Michiru' nun babasının yani kralın sağ kolu tarafından arkasında dönen dolaplar nedeniyle tahttan indirildiğini görürüz. Michiru ile oğluda kaçıp saklanmak durumunda kalır. Tabi kötü adam, mutlaka bir grup ninja kiralamıştır. Sonra bir şekilde Michiru' yu bu ninjalar kaçırır sonra Naruto ve filmedeki tüm iyi karakterler gidip Michiru' yu kurtarırlar, Michiru bu süre içerisinde bencil, açgözlü, bir işe yaramayan bir insandan, sorumluluk duygusunu anlamaya başlayan, herşey halkım için diye düşünmeye başlayan bir insana dönüşür. Hikaru üzerindeki çekingenliği, şımarıklığı atarak babasının destekleyicisi olgun oğul olur.
Filmde genel olarak aksiyon va, güzel. Kakashi var, yoruma bile gerek yok ama sanki o pembe saçlı ninjayı Kakashi dövseydi Naruto ve diğerleri yerine... Kakashi biraz daha sahneyi hak etmiyor mu? Cıvıtmayalım neyse, bu arada kendisine sirk aksesuarları gayet yakışıyor.
Bilinen çizgide ilerleyen bir Naruto filmi, Naruto yu sevenler için eğlenceli, sevmeyenler ne düşünür bilemem.
Rock Lee her zaman olduğu gibi can. Bitmek bilmeyen enerjisi ve hırsıyla düşmanına saldırıken yürü bea!!! dedirtiyor; belirtelim Sakura da aksiyona girip rakibini ezdi...
Naruto her zamanki Naruto...
Kakashi...her zaman ki gibi hayranıyız!! RESPECT
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)