28 Aralık 2008 Pazar
Zettai Kareshi (Absolute Boyfriend) : Zamanında Söylenmeyen Söz Elde Patlar
Berbat bir hafta içerisinde sanırım yaptığım en önemli bir iki faydalı aktiviteden biri beni oldukça eğlendiren bu mangayı okumak oldu. Bu soğuk, kasvetli kış günlerinde sıcak, keyifli bir manga okumak istiyorsanız arayışınıza cevap verecek şeylerden biri de Absolute Boyfriend' dir sanıyorum.
Özellikle hatun kardeşlerime tavsiye ediyorum hem siz okuyun hem sevgiliniz ki Night kardeşimizden örnek alınsın ya da boy friend nasıl olur anlayın :P. Hemen geyiğe sarmayalım tabi.
Konu evet sabun köpüğü, ilerleyen bölümlerde bir bilim kurgu havası esiyor ama yine de konunun özü itibariyle kendini size sevdirme kapasitesine sahip.
***İlerleyen satırlar mangayı henüz okumamış kişiler için gereksiz bilgiler içerme potansiyeline sahiptir***
Riiko arkadaşımız son aldığı red cevabının ardından tüm direncini kaybedip depresyon çukuruna düştükten sonra karşılaştığı satıcıdan aldığı cd vasıtası ile kendisine bir erkek arkadaş ısmarlayınca dünyası değişir. İdealindeki erkek arkadaş tanımı öyle abartılıdır ki istediği tüm özellikler toparlanınca eleman bir milyon yen etmektedir tabi 3 gün free kullanım promosyonu sayesinde Heavenly Kronos Company hakkaten taş bir bishonen i kızcağızımızın evine bırakır. O andan itibaren Riiko' yu bol atraksiyonlu günler beklemektedir.
Gelen arkadaş, Riiko tarafından Night olarak adlandırılmıştır, - neden Night ? mangayı okuyunca cevabı keşfedeceksiniz :) - bir milyon dolar yen eder mi sorusu kritiktir zannımca. Cevap; fazlasıyla hak eder hehe... Riiko ile Night arasındaki ilişki devam ederken - Riiko kızımız biraz salaktır zira ısmarladığı figure un klavuzunu yada sözleşme şartlarını okumaya kesinlikle zahmet etmediği için Night elinde patlayınca satıcı Gaku-san' ın da desteğiyle sorundan soruna yelken açmaktadır tüm seri boyunca (lise öğrencisi olan Riiko da bir milyon yen ne arar tabi) - olaya Riiko' nun çocukluk arkadaşı ve yan komşusu olan, Riiko' nun babası tarafından müstakbel damat adayı olarak görülen Soshi Asamoto da dahil olur.
İlerleyen zamanlarda Soshi ile Night, Riiko için amansız bir mücadeleye girerler, kızımızda istemeden bu mücadeleye olanak yaratmaktadır. Olaylar böylece akıp gider....
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Kronos Heaven Company ve ürünleri gerçek olsa, deli para kırardı. En kısa zamanda, cin fikirli bir girişimciden bu tarz girişimler ve proje yatırımları bekliyorum zira bu işte çok para var. İkincisi bu şirket, yönetim kurulu üyelerinin ve özellikle yönetim kurulu başkanının karizması ile beni benden aldı. Şirket çalışanı olan - pazarlama departmanı- Gaku- San için ne diyeyim bilemiyorum ama kendisi candır.Bu kadar müşteri odaklı olunmaz. Ayrıca mangada yaptığı konuya dalışlar ve mükemmel zamanlı telefon aramaları ile herkesin gönül dostu olmuştur.
Riiko için ne demeli bilmiyorum. Salak malak ama sevimli bir kızcağız.
Soshi Asamoto candır, cool dur, zekidir. Riiko' ya küçüklükten kesiktir, yaptığı hatayı anlamıştır. Ara sıra gelip bize de yemek yapsındır.
Night, her ne kadar süper özellikleri olan; şöyle sayalım, harika dış görünüş zeka, incelik, sportmenlik vs.... saymakla bitmez bir milyon ediyor işte ... bir robot olsa da, mangayı ilk başlardan itibaren sürükleyen, Riiko' ya duyduğu inanılmaz bağlılık, etrafına gösterdiği duyarlılıktır kanımca. Bu arada minyatür hali ile sanırım tüm gönülleri fethetmiştir.
Ayrıca tüm toplumsal duyarlılığına karşı, her ortamda soyunabilmek gibi bir özelliği vardır.
Evet gayet suya sabuna dokunmayan konusu olsa da - hatta bilim kurgu ile ilgilenen arkadaşlar benzer konularda kitaplar okumuş filmler seyretmiştir muhakkak ( Kemal Sunal ve Fatma Girik in yer aldığı bir Türk filmine de konu ve kurgu olarak az biraz benzemektedir -orada da robotu gönderen bir japondu, buradan ne çıkarıyoruz japonlar yapıyor) - saflığı ve eğlenceli öğeleriyle insanın içini ısıtan bir mangadır, tavsiye edilir...
26 Aralık 2008 Cuma
BEHOLD!! INTEGRA- HIME COMES...
Hellsing: Bir karizma abidesi olarak Sir Integral Fairbrook Wingates Hellsing
*Anck-su-namun yazar, Tawannanna sunar .....
"In the name of God,
all impure souls of living dead
shall be banished into eternal damnation...
Amen."
Otaku olup da Hellsing serisine bir şekilde bulaşmamış olmak olası değil tabi ki.
Kouta Hirano'nun bu yıl tamamlanan seinen serisi Hellsing 10 volümlük bir manga serisine,
13 bölümlük tamamlanmış tv anime serisine sahiptir.Tv anime serisi mangadan biraz farklı olduğu için biraz hayal kırıklığı olsa da enfes soundtrack albümüyle arayı kapatmaktadır zannımca.Mangaya daha yakın olan OVA filmlerinden şu ana kadar 5 adet yayınlanmıştır.Ancak hiçbirşey manganın güzelliğinin yerini tutmamaktadır tabi ki.
Konusu kökenleri Abraham Van Helsing'e dayanan doğaüstü güçlerle savaşan İngiliz Holy Order of Protestant Knights namı diğer Hellsing organizasyonunun temizlik işleri (!) üzerine kuruludur.Açıkçası bu yazımda esas olarak organizasyonun başkanı Integra teyzeden bahsetmek istiyorum.Tam adı: Integral Fairbrook Wingates Hellsing olan Integra teyze şu ana kadar en sevilesi bulduğum "badass" hatun anime karakteridir.Babasının ölümüyle 12 yaşında organizasyonunun yönetimini devralmıştır.Onu devirmek isteyen amcasının suikast girişiminden Alucard tarafından kurtarılmıştır.Gelmiş geçmiş en karizmatik anime karakterlerinden biri olan Alucard'ın " master " olarak kabul ettiği kişi olması da ne derece mükemmel olduğuna bir referanstır aslında.
Integra teyze güzeldir,zekidir,güçlü ve dominanttır.Çelik kadar sert dış görünüşüne karşın mangada görüldüğü üzere bazen ayarlarıyla okuyucuyu gülmekten çatlatabilmektedir.(Iscarot ekibine sigarasını yaktırdığı sahneyi asla unutamayacağım) Tv serilerinde baraton sesi,erkek gibi giyindiği ve "sir" ünvanına sahip olduğu içün (bayan olduğu içün aslında dame olarak hitap edilmesi gerekiyor) bazılarınca erkek sanıldığı rivayet edilir,varsa böyle bünyeler kınıyorum onları.Integra teyzeden bahsetmişken ne kadar hızlı ve mükemmel bir kılıç ve silah kullanıcısı olduğunu unutmamak lazım.Sayko Anderson'ın saldırısını durdurmak her babayiğidin harcı değildir.Çok da karizmatik sigar içer,bulunduğu her sahnede Alucard dışındaki tüm karakterleri karizmasıyla ezdiğini düşünmekteyim.Nedendir bilinmez tv serisinde ve ova'larda mangadaki mükemmeliği yeterince yansıtılamamıştır.Özellikle tv serisi onu tek boyutlu,sert dominant ve soğuk bir patron olarak tanıtır oysa ki mangada başta Alucard olmak üzere subordinate'leriyle çok canlı ilişkileri olan,super ayarlar veren,sayılı kez de olsa duygusallaşabilen,görevinin en iyi şekilde yapabilmek için mücade veren "canlı" bir karakterdir.Alucard amcayla olan ilişkisi ise manga-ka tarafından "izin verilebilir dozda çarpık aşk" içeren master-servant ilişkisi olarak nitelenmiş.Hatta mangada aralarındaki bu cinsel gerilime göndermelerde yapılır,her ikisine de delicesine hayran olan benim gibi pervert okuyucuları pek bir eğlendirir.Mangada pek çok kez belirtildiği gibi Integra teyzenin aşk meşk meseleleriyle uğraşacak vakti yoktur görevinden başka birşey düşünmez.(kan içmekte zorlanan Victoria'ya kendi kanını sunup %100 bakire kanı demesini de asla unutamıyorum,çok alem kadınsın Integra) Sadece subordinateleri değil düşmanları bile ona hayran olmaktan kendilerini alamazlar.Serinin en manyak adamı olan Major'ın özetlediği gibi Integra güzel "Fräulein" 'dan planlarının önündeki en azılı düşmana dönüşmüştür; genç yaşında aldığı büyük sorumluluk sebebiyle aldığı her kararla masumiyetinden sıyrılıp çelik gibi bir irade ve kararlılığa sahip bir lidere dönüşmek zorunda kalmıştır.Net olarak açıklanmamakla birlikte serideki diğer karakterlere göre daha koyu bir ten rengine sahip olması nedeniyle anne tarafından hintli olabileği rivayet edilir.Özetle Integra teyzeyi sevmeyen taş olur,nokta.
**** by ank-su-namun....
*Anck-su-namun yazar, Tawannanna sunar .....
"In the name of God,
all impure souls of living dead
shall be banished into eternal damnation...
Amen."
Otaku olup da Hellsing serisine bir şekilde bulaşmamış olmak olası değil tabi ki.
Kouta Hirano'nun bu yıl tamamlanan seinen serisi Hellsing 10 volümlük bir manga serisine,
13 bölümlük tamamlanmış tv anime serisine sahiptir.Tv anime serisi mangadan biraz farklı olduğu için biraz hayal kırıklığı olsa da enfes soundtrack albümüyle arayı kapatmaktadır zannımca.Mangaya daha yakın olan OVA filmlerinden şu ana kadar 5 adet yayınlanmıştır.Ancak hiçbirşey manganın güzelliğinin yerini tutmamaktadır tabi ki.
Konusu kökenleri Abraham Van Helsing'e dayanan doğaüstü güçlerle savaşan İngiliz Holy Order of Protestant Knights namı diğer Hellsing organizasyonunun temizlik işleri (!) üzerine kuruludur.Açıkçası bu yazımda esas olarak organizasyonun başkanı Integra teyzeden bahsetmek istiyorum.Tam adı: Integral Fairbrook Wingates Hellsing olan Integra teyze şu ana kadar en sevilesi bulduğum "badass" hatun anime karakteridir.Babasının ölümüyle 12 yaşında organizasyonunun yönetimini devralmıştır.Onu devirmek isteyen amcasının suikast girişiminden Alucard tarafından kurtarılmıştır.Gelmiş geçmiş en karizmatik anime karakterlerinden biri olan Alucard'ın " master " olarak kabul ettiği kişi olması da ne derece mükemmel olduğuna bir referanstır aslında.
Integra teyze güzeldir,zekidir,güçlü ve dominanttır.Çelik kadar sert dış görünüşüne karşın mangada görüldüğü üzere bazen ayarlarıyla okuyucuyu gülmekten çatlatabilmektedir.(Iscarot ekibine sigarasını yaktırdığı sahneyi asla unutamayacağım) Tv serilerinde baraton sesi,erkek gibi giyindiği ve "sir" ünvanına sahip olduğu içün (bayan olduğu içün aslında dame olarak hitap edilmesi gerekiyor) bazılarınca erkek sanıldığı rivayet edilir,varsa böyle bünyeler kınıyorum onları.Integra teyzeden bahsetmişken ne kadar hızlı ve mükemmel bir kılıç ve silah kullanıcısı olduğunu unutmamak lazım.Sayko Anderson'ın saldırısını durdurmak her babayiğidin harcı değildir.Çok da karizmatik sigar içer,bulunduğu her sahnede Alucard dışındaki tüm karakterleri karizmasıyla ezdiğini düşünmekteyim.Nedendir bilinmez tv serisinde ve ova'larda mangadaki mükemmeliği yeterince yansıtılamamıştır.Özellikle tv serisi onu tek boyutlu,sert dominant ve soğuk bir patron olarak tanıtır oysa ki mangada başta Alucard olmak üzere subordinate'leriyle çok canlı ilişkileri olan,super ayarlar veren,sayılı kez de olsa duygusallaşabilen,görevinin en iyi şekilde yapabilmek için mücade veren "canlı" bir karakterdir.Alucard amcayla olan ilişkisi ise manga-ka tarafından "izin verilebilir dozda çarpık aşk" içeren master-servant ilişkisi olarak nitelenmiş.Hatta mangada aralarındaki bu cinsel gerilime göndermelerde yapılır,her ikisine de delicesine hayran olan benim gibi pervert okuyucuları pek bir eğlendirir.Mangada pek çok kez belirtildiği gibi Integra teyzenin aşk meşk meseleleriyle uğraşacak vakti yoktur görevinden başka birşey düşünmez.(kan içmekte zorlanan Victoria'ya kendi kanını sunup %100 bakire kanı demesini de asla unutamıyorum,çok alem kadınsın Integra) Sadece subordinateleri değil düşmanları bile ona hayran olmaktan kendilerini alamazlar.Serinin en manyak adamı olan Major'ın özetlediği gibi Integra güzel "Fräulein" 'dan planlarının önündeki en azılı düşmana dönüşmüştür; genç yaşında aldığı büyük sorumluluk sebebiyle aldığı her kararla masumiyetinden sıyrılıp çelik gibi bir irade ve kararlılığa sahip bir lidere dönüşmek zorunda kalmıştır.Net olarak açıklanmamakla birlikte serideki diğer karakterlere göre daha koyu bir ten rengine sahip olması nedeniyle anne tarafından hintli olabileği rivayet edilir.Özetle Integra teyzeyi sevmeyen taş olur,nokta.
**** by ank-su-namun....
Etiketler:
Abraham Van Hellsing,
Alucard,
anime,
hellsing,
Integra,
Kouta Hirano,
manga
25 Aralık 2008 Perşembe
Bitter Virgin : Travmatik Aşk
---Bu yazı ank-su-namun a aittir
Kei Kusunoki teyzenin seinen manga serisi Bitter Virgin'den bahsetmek istiyorum.
Öncelikle seinen manga nedir onu açıklayalım.18–30 yaş erkek okuyucu kitlesini hedefleyen ve daha mature bir içeriğe sahip mangalara denir.Bitter Virgin dram ağırlıklı olup 4 volüm;32 bölümdür ve anime adapsiyonu yoktur.(Manga okuyalım,esas olan mangadır sevgili otaku kardeşlerim) Hikayesine gelince esas oğlanımız az biraz yakışıklı (çokca kawaii) kızlar arasında populer olan lise öğrencisi Daisuke Suwa'nın asosyal olup sınıftaki erkek öğrencilerden korku derecesinde çekinen,sınıfta ilgilenmeyeceği tek kız olduğunu açıkça ilan ettiği sınıf arkadaşı Hinako Aikawa'nın travmatik geçmişini öğrenip etkilenmesi ve kademeli olarak ona aşık olması üzerine kuruludur.Genel bir aşk hikayesi olarak görünse de çocuk istismarı,kürtaj,tecavüz gibi "mature" içeriğe sahip olması sebebiyle farklı bir kategoriye dahil edilmesi gerekiyor.Bitter Virgin'ı okunmaya değer kılan şey ise naif yapısı ve Daisuke+ Hinako ikilisinin sevimli/masum halleri.Mature içerikten rahatsız olmayacaksanız tamamlanmış bir seri olan Bitter Virgin'ı gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
bkz: http://www.onemanga.com/Bitter_Virgin
by ank-su-namun
22 Aralık 2008 Pazartesi
Zettai Kareshi (Absolute Boyfriend) : Ismarlama Aşk
***Bu yazı Ank-su-namun tarafından kaleme alınmıştır.
Geçen hafta bitirdiğim Yuu Watase'nin 6 volümlük romantik komedi shojo serisi.Esas kızımız Riiko oldukça şaşkın bir liselidir.Teklif ettiği tüm gerzeklerce red edildiği içün hiçbir zaman erkek arkadaşı olmayacağına inanıp teenage bunalımı yapmaktadır.Oysaki eli yüzü düzgün bir kızdır,boşuna geriyodur kendini,sadece birazcık şanssız ve oldukça salaktır.Gel gelelim bir gün cosplay yaparmışçasına giyinen bir tüccara denk gelir,bu esrarengiz ve acayip konuşan eğlenceli kişilikten bir cd alır.Bu cd internette ısmarlama erkek arkadaş servisine aittir ve Riiko gerçek olmadığını düşündüğü bu siteyi kullanarak sırf geyiğine bir erkek arkadaş siparişi verir.Ertesi sabah ısmarladığı paketlenmiş taş bir bishonen kendisine teslim edilince oldukça şaşırır.Bu "action figure" erkek arkadaşın 3 günlük bir deneme süresi vardır,3 gün sonunda iade edilmezse satın alınmış sayılıyodur ve 1 milyon yen değerindedir.Ve olaylar gelişir.Gayet sabun köpüğü konusuna rağmen itiraf etmeliyim oldukça eğlendirici bir seriydi.Bir de seriyi sevmemin asıl nedeni Riiko salağının çocukluk arkadaşı ve komşusu Soshi Asamoto kişisidir.Hem gözlüklü hem de gözlüksüz hali pek bir taş olan olan Soshi-kun enfestir,candır.Serinin anime adaptasyonu yok ancak tv dizisi çekilmiş.Belirtmeden geçemeyeceğim,dizide Soshi-kun'ı Hiro Mizushima adlı taş bir japon genç oynamaktadır.
Bu seriyi sabun köpüğü hikayelerden rahatsız olmayan hatun otaku kardeşlere tavsiye ediyorum,Soshi-kun'dan mahrum kalmayın.
bkz: http://www.onemanga.com/Absolute_Boyfriend/
by ank-su-namun
21 Aralık 2008 Pazar
DEATH NOTE:Domine Kira ~Raito Yagami,Mello ve Mikami üzerine...
***By ank-su-namun-
*Uyarı: Bu yazı spoiler içermektedir, seriyi okumadıysanız lütfen görmezden geliniz*
Bir manga canavarı olarak mangasını bir solukta okuduğum,Tsugumi Ohba-Takeshi Obata ikilisinin Death Note (Desu Nōto) serisi hakkında 2 kelam yazmamak ayıp olurdu tabi ki..Öncelikle bu yazıyı editor kişisinin saf kan bir L fan girl olmasından ötürü Raito (Light) Yagami'yi ezen tarzdaki yazısına olan isyanımdan ötürü kaleme aldığımı belirteyim.Evet L (Eru/Ryuzaki) candır, muhtemelen gelmiş geçmiş en karizmatik anime karakteri sıralamasında kafadan ilk üçe oynar. Oturuşuna, tüm o tatlıları lüp lüp mideye indirmesine, çay kaşıklarını estetik tutuşuna, siyah halkalı gözlerine ayrı ayrı hastayız orası tartışılmaz. Ancak en az L kadar sevdiğim bir tanecik Kira namı diğer Raito-kun' ı da kimselere ezdirtmem kardeşim. Öncelikle onun meşhum "tanrı olma tutkusu" olmasaydı zaten Ryuk' un muzipçe attığı o defteri gerçek olduğunu fark ettiği ilk anda yokederdi, biz de bu kadar eğlenemezdik. Kendisi analiz yeteneği, pratik zekası, yaratıcılığı ve hastalıklı kişiliği ile manganın bir noktasına kadar okuyucuya kendisine delicesine hayran bırakmaktadır.
Ve evet Raito-kun'ın egosu oldukça fazla. Herkes pohpohlamış bunu sen kralsın sen aslansın. Okul döneminde derslerde doğru cevap verince "Raito her zamanki gibi supersin" yorumları geliyo sensei'leirden. Ailenin göz bebeği, polis şefi olan babasının bıraktığı yerden devam etmesi beklenen altın çocuk...Bu kadar gazdan sonra çocuk "tanrı olucam lan" deyince şaşırmamak lazım. Raito'nun 25.bölüme kadar ki kişilik gelişimi ve yaptıkları gayet normaldir.
Buraya kadar biraz da şansın yardımıyla L tarafından köşeye sıkıştırıldıkça elinden kurtulmayı başarır. Dünyanın en nefret edilesi hatun karakteri Misa Misa salağına duyduğu sempati nedeniyle Remu' yu kafalayıp L'i öldürtmesi kanaatimce Raito için bir dönüm noktasıdır ve çöküşün başlangıcıdır. Zira onu Kira yapan herşey aslında L ile olan kapışmasından ileri gelmektedir ki gerçekte Kira ve L düşman olsalar da Raito ve Ryuzaki arkadaştırlar.Öyle ki L onun tek arkadaşı olduğuna inanır en başından Raito'nun Kira olduğuna inanmasına rağmen.
Raito ve L özünde birbirlerine çok benzeyen ancak çok da farklı olan karakterler. Her ikisi de olağanüstü zekaya sahipler (ki bence L daha zeki orası ayrı) Raito kendisine biçilen mükemmel (oğul,öğrenci vs) kimliğinden sıyrılmak isteyen problemli bir çocuk görüntüsü de çiziyor başlarda. Ancak Raito'nun Kira kişiliği zamanla ezici bir şekilde baskın hale geliyor. Kendini tanrı olduğuna inandırmış bir karakter olarak Misa, Mikami vs diğer karakterlerin hayatının onun için pek bir anlamı olmaması gayet normal ancak hesaplamadığı şey L'i denklemden çıkartınca hayatında oluşacak boşluktu. Çöküşünün başlangıcı da budur bence. Bu arada yeri gelmişken şu ünlü yağmur sahnesine değinmek istiyorum. Genel olarak shounen-ai dokundurmalardan hiç rahatsız olmayan beni bu sahne ilk etapta çok rahatsız etmişti. Ancak bu iki karakterin ilişkisi biraz da bir tür aşk/nefret gibi ne beraber de ayrı varolamamak cinsinden. Bu yaoi subtext de buradan geliyor olabilir. Laf aramızda Raito'nun Misa ya da sunucu teyze yerine gay olmasını tercih ederdim. L'i ise hiçkimselere yakıştıramıyorum. L fan-girl'lerden gelen negatif enerjileri hisedebiliyorum en iyisi bu konuyu kapatalım.
Anime serisinin 25.bölümü dönüm noktası olmasının yanı sıra inanılmaz estetik ve imgesel sahnelere sahip çok dokunaklı bir bölümdür. Animenin de manganın yorumu izleyene bırakma trendini takip etmesi harika.Ve L en büyük kumarını oynar...Mangayı okurken bu bölümden sonra manganın bitirilmiş olmasını dilerdim. Her ne kadar Mello ve Mikami'yi çok sevsem de L ve Kira'nın birbirini öldürdüğü bir sondan başkasının kabul edemiyorum çünkü Kira ancak ve ancak L tarafından yakalanabilir. Raito'nun içten içe bunu istediğine inanıyorum.Serideki en itici kararkter olan Near veledi tarafından yakalanmasını da L'in ölümünden sonra Raito'nun yaşadığı depresyona bağlıyorum hatta.
(bkz: anime karakterlerini yaşayan insanlar sanma ekolü)
Şimdi gelelim Teru Mikami mevzuğuna. Ne yalan söyleyeyim Mikami'yi kafayı sıyırmadan önce pek bir sevmiştim, serde bishonen karakterlere olan zaaf var tabi ki..Öncelikle sağlam bir adalet duygusuna sahip olan bu yakışıklı savcı bey kardeşimizin en büyük hatası belki de çakma bir Kira olması..Adalet duygusunun sapkınlaşması, Kira'ya tanrı gibi tapması ve özgün bir karakter olamaması (Kira'nın emirlerini yerine getirmekten öte bir işleve sahip olmaması gerektiği düşünülmüştü) onun kendine başına işler yapmaya çalışırken kontrolü kaybetmesine ve hem kendini hem de Raito'yu yakalatmasına sebebiyet veriyor. Mikami-kun kontrolü kaybettiği andan itibaren hastalıklı adalet duygusu tarafından yanlış yönlendirilen bir deliye dönüşüyor.Hoş deftere öleceklerin ismini yazarken "eliminate" diye sayıklamasını pek sevmiştim. Kira'nın uydusu olmaktansa en baştan kendi kişiliğini Kira'lığına yansıtabilseydi herşey çok daha farklı olurdu gibime geliyor.
Şu ünlü "kami" meselesine gelince (bilmeyenlere için hemen not düşelim kami japonca tanrı demek olup şintoizm ile ilgilidir) öncelikle tanrı rolüne soyunan karakterlere karşı Raistlin Majere'den bu yana önlenemez bir sempati duyduğumu belirtmem lazım.Şahsen o defter elime düşseydi hiç düşünmeden kullanırdım.(Hatta Türkiye'de insan kalmazdı muhtemelen ehehehe) Tanrı'yı oynamak da bir sakınca görmüyorum zira her egoist insan evladı gibi benim evrenim de kendi varlığımın etrafında şekillenmektedir.Bu sebeple sonuna kadar "Domine Kira.."Ve Mikami-kun seni de hiçkimselere ezdirmem.
Raito dedik..Mikami dedik..Near beyaz saçlı gıcık bir veletten başka bir şey değil o yüzden kendisinden bahsetmeye gerek duymuyorum.Ancak Mello'cuğum öyle mi ki..
İnanılmaz bir şekilde salakça harcanmış olmasına karşın çok "unique" bir karakterdir.O kocaman çikolataları kemirmesine, sabırsız-baskın-rekabetçi kişiliğine ve olayları şiddetle çözme güdüsüne bayılıyorum. Bishonen kankası Matt ile ölümü beni derinden yaralamıştı.Onun yerine Near ölse daha mutlu olurdum.
Hakkaten Mikami'dir Mello'dur Raito'dur L'dir herbiri tadından yenmeyen karakterler birbir ölürken niçin o gıcık Misa Misa ölmüyordur, sorarım size ey yazar ve çizer ikilisi..
Son olarak Death Note çok önemli bir seridir öyle ki otaku olmayan bünyeleri bile kendine hayran bırakabilmektedir.Yakın çevrem üzerinde bizzat test ettim,gördüm.
Yeni izleyecek/okuyacak arkadaşlar için biraz bilgi verelim.
Anime serisi 37 bölüm,manga serisi 108 bölümdür.Tavsiyemiz her ikisinin senkronize takip edilmesidir zira her otaku bilir ki aynı hikayeyi anlatsa da anime ve manga aynı şey değildir farklı tatlar barındırır biribinde olmayan ekstra şeyler olabilir herhangi birinden mahrum kalmak istemezsiniz inanın bana.
Bir de o kadar müziklerinden bahsedilmiş download sitelerinde arayıp helak olmayın diye tarafımdan ziplenip rapidshare'e upload edilmiş 3 albüme ait linkleri yazarak bitiriyorum,bu kıyağımı da unutmayın.
http://rapidshare.com/files/175320470/DEATH.NOTE.Original.Soundtrack._320.kbps_.rar.html
http://rapidshare.com/files/175469296/DEATH_NOTE_Original_Soundtrack_II.rar.html
http://rapidshare.com/files/175518385/DEATH_NOTE_Original_Soundtrack_III.rar.html
by ank-su-namun .....
*Uyarı: Bu yazı spoiler içermektedir, seriyi okumadıysanız lütfen görmezden geliniz*
Bir manga canavarı olarak mangasını bir solukta okuduğum,Tsugumi Ohba-Takeshi Obata ikilisinin Death Note (Desu Nōto) serisi hakkında 2 kelam yazmamak ayıp olurdu tabi ki..Öncelikle bu yazıyı editor kişisinin saf kan bir L fan girl olmasından ötürü Raito (Light) Yagami'yi ezen tarzdaki yazısına olan isyanımdan ötürü kaleme aldığımı belirteyim.Evet L (Eru/Ryuzaki) candır, muhtemelen gelmiş geçmiş en karizmatik anime karakteri sıralamasında kafadan ilk üçe oynar. Oturuşuna, tüm o tatlıları lüp lüp mideye indirmesine, çay kaşıklarını estetik tutuşuna, siyah halkalı gözlerine ayrı ayrı hastayız orası tartışılmaz. Ancak en az L kadar sevdiğim bir tanecik Kira namı diğer Raito-kun' ı da kimselere ezdirtmem kardeşim. Öncelikle onun meşhum "tanrı olma tutkusu" olmasaydı zaten Ryuk' un muzipçe attığı o defteri gerçek olduğunu fark ettiği ilk anda yokederdi, biz de bu kadar eğlenemezdik. Kendisi analiz yeteneği, pratik zekası, yaratıcılığı ve hastalıklı kişiliği ile manganın bir noktasına kadar okuyucuya kendisine delicesine hayran bırakmaktadır.
Ve evet Raito-kun'ın egosu oldukça fazla. Herkes pohpohlamış bunu sen kralsın sen aslansın. Okul döneminde derslerde doğru cevap verince "Raito her zamanki gibi supersin" yorumları geliyo sensei'leirden. Ailenin göz bebeği, polis şefi olan babasının bıraktığı yerden devam etmesi beklenen altın çocuk...Bu kadar gazdan sonra çocuk "tanrı olucam lan" deyince şaşırmamak lazım. Raito'nun 25.bölüme kadar ki kişilik gelişimi ve yaptıkları gayet normaldir.
Buraya kadar biraz da şansın yardımıyla L tarafından köşeye sıkıştırıldıkça elinden kurtulmayı başarır. Dünyanın en nefret edilesi hatun karakteri Misa Misa salağına duyduğu sempati nedeniyle Remu' yu kafalayıp L'i öldürtmesi kanaatimce Raito için bir dönüm noktasıdır ve çöküşün başlangıcıdır. Zira onu Kira yapan herşey aslında L ile olan kapışmasından ileri gelmektedir ki gerçekte Kira ve L düşman olsalar da Raito ve Ryuzaki arkadaştırlar.Öyle ki L onun tek arkadaşı olduğuna inanır en başından Raito'nun Kira olduğuna inanmasına rağmen.
Raito ve L özünde birbirlerine çok benzeyen ancak çok da farklı olan karakterler. Her ikisi de olağanüstü zekaya sahipler (ki bence L daha zeki orası ayrı) Raito kendisine biçilen mükemmel (oğul,öğrenci vs) kimliğinden sıyrılmak isteyen problemli bir çocuk görüntüsü de çiziyor başlarda. Ancak Raito'nun Kira kişiliği zamanla ezici bir şekilde baskın hale geliyor. Kendini tanrı olduğuna inandırmış bir karakter olarak Misa, Mikami vs diğer karakterlerin hayatının onun için pek bir anlamı olmaması gayet normal ancak hesaplamadığı şey L'i denklemden çıkartınca hayatında oluşacak boşluktu. Çöküşünün başlangıcı da budur bence. Bu arada yeri gelmişken şu ünlü yağmur sahnesine değinmek istiyorum. Genel olarak shounen-ai dokundurmalardan hiç rahatsız olmayan beni bu sahne ilk etapta çok rahatsız etmişti. Ancak bu iki karakterin ilişkisi biraz da bir tür aşk/nefret gibi ne beraber de ayrı varolamamak cinsinden. Bu yaoi subtext de buradan geliyor olabilir. Laf aramızda Raito'nun Misa ya da sunucu teyze yerine gay olmasını tercih ederdim. L'i ise hiçkimselere yakıştıramıyorum. L fan-girl'lerden gelen negatif enerjileri hisedebiliyorum en iyisi bu konuyu kapatalım.
Anime serisinin 25.bölümü dönüm noktası olmasının yanı sıra inanılmaz estetik ve imgesel sahnelere sahip çok dokunaklı bir bölümdür. Animenin de manganın yorumu izleyene bırakma trendini takip etmesi harika.Ve L en büyük kumarını oynar...Mangayı okurken bu bölümden sonra manganın bitirilmiş olmasını dilerdim. Her ne kadar Mello ve Mikami'yi çok sevsem de L ve Kira'nın birbirini öldürdüğü bir sondan başkasının kabul edemiyorum çünkü Kira ancak ve ancak L tarafından yakalanabilir. Raito'nun içten içe bunu istediğine inanıyorum.Serideki en itici kararkter olan Near veledi tarafından yakalanmasını da L'in ölümünden sonra Raito'nun yaşadığı depresyona bağlıyorum hatta.
(bkz: anime karakterlerini yaşayan insanlar sanma ekolü)
Şimdi gelelim Teru Mikami mevzuğuna. Ne yalan söyleyeyim Mikami'yi kafayı sıyırmadan önce pek bir sevmiştim, serde bishonen karakterlere olan zaaf var tabi ki..Öncelikle sağlam bir adalet duygusuna sahip olan bu yakışıklı savcı bey kardeşimizin en büyük hatası belki de çakma bir Kira olması..Adalet duygusunun sapkınlaşması, Kira'ya tanrı gibi tapması ve özgün bir karakter olamaması (Kira'nın emirlerini yerine getirmekten öte bir işleve sahip olmaması gerektiği düşünülmüştü) onun kendine başına işler yapmaya çalışırken kontrolü kaybetmesine ve hem kendini hem de Raito'yu yakalatmasına sebebiyet veriyor. Mikami-kun kontrolü kaybettiği andan itibaren hastalıklı adalet duygusu tarafından yanlış yönlendirilen bir deliye dönüşüyor.Hoş deftere öleceklerin ismini yazarken "eliminate" diye sayıklamasını pek sevmiştim. Kira'nın uydusu olmaktansa en baştan kendi kişiliğini Kira'lığına yansıtabilseydi herşey çok daha farklı olurdu gibime geliyor.
Şu ünlü "kami" meselesine gelince (bilmeyenlere için hemen not düşelim kami japonca tanrı demek olup şintoizm ile ilgilidir) öncelikle tanrı rolüne soyunan karakterlere karşı Raistlin Majere'den bu yana önlenemez bir sempati duyduğumu belirtmem lazım.Şahsen o defter elime düşseydi hiç düşünmeden kullanırdım.(Hatta Türkiye'de insan kalmazdı muhtemelen ehehehe) Tanrı'yı oynamak da bir sakınca görmüyorum zira her egoist insan evladı gibi benim evrenim de kendi varlığımın etrafında şekillenmektedir.Bu sebeple sonuna kadar "Domine Kira.."Ve Mikami-kun seni de hiçkimselere ezdirmem.
Raito dedik..Mikami dedik..Near beyaz saçlı gıcık bir veletten başka bir şey değil o yüzden kendisinden bahsetmeye gerek duymuyorum.Ancak Mello'cuğum öyle mi ki..
İnanılmaz bir şekilde salakça harcanmış olmasına karşın çok "unique" bir karakterdir.O kocaman çikolataları kemirmesine, sabırsız-baskın-rekabetçi kişiliğine ve olayları şiddetle çözme güdüsüne bayılıyorum. Bishonen kankası Matt ile ölümü beni derinden yaralamıştı.Onun yerine Near ölse daha mutlu olurdum.
Hakkaten Mikami'dir Mello'dur Raito'dur L'dir herbiri tadından yenmeyen karakterler birbir ölürken niçin o gıcık Misa Misa ölmüyordur, sorarım size ey yazar ve çizer ikilisi..
Son olarak Death Note çok önemli bir seridir öyle ki otaku olmayan bünyeleri bile kendine hayran bırakabilmektedir.Yakın çevrem üzerinde bizzat test ettim,gördüm.
Yeni izleyecek/okuyacak arkadaşlar için biraz bilgi verelim.
Anime serisi 37 bölüm,manga serisi 108 bölümdür.Tavsiyemiz her ikisinin senkronize takip edilmesidir zira her otaku bilir ki aynı hikayeyi anlatsa da anime ve manga aynı şey değildir farklı tatlar barındırır biribinde olmayan ekstra şeyler olabilir herhangi birinden mahrum kalmak istemezsiniz inanın bana.
Bir de o kadar müziklerinden bahsedilmiş download sitelerinde arayıp helak olmayın diye tarafımdan ziplenip rapidshare'e upload edilmiş 3 albüme ait linkleri yazarak bitiriyorum,bu kıyağımı da unutmayın.
http://rapidshare.com/files/175320470/DEATH.NOTE.Original.Soundtrack._320.kbps_.rar.html
http://rapidshare.com/files/175469296/DEATH_NOTE_Original_Soundtrack_II.rar.html
http://rapidshare.com/files/175518385/DEATH_NOTE_Original_Soundtrack_III.rar.html
by ank-su-namun .....
11 Aralık 2008 Perşembe
DEATH NOTE
Üzerinden çoook uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, hala üzerinde oturup doğru düzgün bir şey yazamadığım 37 bölümlük şahsımı L ile tanıştırmış olan animedir kendisi.
Konuyu kısaca özetlemek gerekirse; shinigaminin bir tanesi defterini dünyaya düşürürür ve defter Yagami Light'ın - kendisi defter düştüğü zaman 17 lik bir lise öğrencisi olmaktadır - eline geçer. Bir iki denemenin ardından defterin gerçekliğinden şüphesi kalmayan Light, çürümüş olduğuna inandığı dünyaya kendi adaletini getirmek için çalışmalara başlar. Bir süre sonra olaya nam salmış polis L girer ve Light/Kira ve L arasındaki kapışma başlar.
Konu, olağanüstü güce sahip bir defter, onu kendi yeni dünyasını yaratmak için kullanmaya karar veren (tek kullanabilecek kişinin kendisi olduğuna inanan) zeki bir insan evladı ve karşısında onu yakalamayı kafaya koymuş zeki bir polis gibi klasik olsada kurgusu, atmosferi , müzikleri ve L ile Light ın birbirlerini yakalama arzusu ile gerçekleştirdikleri karşılıklı hamleleri ile izleyeni kazanan bir anime. Atmosferi her ne kadar konusundan kaynaklanacak şekilde karamsar olsa da insanı sürüklemekte zorluk çekmiyor.
Müzik demişken serinin müzikleri Hideki TANIUCHI& Yoshihisa HIRANO tarafından hazırlanmış ve enfes. Bölüm içinde kullanımları oldukça etkileyici. Ayrıca birinci açılış ve kapanış parçası Nightmare' den "The World" ve "Alumnia" , ikinci açılış ve kapanış parçası Maximum The Hormone adlı güzide gruptan "What's up, people?" ve "Zetsubou Billy" . Animeyi izlemeseniz bile müzikleri bir kere dinlemeye çalışın.
İlk bölümde hiç nazlanmadan direk konuya giren seride kanımca en bomba iki bölüm Light ve L in ilk kez birbirlerine meydan okudukları 2. bölüm ve hakkında yorum yapmak istemedim 25. bölümdür.(Confrontation - silence).
İki karakterin birbirlerine meydan okuması ile birlikte olaylar gelişir ve iki zekadan karşılıklı hamleleler gelmeye başlar. Çok aksiyon olmasada diyalogları ile birlikte oldukça sürekleyici devam etmekte. Konunun işlenişi açısında ak yada karadan ziyade gri tonları hakim bu nedenle insana üzerinde düşünebileceği pek çok durum ve fikir sunma potansiyeline sahip. Kim elinde bir güç olsa, adaletin işlemediği sistemiyle çürümüş olduğuna inandığı bir dünyayı değiştirmeyi ve yeni bir dünya yaratmayı istemez ki? İçinde bu cesarete sahip olduğunu düşünen zeki oğlanımız, kendisine sempati duyan insanlar tarafından Kira olarak adlandırılan Light Yagami süratle kendi ütopyasını yaratmak için çalışmalarına başlar. Başlarda azılı suçluları topluca cezalandıran Light bir süre sonra peşindeki polisleri, kendisi olmasada dolaylı olarak, yoluna çıkan kişileri de öldürmeye başlar yinede bunu minimum miktarda tuttuğu görülmekle beraber kendi kurallarının gelmesi beklenecektir.
Böylece olaya dahil olan adı bilinmeyen, kimsenin neye benzediğini bilmediği ancak dünyanın en ünlü polisi olarak tanınan L olaya dahil olur ve kanımca animelerin en sıradışı, en cool ve zeki karakteriyle karşılaşırız. L in o bitmek tükenmek bilmeyen tatlı yiyişi insanı kilo almaya sürüklerken kahve manyağı olmak işten bile değil. Tepkileri, duruşu, haraketleriyle bir tane...ehem neyse...
Light her ne kadar zaman zaman hayatında dayak yememiş tatminsiz velet görünümü oluşturuyor ve şişmiş egosuyla insanın sinirlerini zıplatıyorsa da düşüncesinde özellikle ilk başlarda tamamen haksız olduğunu söylemek pek mümkün olmuyor. Deftere sahip olan Light, defteri kullanarak suçluluları öldürmeye başladıktan sonra, benzer şekilde düşünen insanlar arasında sempati toplamaya başlayınca insanlar bu tanımadıkları bilmedikleri ama adalet dağıttığını düşündükleri kişiye Kira adını verirler. Durum Light'ın da gayet hoşuna gitmektedir. Evet tekrar söylüyorum- kendisine biraz gıcığım - Light her ne kadar dayak yememiş , egosu tavan yapmış bir kimse olarak gözüksede -malesef- yinede tamamen kendisinde nefret etmek mümkün değil. Kendi çapında kendi yeni dünyasını yaratmak ve bu dünyanın tanrısı olma peşinde koşmaktadır fakat bu yine de zaman zaman son derece sinir bozucu olabilme özelliğini değiştirmiyor.( Dayanamayacağım, aklıma geldi şimdi sinirlerim bozuldu yine kaçıncı bölüm olduğunu hatırlamıyorum, o sıralar iyi çocuktu hafızası pek yerinde değildi :P . L ve diğer polisler ile birlikte çalışırken "evet, güçlerimizi birleştirelim hep beraber çözelim bu olayı gibisinden son derece iğrenç ses tonu ve üzerinden iyilik akan bir duruş sergileyerek bir konuşma yapmıştı, gözlerim kararmıştı o sırada)
Bu esnada L' in de kendine has adalet anlayışı ile birlikte Kira' yı yakalama arzusu, durumlar karşısındaki tepkileri, kendi anlayışı çerçevesindeki uygulamaları olaya tat ve açılım getirmektedir.
Her ne kadar L' e hayran olsamda bence animenin en şen şakrak en matrak varlığı shinigami Ryuk udur. Zaten her şey onun sıkılması ve ölüm defterini dünyaya düşürmesi ile başlar. Onun elma krizleri ve muhteşem yorumları seriyi eğlenceli hale getirirken kendisinin giyim kuşamı ve tarzı yüksek not almıştır (kimden ? benden) .Ryuku nun doğru söylediği bir şey de zaman zaman durumlar ve olaylar karşısında belirttiği "İnsanlar ne kadar ilginç " sözüdür. (çözmüş olayı işte)
********Yazının devamı spoiler içermektedir, söylemedi demeyin.
Derken karşımıza Amane Misa çıkıyor serinin en sinir bozucu karakteri olarak. Bir patırdı bir gürültü, bir lightçılık kiracılık. Tamam güzel hoş kız ama biraz zeka!! Kendisinin Light' a olan aşkı L in de belirttiği gibi inanılmaz. Ne söylerse yapıyor. Ayrıca üzerinde nasıl bir büyü vardır ki kendisi nedeniyle iki shinigami ve onlarca insan harcanıyor? Takada' dan daha sinir bozucu olmakla birlikte Takada da ayrı bir konu. O kendini beğenmişlik, hemen Light ile işbirliği.... Böylece Light' ın kadınlar arasındaki popüleritesi de gözümüze sokulmuş oluyor. Neyse Misa en azından daha şanslıymış ki Takada gibi ölmeyip hayatta kaldı.
REM serinin dişi shinigamisi, her ne kadar kendisini karizmatik bulsam ve Misa ile arasındaki ilişki izleyiciye bırakılmış olsada Light' ın kıskacında kalarak L' in adını deftere yazmasından dolayı kendini affedemeyeceğim .
Böylece insanlar tarafından Kira olarak adlandırılan Light ve L in karşılıklı manevralarıyla beraber 25. bölüme kadar kurgu gayet hoş ilerliyor. Ancaak 25. bölümde L aramızdan ayrıldıktan sonra çizgi gayet düşmekte ama birkaç söz söylemeden geçmeyelim ve püskürelim; Ey L ile birlikte çalışan polisler, nasıl hemen kabullendiniz ölümünü de Light' ı L' in yerine geçirdiniz. O zamana kadar her sıkıştığınızda aman L kurtar bizi dedinizde hemen nasıl unuttunuz L i. Burada Aizawa ya parantez açalım, gruptan atılırken L' e bir sürü laf söyleyip yöntemlerini beğenmediğinden bahssetti falan sonra Light tan şüphelenip ilk evrim geçiren oldu aralarında. Ve Light , L ölürken güldün ya sana daha lafım yok.
L' in ölümüyle çizgi düştü derken gayet subjektif yaklaşıyor olabilirim zira 25. bölüm bittikten sonra bir süre seriye devam edemeyip yas tutmuş bir insanım niyeyse. L in ölümü içime dert olmadı değil. Light ile arasındaki ilişki , olaylara bakış açısı, 25 . bölümün akışı, bölüm içinde ki sessizlik ve daha pek çok şey beni etkilemiş olabilir.
L' in ölümünden sonra ortaya çıkan Mello ve Near oldukça vasat- zaten çizginin düşmesinin bence önemli nedenlerinden biri bu. L' in ölümüyle, en azından bir süre, Kira tek kalıyor-. Velhasıl Mello zaten ölüp gidiyor, sonuçta Kira' yı yakalayan Near olarak görünüyor ve bu durum içime sinmiyor. Neyse bir yerlerde Near dedi iyi ki " tek başı na ne ben ne Mello bir L eder ama beraber onun gibi olabiliriz, onu geçebiliriz" diye. Son iki kelimeyi söylemeseydi daha iyi olurdu.
Seri son bölümde Kira' nın yakayı ele vermesi ve Ryuk tarafından deftere adının yazılıp işinin bitmesiyle son buluyor. Fakkat eh be Light son anda o karizma o kadar çizdirilir mi? Bu zamana kadar bu kadar temkinli dikkatli davrandın da burada "ben kazandım" demek için biraz daha bekleyemedin mi? Etrafındakileri bu kadar hafife almasaydın ne olur ne olmaz. Bir kaçmalar çıldırmalar yakışmadı efendi gibi ölseydin. Gerçi bu bölümde Near ile Mello için "ikiniz bir L etmezsiniz" demen, ölürken L' i düşünmen gözümden kaçmadı sempati puanı topladı ama senin sonunda her insanın sonu gibi oldu. Ryuku başta dediği gibi adını deftere yazdı.
Bir lafımda Kira' yı Kami olarak adlandıran Mikami' ye . Arkadaşım nedir bu kamicilik falan. Adalet anlayışın güçlü dedik baştan da sonra kendi başına işler yaptın yakalattın kendini de Light' ı da . Sonra bundan sonra insanlar tembellikte cezalandırılacak falan. İnsanın eline güç geçmeye görsün işte...
Böylece , bir shinigaminin sıkılması nedeniyle dünyaya düşürülen defter, Ryuk un deyimiyle iyi vakit geçirip ilginç olaylar yaşadıktan sonra olaya karışan pek çok insanın ölümünün ardından son bulur.
- Bu kadar yüzeysel yaklaşılabilirdi , kendimi çok takdir ettim -
Sonuç: izleyin , görün, kendi fikirlerinizi oluşturun.
Etiketler:
anime,
death note,
kira,
L,
Rem,
Ryuk,
shinigami,
yagami light
9 Aralık 2008 Salı
8 Aralık 2008 Pazartesi
LUDWIG KAKUMEI: HAYALLERİNİZİN ANTİ BEYAZ ATLI PRENSİ
**Bu yazı Ank-su-namun tarafından yazılmıştır. Kendisi bir manga canavarıdır.
Kaori Yuki teyzeminiz 4 volümlük enfes manga serisi olup şahsi kanaatimce en sewilesi yapıtıdır.türü gotik ambiyanslı korku öğeleri serpiştirilmiş shojo manga (bilmeyenler için ekliyorum: Shojo genel olarak 10-18 yaş genç hatun kitlesine hitap eden manga çeşidi olup benim gibi 28 yaşına merdiven dayamış yaşlı teyzeler tarafından bile aslanlar gibi okunmaktadır) Serinin esas adamı Ludwig visual-kei giyinen,nekrofili,megalomanyak,egoist,kadın düşkünü (büyük boy göğüs takıntılı) ve edepsiz bir beyaz atlı prens olup kral babasının baskıları sonucu ewlenmeye uygun bir prenses aramak üzere sürekli eziyet ettiği,yakışıklı,saf,iyi kalpli,sadık yardımcısı (ki kendisi Lui'nin olduğu herşeyin tersidir) Wilhelm ile birlikte yollara düşmüştür.Bu arada bildiğimiz tüm peri masalı kahramanlarıyla olabilecek en hastalıklı şekilde yolu kesişir ve olaylar gelişir.
yuki teyzemiz bu çalışmasında her nasılsa shounen-ai öğelerini çok akıllıca kullanmış öyle ki bazen öyle olmadığı halde okurken öyle sanılabiliniyor (şimdi yine biraz açıklama yapalım.shonen ai ve yaoi genelde bayan manga-ka'lar tarafından çizilen erkek erkeğe ilişkileri konu alan mangalara verilen adlar olup erkek karakterlerin pek bir sevişgen olduğu yaoi'nin aksine shonen ai'de bu ilişkiler romantizm ile sınırlı kalıp cinselliğe dökülmez.Kaba tabirle shonen ai öğeleri kullanılması erkek kararkterler arası eşcinsel iması yapılması anlamına gelmektedir) tabi bu bir algı meselesi olduğundan algınızın ne kadar pervert olduğunu da bu şekilde görebilirsiniz. manga sadece 4 volümcük ama Lui'ye doyamayanalr üzülmesin sonu gayet açık bırakmış bir seri bu.yuki teyzemiz bizi kırmaz ileride bir sequel yayınlar belki de.
Son olarak hikayenin sonunda kendinizi benim gibi "Lui'cim ben seninle ewlenirdim ama göğüslerim küçük" derken bulabilirsiniz korkmayın hangimiz bishie'lere sulanmıyoruz ki..hem ebisu sensei gibi closer pervert olacağınıza jiraiya gibi open pervert olun,daha sağlıklı (ero sennin gönlümüzde yaşıyor,yazdıklarıma naruto göndermesi yapmasaydım çatlardım kusura bakmayınız gari)
diyorum ki bu seriden sonra peri masallarına asla aynı gözle bakamayacaksınız..
by ank-su-namun
7 Aralık 2008 Pazar
ANGEL SANCTUARY: READ IF YOU DARE 2
Aşağıdaki mesaj Ank- su- nanmun yüce kişisinin tamamen ruh soyluluğundan kaynaklanan, kendini izleyenlere bir armağınıdır.
Ey okuyanlar , işte anck-su-namun un mesajı orijinal haliyle aşağıdadır;
"seriyi okumaya özendirmesi açısından birbirinden güzel karakterlerin ikon çalışmaları için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz:
http://community.livejournal.com/angelsancicons
not: zaphikel,kira ve katan'a gereğinden fazla sulananlar tarafımdan döwülecektir."
az sulanmaya izin var, doya doya kullanın...
Ey okuyanlar , işte anck-su-namun un mesajı orijinal haliyle aşağıdadır;
"seriyi okumaya özendirmesi açısından birbirinden güzel karakterlerin ikon çalışmaları için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz:
http://community.livejournal.com/angelsancicons
not: zaphikel,kira ve katan'a gereğinden fazla sulananlar tarafımdan döwülecektir."
az sulanmaya izin var, doya doya kullanın...
3 Aralık 2008 Çarşamba
ANGEL SANCTUARY: READ IF YOU DARE
**Bu yazı anck- su- namun kişisi tarafından kaleme alınmıştır. Anck-su-namun bir manga canavarıdır.
bitti!!alaam bu ne mutluluk...
hemen sıcağı sıcağına bir iki kelam yazayım dedim.
öncelikle kaori yuki teyzenin stilini sewiyorum. çizimleri çok estetik, hayal gücü super "twisted" ki angel sanctuary de onun en büyük eseri muhtemelen (her ne kadar ben edepsiz ludwig'i daha çok sewsem de) bu manga tam anlamıyla bir "challenge"
manga okumaya yeni başlamış bünyelerin kesinlikle kaçınması gereken bir seri. karakterler, hikaye örgüsünün karmaşası bu seriyi okurken tam bir konsantrasyon gerektiriyor o yüzden biraz kıskanç bir sewgili (okuyacaksanız eğer başlayıp bitirmeniz ve her gün bir kaç saatinizi ona kurban etmeniz gerek yoksa olay örgüsü içinde boğuluyorsunuz) mutlak iyi mutlak kötü gibi bir şey söz konusu değil hatta karakterlerin iyi/kötü olması tamamen o an okuduğunuzdan ne algıladığınıza bağlı olarak değişiyor bir gün tapılan karakterden bir gün sonra delicesine nefret edebiliyor bir sonraki gün ise tapınmaya dewam edilebiliyor bu yönüyle cidden tolerans/algı sınırlarını zorluyor bir manga serisinde görelebilecek en andaval esas oğlan Setsuna Modou ve bir o kadar andaval kız kardeşi Sara ya katlanmak bile bir sinir harbi.bu ikisi dışında kalan kararkterlerin kaderinin bu iki gerizekalı tarafından çiziliyor olması cidden çok sinir bozucu. inanç gibi tehlikeli bir konu üzerine yapılmış en enteresan çalışma budur sanıyorum.şahsen ben okurken yorulduğum kadar eğlendim ancak bir kez daha belirtiyorum bu mangayı sadece manga okumakta belli bir noktaya gelmiş bünyelere tawsiye edebilirim o yüzden read it if you dare diyorum akabinde oluşacak psikolojik rahatsızlıklarda sorumluluk kabul etmem
favori kararkterlerim:
Kira Sakuya (başka isimleri de warda spoilere girdiği için yazmıyorum) kesinlikle tapınılası yaptıkları sorgusuz sualsiz sineye çekilesi muhteşem warlık tek zayıf noktası Setsuna andavalına gereğinden fazla sewgi duymasıdır Setsuna allah belanı wersin senin diyeceğim çok ironik olacak.(serinin sonunda Tanrı ile de tanışıyoruz da o bölümü hatırladıkça bir garip oluyorum spoiler yapmadan bu konu üzerinde konuşmak imkansız o yüzden tamam tamam sustum)
Zaphikel, yine Setsuna nın andavallığı yüzünden harcanmış enfes bir karakter.*böhühühühü*
Katan :Rociel in yardımcısı, tüm seri boyunca en istikrarlı karakter olması sebebiyle (ve tabi ki bishonen olması sebebiyle) hayranıyım.ulan Rociel malsın sen, şu çocuk sana olduğu kadar bana hayran olsa..neyse töwbe töwbe
Uriel, archangel of earth (Hades te ölüm tanrısı olarak da hükmeden karizma kişilik).doll'u olup sonsuza kadar tapınasım war kendisine ama o Alexiel'i sewiyor,böhühühühü Setsuna ne kdr uğraştıysa da harcayamadı allahtan onu, mal setsuna gırrr
belial (mad hatter) 7 ölümcül günahtan gururu temsil eden iblistir kendisi. kesinlikle psikopat bir karakter, onunla ilgili kurcağım her cümle çok trivial olur..
Katou, insanoğlu insan evladı super komik ve kafa bir eleman esasen trajik bir geçmişe sahip olan junkie dir Setsuna ayısı onu da harcadı böhühühühü Setsuna senden nefret ediyorum yaaa
son olarak Rociel, hikayenin anti karakteri..yaptıklarını neden yaptığını asla bilemeyeceğimiz inorganik angel (organik angel alexiel teyzenin ikizidir, pek bir sevişirler bu ikisi derrrmişim nihohohoho)
review üm çok geyik oldu son olarak Sevotharte hadisesine değinmek istiyorum, spoil etmemek için fazla ayrıntıya giremeyeceğim ancak manga-ka bu karakterde hepimizi super şaşırttı, lan hala şoktayım ya. alacağın olsun yuki teyze..
neyse işte angel sanctuary bir şekilde bulaşılması gereken bir zihin harbidir, tawsiye ederiz.şimdi bu psikopat ruh halimle sc' yi bitirmeye kasacağım.
by anck-su-namun
Etiketler:
angel sanctuary,
hobi,
kaori yuki,
manga,
rociel,
setsuna modou
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)